BOUTROUX, Emile (1845-1921)
Fransız filozof. Doğa yasalarında olumsallığın geçerli olduğu görüşünü savunmuştur.
Montrougeu’da doğdu, Paris’te öldü. Ortaöğrenimini IV. Henri Lisesi’nde bitirdi, 1865’te Ecole Normale Superieure’e girdi, iki yıl süreyle Almanya’ ya giderek Heidelberg Üniversitesi’nde okudu, özellikle çağın ünlü düşünürü E. Zeller’in derslerini izledi. Fransa’ya döndükten sonra bir süre Montpellier, Nancy ve Sorbonne üniversitelerinde felsefe okuttu. 1902’de Thiers Vakfı yöneticiliğine atandı.
Boutroux, felsefeye doğa bilimlerini, özellikle Kopernikus’la gelişen gökbilim ve fizik çalışmalarını inceleyerek başladı. Önce Eski Yunan-Roma felsefesi, daha sonra da Hıristiyan düşüncesi üzerinde çalıştı. Felsefeye bilimsel bir nitelik kazandırmak için işe deney ve gözleme dayalı doğa bilimlerinden başlama gereğini savundu. Bu nedenle 1874’te yazdığı De Contingence deslois de la nature( Doğa Yasalarının Olumsallığı Üzerine ) adlı yapıtıyla “doktor” sanını kazandı. Bundan sonra, bütün çalışmalarını doğa bilimleriyle felsefe arasındaki ortak sorunların çözümü üzerinde yoğunlaştırdı. Kuramı değil de deney ve eleştiriyi temel alan düşünme yönteminin, önyargıların yanıltıcı olabildiği, ayrıca eski felsefe ve fiziğin olaylara yalnız görünen yanından bakmasından ötürü kesin bilgiye varmada yetersiz olduğunu düşünür. Bu savdan yola çıkan Boutroux’nun çözüm aradığı başlıca sorun, doğa yasalarının kesin, genel geçerliği olan bir zorunluluk taşıyıp taşımadıklarıdır. Hume’dan etkilendiği belirgin olan görüşüne göre doğada birtakım yasalar vardır, bunlar olaylarla, doğanın içerdiği nesnelerle ilgilidir. Ancak, bu yasaların değişmez bir zorunluluk içerdikleri ileri sürülemez. Doğa yasalarında genel geçerlik taşıyan bir zorunluluk bulunduğu savı mekanizmin yanlış yorumlamalarından kaynaklanmıştır. Doğada zorunluluk değil olumsallık egemendir. Mekanizmin, olayların görünüşüne bakarak ortaya attığı kuram bir yandan yanılmalara, bir yandan da evrensel bir yazgının varlığı sanısına yol açmıştır.
Boutroux’ya göre açık ve güvenilir bilgiye varabilmek için, daha önceki dönemlerde ortaya konan felsefe ve bilim ürünlerinin en ince ayrıntılarına dek incelenmesi, onların tutarsız yanlarının aydınlığa çıkarılması gerekir. Bu nedenle işe eleştiri yöntemiyle başlamak yararlıdır. Eleştiri, ortaya atılan bir görüşün dayandığı temelleri, beslendiği kaynakları buluncaya dek sürdürülmelidir. Gerek “bilim, gerekse felsefe böyle bir yöntemi uygulamadığından, gerçeği kavramada yetersiz kalmıştır. Bu yetersizlik olayların karmaşıklığından değil, uygulanan yöntemin tutarsızlığından doğmuştur. Bütün olayların kaynağı doğal nesnelerdir. Nesnelerin bir iç bir de dış yüzleri, duyularla algılanan yanları vardır. Bu nesnelerden kurulu doğada, yasaların zorunluluk taşıdıkları görüşü duyularla algılanan dış yüzden kaynaklanmıştır. Oysa nesnelerin gerçeği, görünmeyen iç yüzlerindedir, yasalar bu durumu yansıtmaktan yoksundur.
Boutroux’nun ortaya attığı kurama göre, doğada temel olan değişmedir, süreklilik onun sonucudur. Değişme bir süreç olduğuna göre nesnelerin dış yüzlerine dayanan algılardan kaynaklanan, nedensellik yasası da soyut bir kavramdır. Doğada olaylar vardır, nedensellik gibi ayrıca bir varlık yoktur. Bir bütünün hangi öğelerin etkisi ve tepkisi altında olduğunu gösteren deney doğada yasalarla ilgili bir zorunluluğun varlığını bildiremez. Tek tek deney verilerine dayanarak genel geçerlik taşıdığı ileri sürülen ve zorunlu diye nitelenen bir yasa soyut bir kavram olmaktan öteye geçemez. Doğa yasalarının doğanın bütünüyle ilgisi yoktur, onlar tek tek olayların sonuçlarıdır. Olaylar arasında neden-sonuç bağlantısı vardır, ancak olumsallık ve ilerleme bu bağlantının üstündedir, temeldir.
Doğa olaylarında devinmenin belli bir yönü vardır, bu yön erekselliktir. Ereksellik devinmeden öncedir ve onun üstündedir. Ancak, bu olaylar özgürdür, ereklilik olayların gerçekleşmesinde zorunluluk anlamına gelmez. Uzayda oluşan bütün olayların açıklanamayan tanrısal bir ilkesi vardır.
Doğa bilimlerinde, özellikle fizik, kimya, biyoloji, mekanik gibi deney ve gözleme dayananlarda olumsallık egemendir. Daha önceden, bu bilimlerin tek tek olaylara bakarak, ileri sürdükleri zorunluluk yasası yalnızca soyut bir kavramdı. Özellikle düşme, çekim gibi temel ilke olarak zorunlulukla bağlantılı sanılan yasalarda genel geçerlik taşıyan tek ilke olumsallıktır. Doğada bulunan bütün diri varlıklar evrim süreci içindedir. Bu süreç belli aşamalara göre bir gelişmedir.
Evrimin başlangıcı en alt aşamadır, buradan basamak basamak üst aşamalara çıkılır. Her aşama bir gelişme evresini gösterir. En alt aşamadan üst aşamaya çıkılırken, canlının doğal yapısına göre, bir bileşim gerçekleşir. Bu bileşim ilerleyici bir nitelik taşır. Bileşimlerin birbirine indirgenme olanağı yoktur.
Boutroux olumsallık kuramının felsefede de geçerli olduğunu ileri sürmüş, bu sorunu De L’idee de lois naturelle dans la science et la phılosophie (“Bilim ve Felsefede Doğa Yasası Kavramı Üstüne”) adlı yapıtında eleştiriye dayalı bir yöntemle işlemiş, kendisinden önce gelen bilginlerin ve filozofların bu konudaki görüşlerinin gerçeği açıklamaya yetmediğini ileri sürmüştür. Nesnelerin biri görünmeyen, öteki görünen olmak üzere iki yanının bulunduğu sorununu daha önce Kant da ele almış, olaya idealist bir açıdan bakmıştı. Boutroux bu bakış açısını deney verilerine ve gözlemin sağladığı olanaklara dayanarak olumsallık ilkesinin aydınlatılmasında kullanmıştır. Ote yandan Newton’un ileri sürdüğü çekim (gravitation) yasasının da zorunluluk değil, olumsallık ilkesi olduğunu söylemiştir.
Boutroux’un, yaşadığı dönemde de, ölümünden sonra da etkisi geniş bir alana yayılmış, özellikle doğa bilimlerinde zorunluluk yasası konusunda veni görüşlerin ortaya atılmasına olanak sağlamıştır. Öğrencilerinden H. Bergson, M. Blondel, Fr. Rauh, Brunschvicg gibi önemli düşünürlere ışık tutmuştur.
• YAPITLAR (başlıca}: De laContmgcnccd.es lois de la nature, 1874, (Doğa Yasalarının Olumsallığı Üzerine, 1947); De L’idee de lois naturelle dans la Science et la pbilisophie, 1895, (“Bilim ve Felsefede Doğa Yasası Kavramı Üstüne”); Etudes d’histoire de la phılosophie, 1897, (“Felsefe Tarihi İncelemeleri”); Pascal, 1900-.Science et religion dans la phılosophie contemporaine, 1908, (“Çağdaş Felsefede Bilim ve Din”); William James, 1911; Des ventes eternelles ehez Descartes,(ö.s.), 1927, (“Descar-tes’le Evrensel Gerçekler”).
• KAYNAKLAR; La Fontaine, La Philosophie d’E Boutro-ux, 1920. J. Benrubi, Philosophiesche Strömungen der Gegemvart in Frankreich 1928.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi