Gerçeküstücülük (Sürrealizm)
Gerçeküstücülük amaçladığı üst düzeydeki ideallerin uluslararası yaygınlığı, yanm yüzyıl kadar süren etkinlikleri ve kendini izleyen sanat hareketleri üstündeki etkileri nedeniyle 20.yy’ın en büyük sanat hareketlerinden biridir. Başka sanat hareketlerinden çerçevesinde barındırdığı yetkin sanatçıların sayıca çokluğu ve sanatçıların ilgi alanlarının çeşitliliği dolayısıyla da ayrılır. Dahası Kübizm, Ekspresyonizm, Fütürizm gibi hareketlerin sadece estetik bir boyutla sınırlı biçimsel devrimciliklerinin tersine Gerçeküstücülük tam anlamıyla yeni bir dünya ve yaşam biçimi yaratmaya yönelik bir anlayışın ürünüdür. Bu nedenle salt sanatsal alanla sınırlı kalmamış, Romantizm gibi felsefesini ve eylemini günlük yaşamı biçimleyecek bir biçimde uygulama alanına koymuştur.
Gerçeküstücülük I.Dünya Savaşı ’nı burjuva ahlak ve değerlerinin iflası olarak gören ve bu değerlerin sanatsal alandaki uzantılarına bir tepki olarak doğan Dadacı akımın olumsuz ve yıkıcı bakış açısını olumlu bir eylem biçimine dönüştürdü. Ancak Dadacılık’ın isyancı ruhunu sürdürerek çağdaş dünyaya özellikle bu dünyanın uyum ve ahlak ölçülerine karşı savaş açtı. Gerçeküstücülük’e göre akıl ve mantık yoluyla bilinebilirlik kazanan gerçek kavramı sadece basit bir yanılsama ve kandırmacadır. Geleneksel mantık ve düşünce biçiminin karşı seçeneği ise gerçek dışı bir idealizm ya da belirsiz bir karmaşa değildi. Tam tersine daha üstün ve somut bir gerçekçilik anlayışı idi. Bu tür Gerçeküstücülük doğaya değil, onu yorumlayan insanın düş gücüne dayanıyordu. Bu düşgücü çocuk oyunlarında, delilerin amaçsız davranışlarında, ilkel kabilelerin törenlerinde ve uygar insanın rüyalarında beliriyordu. Buradan hareketle Gerçeküstücülük’ün peygamberi sayılan Andre Breton sanatçıları içgüdüye alabildiğine serbestlik tanıyan bir dünya kurmaya çağırıyordu:
“GERÇEKÜSTÜCÜLÜK: Sözle, yazıyla ya da başka bir biçimde, düşüncenin gerçek işleyişini ortaya koymak için kullanılan katıksız ruhsal otomatizm (Automatisme psychiquepur).Aklın hiçbir denetlemesi, hiçbir ahlaksal ve estetik tasa olmadan düşüncenin kendini ortaya koyması.”
Çeşitli manifestolarda genel çizgileri böylece dile getirilen Gerçeküstücülük’ün hareket noktası Freud’un’’psikoanalitik kuramı’dır.Gerçeküstücülük ’ün doğduğu yıllarda Freud ve psiko-analistlerin düşünceleri yeteri kadar geçerlilik kazanmış değildi. Ancak I.Dünya Savaşı’nın ardından gelen moral çöküntü ortamını yaşayan Gerçeküstücüler Freud’un 19.yy burjuvazisinin ahlak ve gerçek anlayışını sarsan düşüncelerini yeni gerçekçiliğin temeli olarak benimsediler. Freud’dan önce düşünce, yalnızca bilinç düzeyinde bir olgu olarak biliniyordu. Psiko-analist-ler baskı altında tutulan bir bilinçaltı dünyasının varlığını keşfettiler. Bu bilinçaltı dünyasını su yüzüne çıkarmak ise Gerçeküstücülük’ün neredeyse resmiprogramı haline geldi. Gerçeküstücülük’ün tanımında mantık denetiminden bağımsız bir yöntem olarak önerilen “otomatizm” ve “otomatik yazı”, herhangi bir mantık zinciri izlenmeksizin akla gelen her şeyin kâğıt üstüne dökülmesi demekti. Resimde ise aynı şey çizgi ve renkle sağlanıyordu.
Gerçeküstücülük, bu anlam ve temel düşüncelerini içeren Manifeste du Surrealisme’in (Gerçeküstücülük Manifestosu) 1924’te Andre. Breton ’tarafından yaymlanışı ile başladı. Bu ilk manifesto daha çok şiirle ilgiliydi. Ancak dile getirdiği program çeşitli sanat alanlarını aynı anda kapsayacak kadar genişti. Gerçeküstücülük bir akım olarak belirdikten sonra çeşitli sanatsal alanlardan önde gelen sanatçılar kendilerini bu adla tanımladılar. Bu sanatçılar arasında Louis Aragon, Paul Eluard, Philippe Soupault, Benjamin Peret, Robert Desnos, Rene Crevel, Jacques Prevert, Rene Char, Pierre Naville ve Raymond Quenau’, gibi şair ve yazarlar, Antonin Artaud gibi tiyatrocular, Max Ernst, Jean Arp, Salvador Dali, Joan Miro, Yves Tan-guy, Alberto Giacometti ve Rene Magritte gibi ressam ve yontucular, Man Ray gibi fotoğrafçılar ve Luis Bunuel gibi sinema yönetmenleri vardır.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi