HARUN REŞİD (763-809)
Abbasi halifesi. Zamanında devlet en parlak dönemini yaşamıştır.
20 Mart 763’te Rey’de (bugün İran’da) doğdu. Bazı kaynaklar doğum tarihini 15 Şubat 766 olarak da verir. 24 Mart 809’da Tus’ta (bugün İran’da) öldü. Babası Mehdi, Abbasi Halifesi Mansur’un oğluydu. Taberistan valisinin ayaklanmasını bastırmak amacıyla İran’a gönderilen Mehdi, valinin dağıtılan hareminden kendisi için iki cariye aldı. Bunlardan biri olan Hayzuran’dan Musa ve Harun adlarında iki oğlu oldu. Harun’un doğduğu hafta Abbasi yönetiminde etkin bir aile olan Bermekiler’den Yahya Bermeki’nin de Fazl adında bir oğlu oldu. İki aile arasındaki geleneksel yakınlıktan dolayı, Harun ile Fazl sütkardeş yapıldı. Mehdi 769’da Bağdat’a döndü ve 775’te halife oldu. Aynı yıl cariye Hayzuran’ı önce azat edip sonra da evlendi.
Küçük yaştan başlayarak askeri konularda eğitilen Harun babası tarafından 780’de Bizans içlerine yapılacak olan bir yaz akınmın başına getirildi. Gerçekte komut Yahya Bermeki’deydi. Abbasi ordusu başarılı bir seferden sonra Bağdat’a döndü. Harun, Azerbaycan ve Doğu Anadolu valiliğine getirildi. Yahya Bermeki ise hocası ve danışmanı durumundaydı. 782’de yine Harun’un komutasında Bizans’a yeni bir akın düzenlendi. Boğaziçi kıyılarına kadar ilerleyen Harun’a Bizans İmparatoriçesi İrene, yılda 90.000 altın dinar vergi vermeyi kabul edince, Bağdat’a döndü. Bu başarıları üzerine kendisine er-Reşid (doğru, adil) sanı verildi.
İktidar mücadelesi
Mehdi, 785’te, Harun’u tahtının birinci mirasçısı yapmak istedi. Ancak, bunu reddeden Musa’nın üzerine düzenlediği sefer sırasında bir kaza sonucu öldü. Musa bu sırada Cürcan’da, Harun ise babasının yanında bulunuyordu. Ağabeyisinin hakkına saygı göstererek, Bağdat’a dönmeden önce, onun halifeliğini ilan ve kabul etti. Bir iç savaş olasılığı da böylece önlenmiş oldu. Bağdat’a halife olarak giren Musa el-Hadi askerlerce pek tutulmuyordu. Hz.Ali’nin soyundan gelenlere kötü davrandığı için onların da düşmanlığını kazandı ve bir ayaklanmaya neden oldu. Halifelik güçleri bu ayaklanmayı kolayca bastırdılar. Ancak İdris b. Abdullah adında biri kurtularak Kuzey Afrika’ya kaçtı. Daha sonra Kuzey Afrika’da bağımsız İdrisi hanedanım kurdu. Sevilmeyen bir kişi olan Musa el-Hadi sonunda annesi Hayzuran ile de bozuştu. Annesini siyasi etkinliklerinden vazgeçirmeye çalıştı. Mehdi zamanında istediğini yaptırmaya alışmış olan Hayzuran bunu kabul etmedi. Sonunda Musa el-Hadi kardeşinin kendinden sonra tahta geçmesini önlemek için kendi oğlu Cafer’i veliaht yaptı. Bunun herkesçe kabul edilmesi için güçleri çok büyük olan Bermekiler’in de onaylaması gerekiyordu. Yahya Bermeki’yi ikna edemeyen Musa el-Hadi onu tutuklattı. Hayatı tehlikeye giren Harun, Bağdat’ tan ayrılmak zorunda kaldı. Bir söylentiye göre annesini de öldürtmek isteyen Musa el-Hadi, 16 Eylül 786’da, annesi tarafından elde edilen cariyelerce uykusunda öldürüldü.
Olayı annesinden öğrenen Harun, aynı günün gecesi tahta çıktı. Yahya Bermeki serbest bırakıldı. Hadi’nin oğlu Cafer, kamu önünde tüm haklarından vazgeçtiğini açıklamak zorunda bırakıldı. Harun, hocası Yahya Bermeki’yi sınırsız yetkilerle kendine vezir yaptı. Abbasi Devleti’nin yönetimi böylece fiilen Harun Reşid’in “baba” diye hitap ettiği Yahya Bermeki’ye bırakılmış oluyordu. Yahya, iki yetişkin oğlu Fazl ve Cafer ile birlikte devleti yönetmeye başladı.
Bermekiler
Horasanlı bir aile olan Bermekiler, Abbasi hanedanının ilk günlerinden beri onlara hizmet etmişlerdi. Yahya’nın babası Halid, Emeviler zamanında da önemli devlet görevlerinde bulunmuştu. Abbasiler’in Arap dünyasının önderi olmasından sonra, Halid ilk iki halife Saffah ve Mansur’a vezirlik yaptı. Yahya Bermeki ise, Mehdi’nin yakın dostu olmuş, Harun Reşid’e öğretmenlik etmişti. Cafer Bermeki de 798’de Harun’un oğlu Memun’a hoca olarak görevlendirildi.
786’dan 803’e kadar devleti yöneten Bermekiler, büyük servetler edindiler. Rakiplerinden intikam almazlar, hapis, işkence gibi yollara başvurmazlardı. Anlaşıp uzlaşmayı ya da rüşvet vermeyi tercih ederlerdi. Halifeye ise her zaman saygılı davranırlar, Harun Reşid’in verdiği buyrukları kayıtsız şartsız yerine getirirlerdi.
Halife Mansur zamanında (754-775) ayaklanmaya başlayan Mısır halkı, 787’de Hariciler’in önderliğinde yeniden ayaklandı. Olayların bastırılmasından sonra Ruh b.Hatim Mısır valisi oldu. Harun, bu vali zamanında da karışıklıkların sürmesi üzerine, önce İshak b.Süleyman’ı sonra da ünlü komutan Herseme b.Ayan’ı gönderdi. Ayaklananlar pek kolay ezilmelerine karşın Kayrevan’da olaylar çıkarcMar. Herseme bu bölgeyi de düzene kavuşturdu. Onun Bağdat’a geri dönmesi üzerine Hariciler yine ayaklandılar. Yeni vali İbrahim b.Agleb yörede düzeni sağladı. Bunun karşılığında da yıllık vergi ödeme koşuluyla tüm Kuzey Afrika’nın yönetimini üstlendi.
791’de Hz.Ali soyundan Yahya b.Abdullah, Deylem’de (İran’da) ayaklandı. İmamlık davasında bulununca epeyce yandaş da topladı. Durumunun ciddiyetini gören Harun Reşid, Fazl Bermeki’yi 50.000 kişilik bir ordu ile İran’a gönderdi. Fazl Bermeki aynı zamanda Cürcan, Bey ve Taberistan eyaletlerinin de valisi yapıldı. Asinin dinsel otoritesinden çekinen Fazl anlaşma yoluna gitti ve olayları yatıştırdı. 792’de, Suriye’de özellikle Şam kenti ve dolaylarında iki rakip sülale olan Mudariler ve Himyeriler arasında anlaşmazlık çıktı. Cafer Bermeki, ancak 796’da oldukça sert davranarak buralarda güvenliği sağlayabildi. Ayaklanmanın elebaşısı Ebu Haydar ise serbest bırakıldı.
En geniş sınırlarına ulaşmış olan Abbasi Devle-ti’nde, valilerin ve komutanların merkezden bağımsız davranmaları önlenemiyor, düşünce farkları ve siyasi ayrılıklar pek kolayca ayaklanmaya dönüşebiliyordu.
Bizans’la ilişkiler
782’de vergiye bağlanan Bizans’ta imparatoriçe İrene (İrina) oğlu Vl.Constantinos ile iktidar mücadelesine girmişti. 797’de tahtından düşürülen Vl.Constantinos, annesinin emriyle kör edildi. İmparatoriçe İrene zamanında (797-802) Araplar ile olan ilişkiler iyi tutulmaya çalışıldı. Harun’un 797’de Ankara’ya kadar ilerlemesi Bizans tarafından karşılıksız bırakıldı. 802’de imparatoriçe İrene sürgüne gönderildi ve eski maliye bakanı Nikephoros imparator oldu. Nikepho-ros zamanında (802-811) Araplar’la olan barış bozuldu. Nikephoros, 804’te Harun Reşid’e bir mektup yazarak, yıllık vergiyi artık vermeyeceğini bildirdi. Ayrıca o zamana kadar alınmış olanların da geri verilmesini istedi. Harun Reşid de cevabını savaş meydanında vereceğini bildirdi. 135.000 kişilik bir ordunun başında yürüyüşe geçen Harun Reşid, He-rakleia’yı (Konya Ereğlisi) aldı ve yakarak yağma ettirdi. Bunun üzerine Nikephoros vergi vermeyi kabul etti. 806 kışında yeniden anlaşmayı bozunca, Harun Reşid kışı dikkate almayarak ordusunun başma geçti. Herhangi bir askeri hazırlığı olmayan Nikephoros savaştan kaçındı. Arap orduları Anadolu’da birçok yeri yakıp yıktılar. Nikephoros hem eski vergiyi hem de kendisi ve ailesi için bir tür başvergisi vermek zorunda kaldıysa da Bizanslılar’la olan savaş, sınır boylarındaki karşılıklı akınlar yıllarca sürdü.
Charlemagne ile ilişkiler
800’de Kutsal Roma-Germen imparatoru olan Charlemagne Bizans’la anlaşamıyor, Bizanslılar da onu bir asi olarak görüyorlardı. Oysa Charlemagne, Papa’nın desteğini sağlamış ve 803’te Avarlar’ı ezmişti. 732’de Endülüs Emevileri’ni Poiters’de durduran da Franklar’dı. Abbasi halifesini tanımayan Endülüs Emevileri’ne düşman olan Charlemagne, Abbasiler’in doğal bağlaşığı sayılırdı. 788’de Roncevalles’de Endülüs Emevileri’ne yenilen Charlemagne’mn bu olay üzerine Harun Reşid’e elçi gönderdiği sanılıyor. 799’da Lanfrid ve Sigismund adlarında iki elçi Yahudi bir çevirmenle birlikte Bağdat’a doğru yola çıktılar. Uç yıl süren yolculuk sırasında her iki elçi de öldü. Çevirmen Isaac, 803’te yalnız olarak Aachen’e döndü. Beraberinde getirdiği armağanlar arasında bulunan bir fil ve bronzdan yapılmış bir saat Avrupalılar’ın ilgisini çekti. 802’de Charlemagne ikinci elçilik heyetini ‘ . gönderdi. Bu heyet 806’da geri döndü.
Harun Reşid ile bu elçiler arasındaki diplomatik konuşmaların içeriği bilinmemektedir. Görüşmeleri başlatan taraf Franklar’dır. Belki de bu yüzden Charlemagne’mn elçileri hakkında Arap kaynaklarında bir kayıt bulunmamakta ve kendilerinden bahse-dilmemektedir. Yine de Batı ile Doğu arasında ilişki kurulmasını sağlayan bu elçilik heyetleri tarihsel bakımdan önem taşımaktadırlar.
Uzun süredir ülke yönetimini ellerinde tutan Bermekiler’le Harun Reşid arasındaki ilişki, iki nedenden dolayı bozuldu. Birincisi, Bermekiler’in görevlerinden attıkları kişilerin yarattığı hoşnutsuzluk, İkincisi, ailenin elinde toplanan servetin yarattığı kıskançlıktı. Bermekiler’in gücü sarayı bile gölgede bırakacak düzeydeydi. Ayrıca, Horasanlı ve Şii olan Bermekiler, Horasan’da ayaklanan Yahya b. Abdullah’ın öldürülmesi hakkında halifenin verdiği emri uygulamadıkları gibi, serbest bırakılarak Horasan’a geçmesini de sağlamışlardı. Horasan’daki dinsel ve siyasal bakımdan güçlü olan Bermekiler’in burada bir ayaklanma çıkartacaklarını ya da çıkacak bir ayaklanmayı destekleyeceklerini düşünen Harun Reşid, aileyi güçten düşürmeye karar vermişti. Horasan valisi ve Bermekiler’in düşmanı olan Ali b.İsa b.Mahan da, Bermekiler’in halkı ayaklanmaya kışkırttıkları yolunda haberler gönderince Harun verdiği kararı uyguladı. Bermekiler’e karşı tavrının ilk açık işareti, Yahya’ nın kardeşi Halid’in, mabeyincibaşılıktan alınarak yerine bu ailenin can düşmanı olan Fazl b.Rabia’nın getirilmesi oldu. Ardından, Harun Reşid 803’te Hac’ dan dönüş yolunda Cafer Bermeki’yi öldürttü. Yahya ve öbür iki oğlu Fazl ve Musa da hapsedildiler. Başlangıçta kendilerine iyi davranıldıysa da sonraları, Fazl’a kırbaçlanma cezası bile verildi. Yahya Bermeki, 805’te hapiste öldü. Fazl üç yıl sonra serbest bırakılınca bozulan sağlığı yüzünden pek fazla yaşamadı. Bu kıyımdan, ailenin yalnızca Muhammed Bermeki kolu kurtuldu. Bermekiler’in güçten düşmesi üzerine, Harun Reşid devlet işleriyle kendisi ilgilenmek zorunda kaldı. Bermekiler’ce korunan sanatçı, bilim adamı ve tüccarlar da koruyucularını kaybetmiş oldular.
Kardeşler arasındaki çekişme
Harun Reşid 802’de hacca giderken yanma iki büyük oğlu Emin ve Memun’u da aldı. İki kardeş arasındaki çekişme halifeyi kuşkulandırıyordu. İkisini de memnun etmek için devlet, yönetimsel olarak ikiye bölündü. Emin, Irak ve öbür batı eyaletlerinin valisi -t oldu. Memun’a da İran ve Horasan eyaletlerinin yönetimi verildi. Annesi İranlı bir cariye olan Me-mun,Bermekiler’ce tutuluyor,Emin ise annesi Zübeyde ve Abbasi ailesince destekleniyordu. Harun Reşid, Mekke’de, din ulularının önünde vasiyetnamesini açıkladı. Oğullarına yönetimlerinde bulunan toprakların kendilerine kalacağını bildirdi. Yalnız Me-mun, Emin’in üstünlüğünü kabul edecekti. Üçüncü oğul Kasım’a da Mutemin lakabı verildi ve ağabeylerinden sonra halife olması kararlaştırıldı. Emin ve Memun, Kabe’de birbirlerine sadık kalacaklarına dair yemin ettiler. İki kardeş arasındaki sözleşme imzalanarak Kabe’ye asıldı. Abbasi topraklarının bu şekilde bölünmesi kâğıt üzerinde kaidı. Harun Reşid’in ölümünden sonra, iç savaşlarla da olsa Halifeliğin birliği bozulmadan korunabildi.
Horasan valisi Ali b.İsa bölgeden gücünün üstünde vergi topluyordu. Bu yüzden yakınmalar artmıştı. 805’te Rey kentine kadar giden Harun Reşid, Ali’yi sunduğu armağanlardan ve sözlerinden etkilenerek görevinde bıraktı. Aynı tarihte Horasan’da Rafi b.Leys ayaklandı. Ali b.İsa, Rafi’nin ayaklanmasını bastırabilecek güçte değildi. Rafi’nin tüm Maveraünnehir’e egemen olması üzerine, halife, 809’da sefere çıkmaya karar verdi. Oğlu Memun da halife ile beraberdi. Halife Horasan’a yaklaşırken, Herseme b.Ayan da Rafi’yi Semerkant’ta kuşatmaya başlamıştı. Tus’a gelindiğinde, uzun zamandır rahatsız olduğunu çevresinden gizleyen Harun Reşid daha öteye gidemeyeceğini açıkladı. Kısa bir süre sonra da Tus’da öldü ve ayrı yere gömüldü.
Dönemindeki gelişmeler
Harun Reşid döneminde ülke iktisadi olarak en parlak günlerini yaşadı; tarım gelişti; Irak’ta yeni sulama kanalları açıldı; hayvancılık özendirildi; ticaret korundu; kervan yollarının güvenliği sağlandı. Ayrıca yeni yollar yapılıp, yolcuların konaklaması için hanlarla kervansaraylarla bezendi. Değerli madenler, büyük miktarlarda hem para hem eşya olarak kullanıldı. Bu sıralarda Avrupa para kıtlığı yaşarken Abbasiler değerli madenler tekeline sahiptiler. Arap ülkelerinin o zamanlar gelişmiş sanayileri vardı. Mısır tekstilleri, Şam ipeklileri,Musul pamukluları imparatorluğun her yerinde kullanılmaktaydı. Horasan ve Ermenistan halılarıyla ünlüydü. Suriye, İran ve Basra’ da camcılık gelişmişti. Şam’da demir ve bakır işleyen atölyeler vardı. Kâğıt, halifeliğin her tarafında gittikçe artan bir oranda kullanılmaktaydı.
Başkent Bağdat, ticaret yollarının kesiştiği bir noktada kurulmuştu. Anadolu ve Uzakdoğu’dan gelen yollar burada birleşiyordu. Fırat sayesinde, Suriye ve dolayısıyla Akdeniz ile de ilişkisi vardı. Harun Reşid transit ticaretin ülke için taşıdığı önemi anlamış, hatta şimdiki Süveyş kanalının bulunduğu yerde bir kanal açmak istemişti. Ticaret yollarının, Irak’tan Kızıldeniz ve Mısır’a kayacağını düşünen Yahya Bermeki, Harun’u bu projeden vazgeçirmiştir.
Hükümet ülkeye giren tüm mallardan 1/10 gümrük vergisi alırdı. Hâzinenin başlıca gelir kaynağı toprak vergisi ve Müslüman olmayanlardan alman cizye idi. Halifenin yıllık geliri 42.000.000 altın dinardı. Taberi’nin bildirdiğine göre Harun Reşid öldüğü zaman hâzinede 900.000.000 gümüş dirhem vardı. Bermekiler’in etkili yönetimi sürdüğü müddetçe, halifeliğin refahı da sürmüştür.
Abbasi ülkelerinin görkemi Binbirgece Masalları’na konu olacak düzeydeydi. Saltanatı sırasında, kültür ve sanat etkinlikleri de en üst düzeye ulaşmıştı. Halifenin kendisi de iyi eğitilmiş, sanat ve edebiyatla, özellikle şiirle uğraşan bir kişiydi. Büyükbabası Mansur’un aksine müzisyenlerin saraya bile girmesine izin vermiştir. Yunanca, Latince ve Sürya-nice’den Arapça’ya çevrilen yapıtlar da kültürce bu yüksek düzeye gelinmesinde etkin olmuştur.
• KAYNAKLAR: J.B.Glubb, Haroon al Rasheed and the Great Abbasids, 1976; R.Levy, A Baghdad Chronicle, 1929; E.H.Palmer, Haroun Alraschid. Caliphpf Bagdad, 1881; J.B.Philby, Harun al Rashid, 1933; B.Üçok, İslam Tarihi, Emeviler-Ahhasiler, 1979.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi