BAYEZİD II (1448-1512)
Osmanlı padişahı. Tahttan indirilen ilk Osmanlı padişahıdır.
Ocak 1448’de Dimetoka’da doğdu. 26 Mayıs 1512’de Edirne yakınlarında öldü. II.Mehmed’in oğludur. Annesi Gülbahar Hatun’du. Edime Sarayı’nda ve babasının gözetiminde iyi bir öğrenim gördü. Küçük yaşta Amasya sancak beyliğine gönderilince öğrenimini burada sürdürdü.
Gençlik yıllarında çevresindeki Müeyyed ve Nacizadeler, Candarlızade İbrahim Çelebi, Hamza Bey, Hattat Hamdullah gibi bilim ve sanat adamları Amasya Sarayı’nı kendi zevk ve dünya anlayışları için elverişli bir ortam haline getirmişler, yumuşak huylu şehzadeyi Fatih’in siyaset ve askerlik anlayışından uzak, barışçı, şiiri, eğlenceyi, sohbeti seven bir karakterde yetiştirmişlerdir.
1473 Otlukbeli savaşında Fatih bu oğlunu denemek istemiş, ona sağ cenah komutanlığını vermişti. Ancak Bayezid’de aradığı yeteneği bulamayınca tahtın vârisi olarak küçük şehzadesi Cem’i düşünmeye başlamıştı. Fatih’in 1481’de çıktığı son seferinde ilk durağı olan Gebze’de ölmesi üzerine Vezirazam Karamani Mehmed Paşa Amasya’daki Bayezid’le Konya Valisi Cem’e ulaklar göndererek durumu bildirdi. Ağabeyinden önce gelmeyi beceremeyen Cem için serüvenler başlarken on beş günde İstanbul’ a ulaşan Bayezid 20 Mayıs 1481’de tahta çıktı.
Cem’le mücadelesi
Bayezid otuz bir yıl sürecek padişahlığının ilk yıllarında kardeşiyle uğraştı. Cem hem kendisini meşru veliaht saydığı hem de Fâtih Kanunnamesi’ne göre düzen gereği öldürülmek istemediği için ilk günden mücadeleye girişti. Bursa’ya giderek burada sultanlığım ilan etti. Yirmi günlük sultanlığını, ağabeyinin ordusuna yenilerek bırakmak, ilkin Memlûk Sultam’na daha sonra da Rodos şövalyelerine sığınmak zorunda kaldı.
Kardeşini sultanlık tutkusundan caydırmak için her çareye başvuran, bu uğurda Gedik Ahmed Paşa gibi bir komutanı, Cem’in İstanbul’daki oğlu Oğuz’u boğdurmak zorunda kalan Bayezid, kardeşinin Papa’ ya sığınmasından sonra, Hıristiyan dünyasına karşı dikkatli bir politika izlemek gereğini duydu.
Bununla birlikte sultanlığının ilk yıllarında birtakım seferlere girişmekten de çekinmedi. Fatih’in açtığı İtalya seferinin sonuçsuz kalmasına karşılık, Türk akıncıları Macaristan, Hırvatistan, Lehistan ve Venedik üzerine akınlar düzenlediler. Bayezid 1483’te Hersek ve Boğdan seferine çıktı. Bir yıl süren bu sefer Hersek ile Kili, Akkerman gibi Tuna’mn kilidi sayılan kalelerin alınmasıyla sonuçlandı. Boğdan bağlı beyliklerden biri oldu.
1485’te altı yıl sürecek olan Mısır savaşları başlatıldı. Sultan Kayıtbay’ın ülkesiz ve tahtsız Karaman beylerini desteklemesinden, Cem’e ordu vermesinden kaynaklanan bu savaşların ikisini Osmanlılar, üçünü Memlûkler kazandılar. Bâyezid’in bu savaşlara katılmaması, ayrıca imzalanan antlaşmanın doyurucu olmaması yüzünden halk ve asker arasında saygınlığı azaldı.
Ülkesinde barışın sürekliliğini öngören Bayezid, savaşı zorunlu kılacak girişimlerden kaçıyordu. Nitekim önce Rodos şövalyelerinin, daha sonra Papa’nın Cem’i ortaya sürerek istedikleri parasal ödünleri, bu yaklaşımı gereği kabul etti. 1495’te kardeşinin zehirlenmesi ona rahat bir nefes aldırdı. Bundan sonra Avrupa’ya karşı daha cesaretli ve kararlı olabildi.
Lehistan kralının Boğdan’ı istilaya kalkışması üzerine buraya ordu gönderdiği gibi, Macar kralının müdahaleci tutumuna da sert bir tepki göstererek Malkoçoğlu Bâli Bey’i akınlar yapması için Macaristan ve Lehistan’a gönderdi. Mora’da karışıklıklar çıkaran Venedikliler’e 1498’de savaş ilan edildi. Donanma Ege’ye açılırken padişah da kara ordusu ile sefere katıldı.
1499’da İnebahtı, ertesi yıl Modon ve Koron kaleleri ile Adriyatik kıyısındaki Draç Limanı ele geçirildi. Bu önemli sefer sonunda Venedikliler’in Mora ile ilgisi kesildi. 1501’de Türk sularına gelen ve adalara çıkartmada bulunan bir Haçlı donanması yenilgiye uğratıldı.
Öte yandan Safevî Şahı İsmail Anadolu’daki propagandasını giderek artırıyor “pederim” dediği Bayezid’i tatlı mektuplarla oyalarken, ondan izinsiz Osmanlı sınırlarına girerek Dulkadırlı Beyi Alau’dDevle’nin üzerine gidiyordu. Bayezid ülkesinde Şiî-lik’in yayılmasını engelleyici önlemler.almaya çalıştı: Anadolu’daki yandaşlarının Şah İsmail’in yanına gitmelerini yasakladığı gibi Şiîler’in çoğunlukta bulunduğu yörelerdeki halkın bir bölümünü yeni ele geçirilen Modon, Koron, Kili ve Akkerman’a yerleştirdi.
Sonra daha kurnazca bir politikayla kızılbaşlığa karşı “yeşilbaş” bayrağını açan Özbek Hanı Şeybanî’ yi Şah İsmail’le savaşmaya kışkırttı. Anadolu’da aldığı önlemlere karşın kaçınılmaz Şiî ayaklanmasını yine de geciktiremedi. Şahkulu ayaklanması Şiîlik’in gücünü ve yaygınlığını ortaya çıkardı,1511’de Kütahya’yı ele geçiren ayaklanmacıları dağıtmak çok zor oldu.
Saltanat kavgaları ve tahttan indirilmesi
Bu arada oğulları Ahmed, Selim ve Korkud arasında taht kavgası başladı. Şehzade Korkud babasına danışmadan Mısır’a gidip Memlûk Sultanı ile pazarlıklara girişirken, Selim Trabzon Eyaleti askeriyle İran içlerine akınlar düzenliyordu. jBayezid Amasya Valisi Ahmed’i İstanbul’a getirtip tahta oturtmayı, kendisi sağ olduğu sürece öteki oğullarının baş-kaldıramayacaklarını tasarlarken, Selim Kefe üzerinden Rumeli’ye geçerek Edirne’yi aldı. Baba ile oğlunun askerleri Çorlu’da savaştılar. Selim bozguna uğradı, Kırım’a döndü. Korkud Manisa’dan gizlice İstanbul’a gelerek Yeniçeri Ocağı’na sığındı. Şehzade Ahmed Kızılbaş Nur Ali ayaklanmasıyla karışan Amasya’yı yüzüstü bırakıp İstanbul kapılarına dayandı. Selim bir kez daha İstanbul’a yürüdü ve ayaklanan Yeniçeriler’in yardımı ile saraya girdi.
Bayezid dlup bıttiye boyun eğerek 25 Nisan 1512’de tahttan çekildi. Eski sarayda hazırlıklarım tamamlayarak 23 Mayıs’ta yola çıktı. Dimetoka’ya giderken 26 Mayıs günü Havsa yakınında (Söğütlüdere’de) rahatsızlanarak öldü. Oğlu Selim tarafından zehirlettirildiği de söylenir.
Arapça, Farsça ve Uygurca bilen Bayezid, bestekâr ve şairdi. Adlî mahlasıyle yazdığı şiirleri bir divanda toplanmıştır. Şehzadeliği ve padişahlığı dönemlerinde bilim kuramlarının çoğalmasına önem vermişti. Şeh Vefâ, Hocazade, Seyyid Ahmed Buhurî, Zenbilli Ali Efendi, İbn Kemal, Idris-i Bitlisî, Necatî, Zâtî gibi tanınmış birçok kişi kendisinden yardım ve himaye görmüştü.
Bayezid İstanbul’un imarına özen göstermiş, kentin su sıkıntısını gidermek için bendleri, “Bayezid Külliyesi” diye bilinen cami, imaret, hamam, kütüphane, çarşı bütününü yaptırmıştır. Edirne’de benzeri bir külliye ve hastane, Amasya’da cami, okul, medrese ve imaret, Osmancık, Geyve ve Aydm’da köprüler yaptırmıştır. Osmanlı mimarlığı onun döneminde geliştiği gibi, Osmanlı yazı sanatının en büyük ustası sayılan Hattat Şeyh Hamdullah da onun koruyuculuğunda yetişmiştir. Acemi oğlanlar için ‘“Galatasarayı Mektebi”ni kurmuş, Yeniçeri Ocağı’nı genişleterek “Ağa Bölükleri”ni örgütlendirmiştir. Tersane onun zamanında genişletilerek kalyon yapımına başlanmış, güçlü bir donanma oluşturulmuştur.
Bütün bunlara karşılık babası kadar aydın ve açık düşünceli olmaması, yaşlılığında yönetimi vezirlerin ihtirasına bırakması, oğullarının saltanat mücadelesi sırasındaki tutumu eleştiriye açık yönleridir.
En büyük eseri olan Bayezid Camisi’nin bahçesindeki oğlu Yavuz tarafından yaptırılan türbede gömülü olan II.Bayezid’in Divan’ı, 1890’da basılmıştır.
• KAYNAKLAR: Aşıkpaşazade, Tevarih-i Âl-i Osman, 1916; Lutfi Paşa, Tevarih-i Âl-i Osman, 1925; Mustafa Nuri Paşa, Netayicü’l- Vukuat, I-II, 1979; S.Tansel, Sultan II.Bayezit’in Siyasi Hayatı, 1966; I.H.Uzunçarşılı, Os-manlı Tarihi, II, 1949.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi