İlk Suç
Hıristiyan inancına göre insan başlangıçta özgürdü, mutluluk içinde yaşardı. Bu yaşam tanrısal evrende, ruhlar ülkesinde bütün eksikliklerden arınılmış bir nitelikteydi. Tanrı kendi özüne duyduğu derin sevgi nedeniyle kendi içinden dışa taşmak istemiş, ruhlara somut bir biçim kazandırarak evreni ıssızlıktan, boşluktan kurtarmayı düşünmüştür. Bu tanrısal eğilim, bu önsüz-sonsuz istenç nedeniyle ilk insan olan “Adem ” daha sonra onun arkadaşı “Havva” yaratılmış, böylece soyut evrenden somut evrene geçilerek insan soyunun ilk örnekleri yaratılmıştır. İlk toplumu oluşturan bu iki kişi özgür istençlerini yeterince kullanarak suç işlemişlerdir. Hıristiyan tannbiliminde bu olaya temel sorun niteliği kazandıranlar Kilise Babaları’dır. Bu sorunu tanrıbilimden felsefeye aktaran, felsefe ile tanrıbilimi birleştirmeye çalışan, usu inanın denetimi altına koyan Augustinus olmuştur. Ondan sonra “ilk suç” Hıristiyan tanrıbiliminin “yaratılış”olayıyla yan yana yürüyen iki temel sorunundan biri olmuştur. Beda Venerabilis kendinden önce gelen filozofların, tanrıbilimcilerin ve Kilise Babaları’nın etkisiyle bu sorunu Ingiliz tanrıbiliminin odak konusu durumuna getirmiştir. Daha sonraki dönemlerde Abaelardus, Albertus Magnııs, Bo-naventura, Aquino ’lu Thomas gibi etkili tanrı-bilimciler “ilk suç” sorununu yaratılış olayıyla birlikte ele almış, kimi onu insanın özgür istencine, kimi de yazgının değişmezliğine bağlamışlardır. Adem-Havva İkilisinin işlediği ileri sürülen bu ilk suçtan bütün insan soyunun sorumlu olduğu görüşüne karşı çıkan bilgeler ise suçun bireyselliğini ortaya atmışlar, insanın işlemediği ya da elinde olmayan bir nedenle sürüklendiği bir suçtan dolayı sorumlu tutulamayacağı görüşünü savunmuşlardır. Fransız Baader bu ilk suçu insan tarihinin ikinci dönemini başlatan bir “düşüş” olarak yorumlar, ilk suç konusu Rönesans’tan sonra da ele alınmış, ancak bir temel sorun olmaktan çıkmış, kimi Hıristiyan tanrıbilimciler bile bununla ilgilenmez olmuşlar, olay eski geleneği sürdüren kilise çevresinde kalmıştır. Hıristiyan inancında soyaçekimle gelen ilk suç yükümlülüğü İslam dininde büsbütün bırakılmıştır. Kimi felsefe akımları,özellikle Varoluşçuluk, ilk suçu insanın özünde beliren bir “korku”, bir “kaygı” gibi görmüştür. Kierkegaard’ın ortaya attığı, Heidegger’in bir felsefe sorunu olarak geliştirdiği bu korku ve kaygının kaynağı gene Kutsal Kitap “tır.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi