Işık Sapıncı
Işığın hızı ile, hareket halindeki bir gözlemcinin hızının birleşmesi nedeniyle gökyüzü cisimlerinden gelen ışığın yönünde bir değişme (sapınç) söz konusudur. Işığın bu sapıncı sonucu, hareket halindeki bir gözlemcinin, bir gök cismini gözlediği yer ile cismin gerçek yeri birbirlerinden farklıdır. Sapınç açısı, gözlemcinin hızı V’nin (saniyede ortalama 30 km) ışık hızı c’ye oranına bağlıdır (V/c).Bradley’nin hesapladığı 20.25 saniyelik yıllık sapınç açısı, günümüzde kabul edilen 20.47 saniyelik ölçüme çok yakındır.
Sapınç olayını, 1725-1729 arasında dört yıl süreyle izleyen ve topladığı verileri özenle inceleyen Bradley, daha önce ıraklık açısından kaynaklandığı sanılan bu sapıncın yıldan yıla tekrarlanan düzenli bir değişiklik olduğunu göstermiştir. Bunun nedeninin de, Yer’in Güneş çevresinde dönmesine ve ışık hızının sonlu olmasına dayandığını da ispat eden Bradley, böylelikle hem Yer’in Güneş çevresinde döndüğünü açıkça kanıtlamış, hem de bu dönüş hızını ve dolayısıyla Yer’in Güneş’ten uzaklığını hesaplamıştır. Sapma verilerini incelemeyi sürdüren Bradley, Yer’in kendi ve Güneş çevresindeki hareketlerinin diğer özelliklerini de belirlemiş, ayrıca ışık hızının değerini de oldukça duyarlı bir biçimde saptamıştır (saniyede 295.000 km; modem ölçümlere göre ise, yaklaşık saniyede 299.792 km). DanimarkalI bir astronom olan Römer, Bradley’den elli yıl önce ışığın sonlu bir hızı olduğunu kanıtlamış, ancak bu değeri duyarlı bir şekilde hesaplayamamıştı.
Sapınç olayının ortaya çıkarılmasının iki ayrı alanda bilime büyük katkısı olmuştur. Bunlardan biri, bu olaydan yararlanılarak gökyüzün-deki cisimlerin yaklaşma ya da uzaklaşma hızlarının ölçülmesinde, sapıncın neden olduğu hataların düzeltilerek gözlemlerin duyarlılığının artırılmasıdır. İkincisi, sapınç olayı, ışık hızının sonlu olmasına dayandığından bu hızın ölçülmesini sağladığı gibi, ışık hızının gök cisimleri arasındaki göreceli hareket nedeniyle değişip değişmediğinin gözlenmesine de olanak sağlamıştır. 19. yy’da, ışığın içinde hareket ettiği varsayılan hafif ve esnek bir maddesel ortam olan “esir”in gerçekte varolmadığını gösteren bulgulardan biri bu yolla elde edilmiş, Einstein ’ın görelilik kuramı da bu bulguların açıklanması amacı ile geliştirilmiştir.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi