BAUDOUİN de COURTENAY, Jan (1845-1929)
Polonyalı dilbilimci. Modern dilbilime, sesbilim (phonology) ve biçimbi-limsel sesbilim (morphophonemics) alanlarında yaptığı katkılarla tanınmıştır.
Mart J845’te Varşova yakınlarındaki Radzymin’ de doğdu. Asıl adı Jan Ignacy Niecislaw’dır. Ataları arasında 13. yy’da İstanbul’da bir süre Bizans Devleti’ nin yerine geçen Latin Krallığı’mn kurucusu Flanders Kontu gibi ünlü Fransız soyluları vardır, ama de Courtenay kendisini Polonyalı saydı. Yaşamının büyük bir bölümünü Rusya, Avusturya, Litvanya ve Polonya’da eğitim ve öğretim etkinlikleri içinde geçirdi. Toplumsal ve siyasal sorunlarla yakından ilgilendi, özgürlük ve toplumsal adalet yanlısı bir insan olarak tanındı.
Önce Varşova’da filoloji okudu, 1866’da yüksek lisans eğitimini bitirip 19. yy’ın ünlü dilbilimcileriyle Prag ve Berlin’de çalışmalar yaptı. St. Petersburg Üniversitesi Varşova’daki yüksek lisansı geçerli saymadığı için bu üniversitede de 14. yy öncesi Polonya dilleri üzerine yeniden yüksek lisans çalışması yaptı. Genel dilbilim alanındaki çalışmalarıyla 1870’te Leip-zig Üniversitesi’nde doktor unvanını aldı. Lehçe, Rusça, Slovence, Çekçe, Almanca, Fransızca, İtalyanca, Litvanca ve Yiddiş konuşup yazabilen de Courtenay, bunların dışında Sanskritçe, Latince, Slav dilleri, Baltık dilleri, Türk dilleri, Fin-Uygur dilleri, Esperanto ve Esperanto’nun kolaylaştırılmış bir biçimi olan Ido konusunda da uzmandı.
Yenidilbilgiciler’in (Junggrammatiker) kuru ve dar kafalı bulduğu tutumlarını eleştirmekle birlikte, Leipzig’deki hocası ünlü yenidilbilgici Bruggmann gibi ses değişimlerine ilişkin yasaların kesinliğine inandı, araştırmalarını bu yönde geliştirdi. Sreznevs-kij gibi Sloven lehçebilimi (dialectology) üzerine araştırmalar yaptı ve bu çalışmasıyla St. Petersburg Üniversitesi’nde ilk akademik görevi olan karşılaştırmalı dilbilgisi doçentliğine atandı. 1872’de Rus Aka-demisi’nce yerel Sloven lehçelerini incelemek üzere Kuzey İtalya ve Güneydoğu Avusturya’ya gönderildi, bu yolculuk sonunda yazdığı Rezija Lehçelerinin Sesbilgisel Anahtarları adlı yapıtıyla, kendisine karşılaştırmalı Hint-Avrupa dilbilgisi alanında doktor unvanı verildi. Bu ikinci doktorayı aldıktan sonra, de Courtenay 1875’te Kazan Üniversitesi’ne geçti, burada bir yıl içinde karşılaştırmalı Hint-Avrupa dilbilimi ve Sanskritçe dalında profesörlüğe yükseldi.
Üniversiteli, çalışmaları
Kazan Üniversitesi’nde örneğin ünlü Türkolog V. Radloff gibi seçkin aydınların bulunması ve yapılan araştırmaların bekletilmeden basılabilmesi de Courtenay’in bilimsel gelişmesine yardımcı oldu. Burada geliştirdiği ve uzun bir süre okuttuğu dilbilim programı daha sonra “Kazan OkuIu”nun temelini oluşturdu. 19. yy’daki dilbilim araştırmalarının temelini oluşturan ses değişimi kurallarını genelleştirme ve sistemleştirme, bu okulun da benimsediği bir yaklaşımdı. Ama, dilbilim alanında bu tutumdan farklı çalışmalara da yer vermesi Kazan Üniversitesi’nin önemli bir özelliğiydi.
Bundan sonra de Courtenay on yıl Dorpat (Tartu) kentinde çalıştı. Karşılaştırmalı Slav Dilbilgisi Kürsüsü’nde genel dilbilim, Baltık lehçebilimi ve eski Litvanya metinlerini çözümleme ile ilgili dersler verdi. 1893’te karşılaştırmalı dilbilim ve Sanskritçe profesörü olarak Krakov’a geçti. Sonunda bir Polonya üniversitesinde görev alması onu çok sevindirmişti, ama üniversitedeki aşırı milliyetçi ve bürokratik Avusturya-Macar yönetimine karşı çıkınca, beş yıllık kontratı yenilenmedi. St. Petersburg’a dönen de Courtenay I. Dünya Savaşı’nm sonuna değin burada kaldı, sayısız dilbilimci ve Slav dilleri uzmanı yetiştirdi. Bu sırada Çarlık yönetiminin azınlıklara karşı uyguladığı baskı politikasını eleştirmesi nedeniyle 1913’te birkaç ay tutuklu kaldı. Savaştan sonra bağımsız Polonya Devleti kurulunca de Courtenay Varşova Üniversitesi’ne çağrıldı. Burada Hint-Avru-pa dilbilimi profesörlüğünü sürdürürken Kasım 1929’da öldü.
Saussure ile de Courtenay
Baudouin de Courtenay 20. yy dilbilim çalışmalarında, Ferdinand de Saussure ile birlikte, anılması gereken öncü bir rol oynamıştır. 19. yy’da ses değişimleri alanında karşılaştırmalı bir yaklaşımla başarılı sonuçlar elde edilmesine karşın, dilbilim çalışmaları dil olayını sözcükler düzeyinde tek tek incelemekle kalmış, ayrıntılar içinde boğulmuştur. Oysa 20. yy’da modern dilbilim, dili bir dizi sözcük olarak görmez; genel sözcüklerden kurulu, ama belli bir düzen, belli bir sistem (dizge) içinde çalışan bir mekanizma olarak kabul eder. Saussure’ün 1916 tarihli ünlü Cours de linguistique generale (Genel Dilbilim Dersleri) adlı yapıtındaki “Dil, bir sistemdir” cümlesiyle özetlenebilecek olan modern dilbilim,
20.yy’m ilk yarısında gelişmiş ve Avrupa ile ABD’de “yapısal dilbilim” adını almıştır. Genellikle Rusça ya da Lehçe yazan de Courtenay’in temel yapıtları Doğu Avrupa’da bile kolaylıkla bulunamamış, dağınık olan dergilerde kalmıştır. Cenevre Üniversitesi’nde dilbilim profesörlüğü yapmış olan Saussure’ün kısaca Cours diye anılan temel yapıtı ise kolaylıkla okuyucuya ulaşabilmiştir. 20. yy’da modern dilbilimin geliş meşine en büyük katkıyı yapan bu iki dilbilimcinin, birbirlerinin araştırmalarından haberli oldukları söylenebilir. Çünkü Cours’ da de Courtenay’in görüşlerinin çoğu aynen bulunduğu gibi, de Courtenay da Saussure’ü dilbilim kuramları alanında gerçek bir yenilikçi olarak kabul etmektedir. Ancak dilbilimin birtakım temel sorunlarında görüşleri ayrılır. Örneğin Saussure için dil, satranç gibi katı kurallarla düzenlenmiş bir “cebirsel” bağlantılar sistemidir. Oysa de Courtenay’e göre toplumsal, mekânsal ve zamansal etmenlerin sürekli işe karışmasıyla dalgalanmalar ya da özgürce seçim denilen durumlar da söz konusudur. Saussure için dil yalnızca “biçimdir, öz değildir”. Oysa de Courtenay dili hem biçim, hem de öz olarak görür.
Modem dilbilime katkısı
De Courtenay’in modern dilbilime yaptığı katkıların başta geleni, biçimbilimsel sesbilim (morphophonemics) dalının temelini atması ve bir sesbilim (phonology) kuramı öne sürüp geliştirmesi olmuştur. Her ne kadar de Courtenay’in dilin yapısındaki seslerin rolüne ilişkin araştırmaları, 19. yy’daki sesbilgisinin (phonetics) gelişmesiyle, karşılaştırmalı dilbilgisi incelemelerinin sesbilgisel (phonetic) bir doğrultuda ilerlemesinden kaynaklansa da, modern dilbilimde “seslerle ses bileşimlerinin ya da dilin duyumsal (sensory) niteliklerinin tek başına bir anlam taşımayacağım” ilk kez vurgulayan o olmuştur. Ona göre diller “özünde ne sesbilgisel, ne de akustiktir.” Sesin asıl işlevi, dilin temel bildirimsel düzeyine hizmet etmektir. Başka bir deyişle ses ayrımlarıyla (distinctions) of sounds) anlam ayrımları (distinctions of meaning) birbirine bağlıdır. De Courtenay’e göre sesin göstergesel (semiotic) işlevi ilk kez eski dönemlerin Hindu dilbilgicilerince anlaşılmıştır. Bu dilbilgi-ciler anlam değiştirmeye yarayan sesleri ve ses bileşimlerini çözümleme (vyakarana) ve soyutlama yöntemleriyle saptamaya çalışmışlardır. Bu, Avrupalı dilbilimcilerin yüzyıllar sonra yapmaya çalıştığını oldukça geride bırakan bir başarıdır, işte bu bağlam içinde, “sesin dil mekanizmasındaki rolü” ile anlamlı ve anlam ayıran dil öğeleri arasındaki ilişkiler, de Courtenay’i tüm yaşamı boyunca ilgilendirmiştir. 1869’da Lehçe’deki ünsüzlerin birbirinin yerini alması (consonantal alternation) üzerine yazdığı ilk makalesinden başlayarak 1915’lerdeki son araştırmalarını oluşturan “sesbilimsel öğelerin biçimbilimselleştirilmesi (morphologization) ve kavrambilimselleştirilmesi (semasiologization) ile “biçimbilimsel (morphological) öğelerin sesbilimselleştirilmesi”ne dek hep bu sorunları uğraş edinmiştir.
Genel dilbilim tarihi kitaplarında de Courtenay’ in adı, modern anlamı ile sesbirim (phoneme) terimini ve ana hatlarıyla sesbirim kuramım ilk kullanan dilbilimci olarak anılır. Tek başına bir anlamı olmayan en küçük ayırıcı sesbirim biçiminde tanımlanabilecek “fonem” terimini, de Courtenay herhalde Rusça’daki “fonema” sözcüğünden almıştır. 1894’te bu terimi ortaya atan de Courtenay, iki tür sesbilgisi dalı düşünmüştür. Bunlardan birincisinde çeşitli dil sesleri fiziksel özelliklerine göre incelenmelidir; öbüründe ise dil sesleri iletişimde kullanılan işaretler ya da başka bir deyişle “fonem”ler olarak ele alınmalıdır.
Gerçekten çok yönlü bir dilbilimci ve dilbilgini olan de Courtenay’in Slav dillerinin artsüremli (di-achronic) incelenmesi, tiplendirilmesi (typology), biçimbilimsel ve dilbilgisel açıdan karşılaştırılması alanlarında sayısız yapıtı bugün de değerini korumaktadır.
• YAPITLAR (başlıca): Versuch einer Tbeorie phonetischer Alternationen, 1895, (“Bir Sesbilgisel Kayma Kuramı Denemesi”); E. Stankiewicz (der.) A. Baudouin de Courtenay Anthology: The Beginnings of Structural Linguistics, 1972, (“Bir Baudouin de Courtenay Derlemesi: Yapısalcı Dilbilimin Başlangıcı”).
• KAYNAKLAR: E. Stankiewicz (der.) A Baudouin de Courtenay Anthology: The Beginnings of Structural Linguistics, 1972.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi