BLUNTSCHLİ, Johann (1808-1881)
İsviçreli hukuk ve siyaset kuramcısı. Yasaların ve siyaset kuramlarının eleştirmeni olarak tanınmıştır.
Johann Kaspar Bluntschli 7 Mart 1808’de Zürich’de doğdu. 21 Ekim 1881’de Almanya’da Karlsruhe’de öldü. Zürich, Berlin ve Bonn üniversitelerinde hukuk eğitimi gördü. Berlin’de Savigny’nin öğrencisi oldu.
1833-1848 arasında Zürich Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yaptı. 1848’den sonra İsviçre’yi terkederek Almanya’ya yerleşti. Münih ve Heidelberg üniversitelerinde profesörlük yaptı. 1873’te Uluslararası Hukuk Enstitüsü’nün kurucularından biri oldu. 1848 Devrimi’nden hemen önce, eserlerine büyük bir hayranlık duyduğu mistik psikolog FriedrichRohmer’ in ardından Münih’e gitti ve Allgemeines Staatsrecht’ i (“Genel Devletler Hukuku”) orada kaleme aldı. Bu kitabın ardından, Deutsches Privatrecht (“Alman Özel Hukuku”) üzerine bir deneme yazdı. Bu çalışmasında Roma hukukunun Alman hukukuna yansıyan yönlerini ele aldı. 1857-1870 arasında arkadaşı Kari Brater ile Deutsches Staatswörterbucb’u (“Alman Devlet Sözlüğü”) yayımlamaya başladı. Bu sözlük zamanında olduğu kadar, daha sonraki Alman liberalleri için de çok yararlı bir başvuru kitabı olmuştur.
Siyaset bilimi kavramı
Bluntschli yasaların ve siyaset kuramlarının eleştirmeni olarak ün yapmıştır. Allgemeines Staatsrecht adlı kitabında Aristoteles’in Helen Devleti için yapmaya çalıştığını Bluntschli çok daha karmaşık verilerle Avrupa devletleri için yapmaya çalışmıştır. Ele aldığı ana konu, siyaset bilimi içindeki devlet kavramıdır. Devleti kuramsal olarak sınırlamadan önce, siyaset biliminin şu tanımını verir: “Siyaset bilimi (die Staatswissenschaft) en doğru anlamında, devleti konu alan bilimdir; devleti temelleri açısından ve gelişimi açısından anlamaya çalışan bilimdir.”
Bluntschli iki tür siyaset biliminden söz eder. Eski Yunan’da “Politike” sözcüğü bütün siyaset bilimi için geçerli iken aslında bunun “Kamu Hukuku” ve “Politika” olarak iki ana dala ayrılmış olduğunu ileri sürer.
Siyaset biliminin bu iki dalı da devleti bir bütün olarak ele alır. Farkları, bakış açılarında ve çalışma yönlerinde ortaya çıkar. Bluntschli’ye göre devletin yapısını daha iyi anlayabilmek için varoluş koşullarını ve fiili “hayati’nı birbirinden ayırmak gerekir. Bu iki unsuru birbirinden ayırarak incelemek, bütünü anlamaya yardımcı olacaktır.
“Kamu Hukuku”, devleti doğal konumu içinde, varolmasını sağlayan değişmez koşullara bağlı olarak ele alır. “Politika”nın konusu ise devletin “hayatı”, gelişiminin aldığı yöndür. Kamu etkinliklerinin yöneldiği hedefleri ve bu hedeflere ulaşmayı sağlayacak yolları gösterir. “Kamu Hukuku” yasaya uygunluğu araştırırken, “Politika” eylemlerin konulan hedeflere varmaya uygun olup olmadığını araştırır.
Siyaset biliminin bu iki türünde de ahlaki bir içerik vardır. Buna bağlı olarak devletin de ahlaki bir yapısı, temeli ve ödevleri vardır. Siyaset biliminin temelinde yatan ahlaki öğelere rağmen bu bilimin tamamen ahlaki yasalar tarafından belirlendiği söylenemez.
Bu karşılaştırma Bluntschli’yi siyaset bilimi ile etik (ahlakbilim) arasındaki farklara götürür. Etik siyaset bilimi değildir, çünkü temel ilkeleri devletle ilişkili olarak açıklanamaz.
Devlet kavramı
Devlet, siyaset biliminin iki türünün araştırma alanlarının birliğini oluşturur. Bluntschli devleti ahlaki ve tinsel kişiliği olan bir yapı olarak tanımlar ve insan vücuduna benzetir. Devletin yapısı onu meydana getiren bütünün, büyümenin, yozlaşmanın ve ölümün yasalarına bağlıdır. Ortak tini ise, ortak dilde, geleneklerde ve insanların dış görünüşlerinde yansır.
Devletin ve devletle ilgili bilimin sınırlarını ve kapsamım belirledikten sonra, Bluntschli devleti incelemeye yarayan bilimsel yöntemlere değinir. Ona göre, devleti incelemeye yarayan iki bilimsel yöntem iki de “sahte” yöntem vardır. Doğru ya da bilimsel yöntem olarak adlandırılanlar “felsefiyönteni’ve “tarihi yöntem”dir. Bunlardan sapmalar olarak ortaya çıkan, bilimsel olmayan diğer iki yöntem ise “soyut ideloji” ve “basit deneycilik”tir.
Felsefi yöntem düşünce ve gerçeği birleştirir. Temeli somut düşüncedir. Bu şu demektir: Felsefi yöntemin temelinde varsayımlar ve spekülasyon yoktur.
Felsefi ve tarih, yöntemler
Tarihi yöntem gerçek olgulardan hareket eder. Bu yöntem geçmiş ve şimdi arasındaki bağlantıları açıklar ve yorumlar. Bu yolla da devleti, insan hayatının organik gelişimini ele alır gibi inceler. Bütün bunlarla amaçlanan, tarihin içinde gizli olan ahlaki “düşünce”yi ortaya çıkarmaktır. Tarihi yöntem dışsal olayların gelişimini ele alırken, felsefi yöntem insan zihninin bilgisinden hareket eder. Bu açıklamalar, bu iki yöntemin birbiriyle çelişmediğini ya da zıtlıklar içermediklerini, tersine birbirlerini tamamladıklarını ortaya koyar.
Özel ve genel siyaset bilimi
Bluntschli’nin siyaset bilimi ile ilgili ikinci bir ayrımı daha vardır. Bu ayrıma göre “özel siyaset bilimi” ve “genel siyaset bilimi” vardır. Özel siyaset biliminin konusu tek tek devletlerin durumları ile sınırlıdır. Sözgelişi, İngiliz Anayasası’nın incelenmesi ya da genel olarak Alman Devleti’nin konu edinilmesi, özel siyaset biliminin alanına girer. Genel siyaset bilimi ise devletin evrensel kavramını konu edinir. Evrensel kavramının kapsamına tek tek devletlerin yaşamlarında ortaya çıkan bütün temel kavramlar girer. Genel siyaset bilimi, evrensel tarihin bulguları üzerine kurulmuştur. Evrensel tarih insanlığın geçirdiği çeşitli evreleri ele alır. Her evrenin kendine özgü bir devlet görüşü ve politik bir gelişimi vardır. Genel siyaset biliminin görevi bu gelişimleri incelemektir.
Bluntschli’nin bu ayrımlarla varmak istediği ana nokta, kendisinin esas ilgi alanı olan devletin tek olan amacının ne olduğunu göstermektir. Çeşitli yerlerde ve zamanlarda çok farklı biçimler göstermiş olmasına rağmen, devletin amacı, tek ve bir tanedir, çünkü tek bir devlet kavramı vardır. Bu kabulden sonra sorulacak soru, devletin tek ve aynı amacının ne biçimde dile getirilebileceğidir. Bluntschli birçoklarının birliği sağlayan kavram olarak adaleti gösterdiklerini söyler. Oysa ona göre adalet bu iş için çok dar bir kavramdır.
Bu görüşe karşı, devletin amacının ahlak olduğu nu söyleyenler de vardır. Adalet kavramının sınırının darlığına karşılık bu kez ahlakın sınırları da çok geniştir. Bu kavramın kapsamına hem insanların davranışları hem de tanrının tasarrufları girer, oysa bunların her ikisi de devletin denetimi dışındadır. Devlet ahlakı denetlemeye kalktığında, kendi sınırlarını aşmış olur ve ayrıca da ahlaka zarar vermiş olur.
Bluntschli’ye göre: “Devletin amacı, ulusal yetenekleri geliştirmek, ulusal yaşamı yetkinleştirmek ve en sonunda bir tamlığa varmaktır.” Bu tanım Bluntschli’ye göre devletin işlevi olarak görülecek her şeyi kapsamaktadır.
Bluntschli hem anayasaların hem de siyaset kuramlarının bir eleştirmeni olmuştur. Devlet kavramını organik ve psikolojik uçlara çekmekle suçlanan Bluntschli, kimi zaman da bir isviçreli olduğu halde Bismarck’la işbirliğine girdiği için Alman milliyetçisi olmakla suçlanmıştır.
• YAPITLAR: Staats und Rechtgeschichte, 2 cilt, 1838-1839, (“Devletler Hukuku ve Hukuk Tarihi”); Allgemeines Staatsrecht, 2 cilt, 1851-1852, (“Genel Devletler Hukuku”)^ Deutsches Privatrecht, 2 cilt, 1853,1854, (“Alman Özel Hukuku”); Das Moderne Völkerrecht der Civilisierten Staaten, 1863, (“Uygar Devletlerin Çağdaş Kamu Hukuku”); Das Moderne Kriegsrecht, 1866, (“Çağdaş Savaş Hukuku”); Deutsches Staatsıvörterbuch, 11 cilt, 1857-1870, (“Alman Devlet Sözlüğü”).
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi