Johann Friedrich Herbart Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi

HERBART Johann Friedrich (1776-1841)

Alman filozof, ruhbilimci ve eğitim kuramcısı. Descartes’ın felsefe yönetiminden kaynaklanan bir bilgi görüşünü savunmuştur.

4 Mayıs 1776’da Oldenburg’da doğdu, 14 Ağustos 1841’de Göttingen’de öldü. Ortaöğrenimini doğduğu kentte gördükten sonra 1794’te Jena Üniversite-si’ne girdi. Fichte’nin öğrencisi oldu. Bir süre ruhbi-lim ve eğitim sorunlarıyla ilgilendi. 1797’de Bern’e gidince, çağın ünlü eğitimcisi Pestalozzi ile tanıştı, özel eğitmen olarak çalıştı. Bu dönemde eğitim konuları üzerinde durarak birtakım tasarımları içeren çalışmalar düzenledi. Jena’ya döndü, Halle ve Bre-men’de eğitimi ilgilendiren incelemelere girişti. Burada düzenlediği toplantılarda kendi görüşlerini açıklayarak Pestalozzi’nin eğitimle ilgili kuramına karşı çıktı. 1802’de Göttingen’e giderek bir yandan matematik öğrenmeye, bir yandan da yeni bir eğitim kuramı geliştirmeye çalıştı. 1805’te Göttingen, 1809’da Königsberg üniversitelerinde felsefe okuttu, 1831’den sonra, ölümüne değin, gene Göttingen Üniversitesi’nde profesör olarak görevini sürdürdü.

Herbart felsefe, metafizik, mantık ve estetik alanlarında çağma göre, ilginç incelemeler yapmasına karşın, bir süre eğitim sorunlarına ağırlık vermiş, bu alanda birtakım yenilikler içeren düşüncelerini, 1806’da yayımladığı Allgemeine Pâdagogik (“Genel Eğitimbilim”) adlı yapıtında sergilemiştir. Königsberg Üniversitesi’nde görev aldıktan sonraki çalışmaları yeniden mantık ve metafizik sorunlarına yönelmiştir. Bu yönelmede Kant’ın bilgf kuramından yararlanmış, özellikle bilginin ilk kaynağı olan, deney verilerinin us denetiminden geçirilerek biçimlendirilmesi gereğini savunmuştur. Ancak, bu konuda, Kant’ ın usa yönelik eleştirisine karşı çıkarak, Descartes’ın geliştirdiği bilimsel kuşku ve doğuştan kavramları (idea innata) felsefenin temeli sayar. Herbart’a göre bilginin deneyle başlaması, deneyle sınırlanması demektir. Bilginin us ilkelerine göre arıtılması, kesin biçimini alması gereklidir. Bu gereklilik de Kant’ın eleştiri sonucu ortaya koyduğu kavramlara değil, önce kuşkuyla karşılanan, sonra kesinliği saptanan kavramlara dayanır.

Kuşku ve bilgi bağlantısı

Kuşku bilgiyi açık seçikliğe, kesinliğe kavuşturmak içindir. İnsan, çevresinde bulunan nesnelerin varlığından kuşkulanabilir, ancak onların birer varlıkmış gibi görünmelerinden kuşkulanamaz. Kuşku, genellikle, nesnenin algılandığı, düşünüldüğü, uzay ve zaman içinde nedensellik ilkesine uyup uymadığı konusunda ortaya çıkar. İşte felsefenin, bilgi sorunu dolayısıyla yapması gereken iş, bilimlerin temelini oluşturan uzay, zaman, süre, devinim, özdek, gerekim, uzam, itim, çekim gibi kavramları açıklığa kavuşturmak, bunlar arasında bulanan çelişkileri ortadan kaldırmaktır. Kişi “kedinde nesne”yi bilmese bile, duyular aracılığıyla, kendi dışında birtakım varlıkların bulunduğunu anlar.

Felsefenin görevi, deneyden gelen, us ilkelerine dayalı düşünceyle arıtılmış olan bu kavramlar üzerinde çalışmaktır. Felsefenin belirlenmiş bir tek konusu yoktur, gözlem ve deney bilimlerinin verilerinden yararlanır, onlardan aldığı kavramları yeniden işler, geliştirir. Bu kavramların işlenmesini sağlayan düşüncenin üç temel işlevi vardır: 1) Kavramları açık-seçik duruma getirerek daha kolay anlaşılır kılmak, bu mantığın alanını oluşturur. 2) Elde edilen kavramları çelişkiden kurtararak, düşüncenin özel ilkelerine göre düzenlemek. Bu da metafiziği ilgilendirir.

3) Dolaysız, apaçık kavramlar ortaya koymak, bunların bilinçte yargıya dönüşmesini sağlamak. Estetiğin konusu olan bu yargılar onaylama ve yadsıma gibi iki türlüdür. Onaylama nesneye yaklaşmayı, yadsıma ondan uzaklaşmayı sağlar.

Estetiğin öğeleri

Herbart’a göre estetikle ahlakın birleşmesi, bir dizge bütünlüğü kazanması, pratik felsefeyi oluşturur. Estetiğin olgulara uygulanmasından sanat kuramları ortaya çıkar. Ancak, uygulamada estetiği kesinlikle ahlaktan ayırma olanağı yoktur. Çünkü estetik haza, ahlak ise buyruğa, kişiyi yönlendirmeye, onu denetim altına almaya dayanır. Kişi bu durumdan kıvanç duyduğu gibi üzüntüye de kapılabilir. Buna karşın ahlak buyurucudur, estetik ise belli bir nesne karşısında, beğeni bakımından, tutum takınmayı gerektirir. Herbart, pratik felsefenin ruhbilimden de yararlanması gereğini savunarak, estetikle ilgili yargılamaların işlerliğinde ruhbilimin önemini vurgular.

Ruhbilimin daha verimli olabilmesi için matematik yöntemiyle çalışması gereğini ileri sürer. Herbart’a göre metafizik dört bölümden oluşur ve her bölüm ayrı bir sorun alanını içerir. Birinci bölüm yöntem kuramı adını taşır. Bu bölümde yöntemin niteliği, yapısı, görevi araştırılır. İkinci bölüm genel olarak varlık türleri arasındaki bağlantıları, değişmeleri konu edinir, buna da varlıkbilim denir. Üçüncü bölümün konusu özdek, uzay ve zamandır, bu da süreklilik kuramı adını alır. Dördüncü bölüm ise insan “Ben”inin doğasını, düşüncelerinin kaynağını araştıran ideolojidir.

Herbart, tinin bütün düşüncelerin toplandığı bir odak olduğu kanısındadır. Bu da onların tek varlıkla ilgili olduğunu gösterir. Tin yalınç olduğundan ölümsüzdür, bütün yalınç nitelikleri algılayan ve tasarım ilkesi özelliği taşıyan bir monad’dır. Monad kavramını Leibniz’den alan Herbart, onu, kendi anlayışına göre yeni bir yorumla geliştirmiştir.

Değişmeyen “Ben”

Herbart’a göre dış nesneler yoksa duyumlar da yoktur. Bu nedenle, görünüşte var olan, nesnenin duyulara yansıyan etkisidir. Görünüş sayısınca varlığın bulunduğu açıktır. Her tikel durum bir tikel varlığı gösterir. Bu da her varlığın kendisine göre, bir konumu olmasından kaynaklanır. Bu varlık türleri arasındaki ilişkiler, onların birbiriyle karşılaştırılmasından doğar. Deney insana bir oluşun, bir değişmenin varlığını bildirmektedir, bilimin görevi de bu varlığı açıklamak, onun yasalarını bulmaktır. Bunu sağlayabilmek için kişideki Ben kavramının da açıklığa kavuşması gerekir. Herbart, kişi Ben’inde bir tek yetinin bulunduğu görüşünü savunur ve özne ile nesne arasındaki çelişkinin böyle kalkacağını ileri sürer. Ona göre nesneye karşıt gibi görünen yalnız düşüncedir. Nesnenin doğasına göre değişen düşünce Ben’i olduğu gibi korur, onun değişmesini önler. Algılarda ortaya çıkan değişikliklerin kaynağı bu değişmeyen Ben’dir. Bu nedenle bilinç de, bu değişmeyen Ben’in öteki gerçek varlıklarda sürdürdüğü ilişkiler toplamıdır. Onun gerçek kaynağı da düşüncedir. Ben kavramı, bu özelliğinden ötürü, felsefenin temeli olamaz.

Değişme sorununu çözmeye çalışan Herbart yeni bir düşünce ileri sürer. Ona göre biri iç nedenle, öteki dış nedenle, sonuncusu da nedensiz olmak üzere üç türlü değişme vardır. İç neden özgürlüğü, dış neden belirsizliği, nedensizlik de saklığı doğurur. Ancak bunların kesin çözümü olmadığı gibi mantık bakımından da birtakım güçlükleri vardır. Daha açığı, gerçek bir değişme söz konusu değildir, yoktur. Herbart’a göre deney bir oluşun, bir değişmenin varlığını gösterir, ancak bunun temelinde yatan gerçekleri kavramaya yetmez. Bu gerçekler yalınç ve değişmez varlıklardır.

•    YAPITLAR (başlıca): Allgemeine Padagogik, 1806, (“Genel Eğitimbilim”); Allgemeine praktische Philosopbie, 1808, (“Uygulamalı Genel Felsefe”); Einleitung in die Philosopbie, 1813, (“Felsefeye Giriş”); Lehrbuch der Psychoîogie, 1816, (“Ruhbilim Ders Kitabı”); Allgemeine Metaphysik, 1828, (“Genel Metafizik”); Psychologische Untersuchungen, 1839, (“Ruhbilim Araştırmaları”).

•    KAYNAKLAR
: W.Asmus, Johann Friedrich Herbart, 1968; Th.Fritzsch, Herbart’s Leben und Lehre, 1921, J.Müller, Herbart’s Lehre Vom Sein, 1933; H.Nohl, Die Padagogik Herbart’s, 1952.

Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski