BRUCKER, Johann Jacob (1696-1770)
Alman düşünür ve felsefe tarihçisi. Felsefe tarihinin kurucusu saydır, seçmecilik akımına bağlıdır.
Augsburg’ta doğdu ve orada öldü. Protestan inançlarına çok bağlı bir ailedendir, yaşamı konusunda ayrıntılı bilgi yoktur. Protestan inançlarına dayalı bir din öğrenimi gördükten sonra papazlıkla görevlendirildi. Din konularındaki etkili konuşmalarıyla ilgi topladı. Kutsal kitaplarda geçen inanç sorunları üzerinde durdu, onlara yeni yorumlar getirdi. Sonraları, bütün çalışmalarını felsefe alanında yoğunlaştırarak eski düşüncelerini bıraktı. Bu davranışı tepkiyle karşılanınca çevresinden koptu, kendini büsbütün bilim ve felsefeye verdi.
Brucker, felsefeyeİlk Çağ Anadolu-Yunan bilgelerinin görüşlerini incelemekle girdi. Felsefe sorunlarının kaynağını araştırmaya koyuldu. Bu sorunları besleyen ilkel inançları saptadı, bunlarla felsefe arasındaki bağlantıyı bulmaya çalıştı. Bu çalışma yöntemi, ilgisinin daha geniş bir alana yayılmasını sağladı. Sorunlar arasında, eleştiriye dayanan bir inceleme yaparak, karşılıklı etkilerin sağladığı gelişmeleri ortaya çıkardı. Öte yandan, kendi çağına değin gelen felsefe öğretilerinin tarihini araştırdı. Öğretilerle onların biçimlendirdiği sorunlara getirilen çözümleri inceledi. Bu çalışmalarında, sorunlarla zaman ilişkisini buldu, sorunları zamanın akışı içindeki yerlerine göre değerlendirme gereğine önem verdi. Leibniz-Wolf öğretisini benimsemesine karşılık, felsefe tarihine yönelik çalışmalarında, onların düşünme yönteminden ayrıldı.
Brucker, kendisine “felsefe tarihinin kurucusu” sanım kazandıran kısa adı Historia Critica Philosophı-ae olan yapıtını yazarken bilgelerin düşünce düzenlerine, etkilendikleri kaynaklara, yaşam öykülerine, çevrelerine ilgiyle bakmış, yazılarım eleştirici bir gözle incelemiş, felsefe öğretilerini tarih içindeki gerekli yerine koymaya çalışmıştır. Onun anlayışına göre felsefe insanla başlamıştır, insanla yaşıttır. Onun kaynağını belli bir çağa değil, evrenin başlangıcına değin götürmek gerekir. Bu konuda felsefe ile dinler arasında bir bağlantı vardır. Nerede inanç varsa orada bir felsefe doğmuş, inanç hangi kaynaklardan beslenmişse felsefe de onlardan esinlenmiş, yararlanmıştır.
Ona göre felsefe tarihini Yunan düşüncesiyle başlatmak, Yunan bilgelerini felsefenin kurucuları saymak yanlıştır. Felsefe çok daha eskilere gider, yazılı belgelerle saptayamadığımız bir geçmişe uzanır. Yunan felsefesinin gerçek kaynağı İbrani dini, Mısır inançları ve Babil düşünceleridir. Yunan bilgeleri bu kaynaklardan aldıkları düşünce ürünlerine yeni yorumlar getirmiş, kendi çağlarına göre anlam vermişlerdir. Felsefeyi belli bir dönemle başlatmak belli bir ulusun tekeline vermek yanlıştır. Felsefe belli dönemlerden geçerek gelişmiş bir uygarlık ürünüdür. Onun ilk çağını Yunan değil ilkel toplum düzeninde aramak gerekir. Brucker, bu konuda, şöyle bir sıralama yaparak felsefenin gelişimini açıklamaya çalıştı:
a) Felsefe insanlığın ilkel yaşama dönemlerinden, uygarlık öncesi çağlardan kaynaklanır.
b) Felsefenin tanrısal bir kaynağı vardır ve bu kaynağın beslediği düşünce ürünleri, çağların akışı içinde, değişik yükseliş aşamalarından geçmiştir.
c) Felsefenin ikinci büyük dönemi Yahudi dini, Babil-Kalde, Mısır-Habeş ve Hint-Gcrmen inançlarıdır.
d) Yunan düşüncesi bu ilk kaynaklardan türemiş bilgilerin dağılmaya, unutulmaya yüztuttuğu bir dönemde başlamıştır ve eskinin yeni bir yorumu olmaktan öteye geçemez. Gerçekte Yunan düşüncesi, soylu bir kaynaktan gelen felsefeyi birtakım çığırlara ayırarak yozlaştırmış, arınmış özünden uzaklaştırmıştır. özellikle “Yeni Akademia”nm ortaya çıkışıyla felsefe özgünlüğünü yitirmiş, bir kavram oyunculuğuna dönüştürülmüştür. Öte yandan, gene Yunan düşüncesinden kaynaklanan Yeni-Platonculuk’un doğuşu ile Hıristiyan felsefesi, daha gelişme çağında, yozlaşma eğilimleri göstermiştir.
Brucker, felsefe tarihinde ortaya çıkan dizgeleri, özellikle Yunan düşüncesinden kaynaklandığı ileri sürülen dönemi, insandaki yaratıcı gücün giderek bozulması ve yozlaşması olarak yorumladı. Bu nedenle, felsefe tarihinin bir bilim, felsefe tarihçisinin ise bir bilim adamı olarak görevi gerçek felsefe ile gerçek olmayanı gözler önüne sermektir. Bunu başarmanın tek yolu da felsefeyi ilk kaynaklarından başlayarak, bütün gelişim çizgisi boyunca incelemektir. Felsefe tarihi, düşünme yeteneğinin gelişme aşamalarını araştıran, sergileyen bilimdir, daha doğrusu yaratıcı düşünme yeteneğinin tarihidir.
• YAPITLAR (başlıca): Historia Critica Pbilosophiae a Mimdi hıcunabılis ad Nostram usque Aetatem, 5 cilt, 1737-1742-1744 , (“Dünyanın Başlangıcından Çağımıza Kadar Eleştirel Felsefe Tarihi”); Miscellenae Histonae Pbilosopbicae Litterariae Criticae, 174S; (“Felsefe Tarihi Konusunda Değişik Yazılı Kaynaklara Dayanan Eleştirel Düşünceler”); Institutiones Histonae Pbilosopbicae, 1747, (“Felsefe Tarıhi’nin Oluşumları”).
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi