BLACKETT, Patrick Maynard Stuart (1897-1974)
İngiliz fizikçi. Sis odası fotoğraflarından yararlanarak kozmik ışınlar konusunda yaptığı araştırmalarla tanınmış, yöneylem araştırmasının geliştirilmesinde önemli rol oynamıştır.
17 Kasım 1897’de Londra’da doğdu. 20. yy’ın en önemli bilim adamlarından biri olan Blackett, önce bir deniz subayı olarak yetiştirildi. 13 yaşındayken Dartmouth ; Askeri Lisesi’ni bitirerek Osborne Deniz Harbokulu’na girdi, ancak 1914’te I. Dünya Savaşı’nın çıkması üzerine öğrenimi yarım kaldı. Falkland Adaları ve Jütland deniz savaşlarına katıldı. Savaştan sonra, öğrenimi yarım kalan diğer subaylarla birlikte Cambridge Üniversitesi’ne gönderildi. 1919’da askerlikten ayrılarak fizik öğrenimi yapmayı seçti. 1921’de lisans derecesini aldıktan sonra aynı yıl Lord Rutherford’un yanma girerek Cavendish Labo-ratuvarı’nda bilimsel yaşamına başladı.
Rutherford’un Blackett’e verdiği ilk problem sis odası tekniği ile azot çekirdiğinin hızlı alfa parçacıklarıyla parçalanmasını incelemekti. 1924 yılına değin yaklaşık yarım milyon fotoğraf çekerek bunlardan sekizinde başkalaşım (transmütasyon) olayını görüntülemeyi başardı. 1924-1925 yıllarında Göttingen Üniversitesi’nde Franck’la çalıştı, daha sonra Cam-bridge’e döndü. 1932 yılında İtalyan fizikçi G.S.Occhialini ile birlikte Wilson sis odası ve rastlaşık sayım tekniklerini birleştiren otomatik bir aygıt geliştirerek kozmik ışınların kendi resimlerini çekmelerini sağladılar.
Blackett 1933 yılında Royal Society üyeliğine seçildi. Aynı yıl fizik profesörü olarak Londra Üniversitesi’ne, 1937’de de Manchester Üniversitesi’nde W.L.Bragg’dan boşalan Langworthy profesörlüğüne atandı ve burada kısa zamanda önemli bir kozmik ışınlar araştırma merkezi kurdu.
1935 yılından başlayarak ülkesinin hava saldırılarına karşı savunma problemi ile yakından ilgilendi; bu amaçla radarın geliştirilmesine katkısı oldu. Churchill’in iktidara gelmesi üzerine Blackett’in bilimsel danışman olarak etkisi bir ara azaldıysa da, II. Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine giderek daha önemli projelerin yönetimine getirildi. 1940 başlarında Uçaksavar Savunma Komutanlığının bilimsel danışmanlığını yaptığı gibi, 1941’de Kıyı Savunma Komutanlığında kurulan Yöneylem Araştırma Gru-bu’na katılarak Alman denizaltılarma karşı yürütülen savaşı, ağır bombardıman uçaklarının, konvoyların savunulması gibi konuları inceledi.
Blackett 1940 yazında atom silahlarının geliştirilmesi amacıyla kurulan Maud komitesine seçildiğinde, İngiltere’nin tek başına atom bombası geliştirmesi görüşünü desteklemeyerek, ABD ile işbirliği görüşünü benimsedi. 1945 Ağustosu’nda Atom Enerjisi Danışma Komisyonu’na seçilince de, atom silahlarının sınırlandırılması ve uluslararası kontrol altına alınması görüşlerini savundu. Bu amaçla 1948’de yayımladığı Political Consequences of Atomic Energy (“Atom Enerjisinin Siyasal Sonuçlan”) adlı kitabı, gerek İngiltere gerekse ABD’nde tepki ile karşılandı; görüşlerinin Sovyetler’inkine yakın olduğu ileri sürülerek 16 yıl süreyle hükümet danışmanlığından uzaklaştırıldığı gibi bir süre de ABD’ye girmesine izin verilmedi.
1945 yazında yeniden Manchester Üniversitesi’ndeki görevine döndüğünde güçlü bir araştırma grubu kurdu. Bu grup sayıcılarla kontrol edilen sis odaları kullanarak kozmik ışınlarda yeni parçacıklar aradı. 1947 yılından başlayarak radyoastronomi ve yıldızlar arasındaki manyetik alanla da ilgilendi. 1948 yılında sis odası metodunu geliştirmesi ve bu yöntemle kozmik ışınlar ve çekirdek fiziğindeki buluşları nedeniyle Nobel Fizik Odülü’nü aldı. Blackett’e ayrıca Kraliyet, Copley ve ABD Liyakat madalyalarının yanı sıra çeşitli ödüller ve yirmide! fazla onursal doktar unvanı verilmiştir.
1953’te Londra’da Imperial College’a fizik profesörü olarak atandı. 1965’te bu görevinden emekliye ayrılmakla birlikte ölümüne değin Emeritus Profesör ve araştırma yöneticisi olarak akademik çalışmalarını sürdürdü. 1947’de Nehru’nun çağrısı üzerine Hindistan’ın bilimsel danışmanlığını üstlendi ve bundan sonraki 20 yıllık bir sürede bu ülkeyi sık sık ziyaret etti. 13 Temmuz 1974’te Londra’da öldü.
Blackett’in gerek bilimsel gerekse siyasal alanda önemli katkıları vardır. Bilimsel alandaki en önemli iki katkısı, birbirinden apayrı iki konu olan kozmik ışınlarım sis odası aracılığıyla incelenerek yeni parçacıkları bulması ve yöneylem araştırmasının geliştirilmesine yönelme çalışmalarıdır. Bunlara ek olarak başta radar olmak üzere birtakım teknolojik gelişmelere katkıda bulunmuş, jeomanvetizma konusunda çalışmalar yapmıştır.
Rastlaşık sayım yöntemi
Kozmik ışınlar dünyaya uzaydan gelir; evrendeki en yüksek enerjili olayların sonuçları bu ışınlar yardımı ile irdelenmektedir. Blackett ve arkadaşları kozmik ışınların incelenmesinde yararlandıkları sis odasında yalnızca önemli olayların fotoğrafını çekebilmek için yeni bir yöntem geliştirdiler. Bu amaçla, sis odasının çevresine yerleştirdikleri Geiger-Müller (ya da parıldama) sayıcıları, kozmik ışın parçacıklarını saptayıp birlikte sinyal verdikleri anlarda fotoğraf çekiliyordu. Bir anlamda parçacıkların kendi kendilerine “poz vermelerini” sağlayan bu rastlaşık sayım tekniği çeşitli deneylerde başarı ile uygulanmaktadır. Böylelikle önemli bir olay olmadıkça fotoğraf çekilmesi ve bu fotoğrafın incelenmesi için zaman kaybı önlenmektedir. Gerek bu teknik, gerekse eldeki belki en ucuz ve en yüksek enerjili (ancak biraz da kaprisli) bir laboratuvar olan kozmik ışınlarda yeni parçacıkların araştırılması önemli bir yeniliktir. Nitekim Blackett’in bu yolla gerçekleştirdiği çok önemli iki buluş, elektron-pozitron çiftinin deneysel olarak yaratılıp yok edilmesiyle, kozmik ışınlarda yeni parçacıkların varlığını saptamasıydı.
Elektorn-pozitron çifti Dirac tarafından 1928’de kuramsal olarak öngörülmüş ve nitekim 1932 ilkbaharında pozitron (pozitif elektron) C.D.Anderson tarafından sis odası tekniğiyle keşfedilmişti. Blackett ve Occhialini Anderson’ın bu bulgusunu doğruladıkları gibi, kozmik ışınlarda elektron ve pozitronun “sağanaklar halinde” yaklaşık olarak eşit sayılarda bulunduğunu da gözlemlediler. Bu gözlem pozitronların dünya üzerindeki doğal maddede yer almadıkları gerçeği ile birleşince, gamma ışınlarının (fotonların) bir elektron-pozitron çifti yaratmak suretiyle madde-leştikleri sonucuna vardılar. “Çift yaratma” olarak adlandırılan bu olayın karşıtı bir elektronla bir pozitronun birbirlerini yokederek gamma ışını yaymalarıdır. Blackett ve arkadaşları bu olayı da gözlediler. Bütün bu sonuçlar Dirac kuramının deneysel gerçeklemesi niteliğindeydi.
Kozmik ışınlarda yeni parçacıkların aranması II. Dünya Savaşı’ından sonra önem kazandı; ilk iki yeni parçacık 1947 yılında Manchester’da Rochester ve Butler tarafından bulundu. Bu parçacıklar, 10 10: saniyelik jbir sürede daha hafif parçacıklara dönüşen, biri yüklü öteki de yüksüz iki parçacıktı. Birkaç yıl sonra C.D.Anderson bu buluşu doğrulayacak, çekirdekte normal olarak yer almayan bu parçacıklar, acaip (strange) parçacıklar ailesinin ilk iki üyesi olacaktı. Daha sonra Pirene dağlarındaki bir gözlemevine yerleştirilen bir sis odasında protondan daha ağır yeni bir parçacık bulundu. Kaskad parçacığı adı ile anılan bu parçacığın ilginç özelliği bir pi- mezonuyla yine protondan ağır bir ikinci parçacığa; bu ikinci parçacığın da bir proton ve bir pi-mezonuna bozulmasıydı.
Blackett’in yer manyetikliğe ilişkin çalışmaları II. Dünya Savaşı’ndan sonraya rastlar. 1948 yılında kozmik ışınların uzaydaki dağılımına uzaydaki manyetik alanların neden olabileceğini düşündü. Dünya ve güneşin manyetik alanları yaklaşık olarak açısal momentumlarına orantılı idi. Blackett, Babcock’un 78 Virginıs yıldızındaki manyetik alanı ölçmesi üzerine daha önce Schuster tarafından ortaya atılmış olan, dönen cisimlerin dönme nedeniyle birer manyetik alan yarattıkları hipotezinin uzaydaki manyetik alanların kaynağını açıklayabileceğini ortaya attı. Bu hipotezi sınamak için de manyetik alanları 10101 gauss duyarlılığında ölçebilen bir ölçüm aracı geliştirerek dönen kürelerde bir manyetik alanın oluşmasını araştırdı; 1951’de böyle bir manyetik alanın oluşmadığı sonucuna vardı. Bunun üzerine manyetik alan ölçülerini, kayaların manyetik alanını ölçmek için kullanarak bugünkü İngiltere’nin 150-200 milyon yıl önce Ekvator civarında bulunduğunu kanıtladı. Bu ölçümler başka ülkelerde de yapılan benzer ölçümlerle birleştirilerek, kıtaların kayması hipotezini destekleyen sonuçlara varıldı.
Blackett’in atom enerjisinin barışçı amaçlarla kullanılması, atom silahlarının sınırlandırılması ve uluslararası denetim altında tutulması, gelişmekte olan ülkelerin sorunlarının ucuz teknoloji transferi ile çözülebileceği konularındaki görüşleri başlangıçta tepki ile karşılanmış, ancak uzun dönemde bu görüşlerin dikkatli ve stratejik bir analizin sonucu olduğu kabul edilmiştir. Bilim ve teknolojinin insanlığa en iyi hizmet verecek şekilde kullanılması için Blackett olanca gücü ile hizmet etmiş, bu nedenle gerektiğinde azınlıkta kalmayı ve tepki ile karşılanmayı göze alarak mücadele etmekten ve etkinliğini kullanmaktan kaçınmamıştır.
• YAPITLAR (başlıca); Military and Political Consequences of Atomic Energy, 1948, (“Atom Enerjisinin Askeri ve Siyasal Sonuçları”); Atomic Weapons and East-West Rela-tions, 1956, (“Atom Silahlan ve Doğu-Batı İlişkileri”); Studies of War, Nuclear and Conventional, 1962, (“Nükleer ve Klasik Savaş Üzerine İncelemeler”); The Gap Widens, 1969, (“Uçurum Derinleşiyor”).
• KAYNAKLAR: Biographical Memoirs of Felloms of the Royal Society, 1975.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi