Pierre Bayle Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi

BAYLE, Pierre (1647-1706)

Fransız düşünür. Kuşkucu bir yaklaşımla dinsel inançların usla temellendirilemeyeceği görüşünü savunmuştur.

Kalvinist bir papazın oğlu olarak Güney Fransa’ nın Ariege Eyaleti’ndeki Carlat’da doğdu, Rotterdam’da öldü. Toulouse’da bulunan bir Cizvit Okulu’ na yollandı. Orada kendisine Katolik mezhebi benimsettirildi. Ancak kısa bir süre sonra yeniden Kalvinizm’e döndü. Fransa’nın resmi “mezhep”ine aykırı bir düşünceyi benimseyince cezalandırılmaktan korkarak Cenevre’ye kaçtı. Oradaki Kalvinist Üniversitesi’nde okudu. Sonra kimliğini saklayarak Fransa’ya geri döndü. Sedan Kalvinist Koleji’nde bir süre felsefe okuttu. Huguenotlar’a karşı yapılan son kıyım olayında kendi gibi birçok Kalvinist’le birlikte Hollanda’ya kaçtı. Önce Rotteraam’daki bir lisede öğretmenlik yaptı. Sonra akademik nitelikteki ilk dergilerden biri olan Nouvclles de la Republique des Lettres’l yayımlamaya başladı. Değişik inanç ve düşünce kesimleriyle birbiri ardına çatışmaya girdi: Önce liberal Kalvinist tanrıbilimcilerle, sonra Ortodoks olanlarıyla, Fransa Katolikleri ile ve çağdaşı hemen tüm filozoflarla tartıştı. Sözcüğün tam anlamıyla “protes-tan” olduğunu söylerdi. Söylenmiş ve yapılmış olan her şeyi kınadı. Ancak yaşamını adadığı iki kavgada, dinsel hoşgörüsüzlük ve felsefede dogmacı oldu. Ölümü dostlan kadar düşmanlarını da üzdü. Çağdaşları, karşıtlıklar bir yana, girdiği tartışmalarla gününün düşüncesine yapmış olduğu katkının bilincinde idiler.

Kuşku
Bayie benliğinde topladığı büyük bilgi birikimiy-le çağının düşünce ve eleştiri düzeyini tartışma götürmez bir doruğa ulaştırmıştı. Sonradan Diderot’ nun da söylemiş olduğu gibi, inandığı her şeyden kuşku duyacak kadar çok bilgisi vardı. Bayie üzerindeki en büyük etki kaynağı ilk Çağ kuşkuculuğu ve özellikle de bu okulun başı olan Pyrrhon’dur. Modern felsefenin başlangıçlarında kuşkuculuğu benimsemiş olan Montaigne’in, kuşkuva sınır çekerek bilgiyi sağlam temellere oturtmaya çalışan Descartes ve kimi görüşlerini benimsediği Malebranche’ın etkilerini de saymak gerekir. Bayle’in yetişme dönemlerinde bir mezhepten öbürüne geçip sonra geri dönüşü de ileride geliştirdiği savların biçimlenmesinde etkili olmuştur.

Bayle’in görüşleri en önemli yapıtı olan Diction-naire Historique et Critique, 1695 (“Tarihsel ve Eleştirel Sözlük”) yoluyla 18.yy düşüncesi üzerinde büyük etki yapmıştır. Bu yapıt bir biyografi sözlüğü olarak başlamış, sonra uzun dipnotlarla zenginleşerek büyümüş ve bir ansiklopedi boyutuna ulaşmıştır. Bayle’in ileri sürdüğü düşünceler tartışma ve eleştirileri bu dipnotlardadır. Burada çağına dek gelmiş geçmiş bütün düşünceleri kuşkucu bir bakış açısından eleştirir. Örneğin Leibniz öğretisinin ilk önemli eleştirisi yanı sıra Malebranche,Locke ve Newton gibi çağdaşı büyük düşünürlerin kuramlarım ödün vermeyen yıkıcı bir tutumla ele alır. O sıralar “kötü niyetli” bir kişi olarak tanınan Spinoza’mn ne denli soylu düşünceler taşıdığının ilk dile getirilişi de yine “söz-lük”tedir. Yayımından hemen sonra hem Fransa hem de Hollanda’da büyük tepki ve eleştiriye konu olan bu yapıtın 1702’deki ikinci basımında Bayie dipnotlara ekler yaparak bu eleştirileri yanıtlamıştır.

Bayle’in kuşkucu yöntemle ele aldığı pek çok konu arasında ikisi daha büyük önem taşır ve onun kalıcı etki yapan görüşlerini oluşturur. Bunlardan ilki tanrıbilim, İkincisi de bilgi kuramı kapsamındadır. Bayle’e göre tüm ussal çabalar yararsız olduğundan insan inana sarılmalıdır. Bu sonuca şöyle bir usavur-mayla gider: Hıristiyan tanrıbilimindeki dogmaların
doğruluğu skolastik dönemden beri ussal yöntemlerde gösterilmeye çalışılmıştır. Bu alandaki iyimserlik, inanın us ile uzlaştırılabileceğine olan sonsuz güvenden doğmuştur. Oysa dinsel dogmaları usla temellen-dirmeye çalıştığımızda karşımıza çelişkiden başka bir şey çıkmaz. Öyleyse ya felsefeyi ya da dini seçmeliyiz, ikisini birleştirmek yalnızca din inançlarının saçma olduğu sonucuna götürür. Ussallıktan vazgeçersek ne doğa üstü açıklamalardan ne de olanaksız gibi duran Hıristiyan inançlarından tedirgin olmak gibi bir sorun kalacaktır.

Algı, us ve insan
Kuşkunun dinsel dogmalar üzerine çevrilmesi doğaldır. Ussallık kuşkuyu gündeme getirir. Çünkü ussallığın başarısı, yapıcı düşüncede değil, ancak yıkıcı düşüncede olanaklıdır. Öte yandan, eğer kuşkuculuk yadsmacaksa doğruluk ve kesinlik için bir ölçüt gereklidir. Eğer böyle bir ölçüt varsa bu Descartes’ın getirmiş olduğu açıklık ve seçiklik ilkesinden başka bir şey olamaz. Açık seçik inançlar ya da apaçık doğrular arasında şunlar da sayılabilir: Varolmayan biri kötü bir eylemi için sorumlu tutulamaz; eğer iki nesne bir üçüncüde özdeş iseler, kendi aralarında da özdeştirler; dünkü ben ile bugünkü ben aynı kişidir. Eğer Hıristiyanlık kabul edilecekse, her şeyden önce onun temelindeki inançların kabul edilmesi gerekir. Oysa Hıristiyanlık’ın temelindeki inançlardan ilk günah, kutsal üçleme ve evrenin sürekli yaratılışı doktrinleri az önce sayılan apaçık doğrularla çelişiktir. İlk günah henüz yaratılmadan yapıldıysa, yaratıldıktan sonraki insan bundan sorumlu olamamalı. Baba ve oğul kutsal ruhta özdeş iseler daha baştan birbirlerinden ayrı şeyler olmamalı ve eğer sürekli yaratılış varsa bugünkü ben ile dünkü ben aynı kişi olamamalıdır. Demek ki, der Bayie, eğer Hıristiyanlık doğru ise, ussal açıdan açık seçik ve apaçık olan önermeler doğru sayılamamalıdırlar.

Bayle’in dini ussal açıdan gülünç olma noktasına indirgeyen bu düşünceleri dinsizlikle suçlandı. Gerçekten de bu düşünceler Aydınlanma çağında dine olan güveni derinden sarsmıştır. Oysa Bayle’in kendi anlatımındaki amacı dini yıkmak değil, tam tersine ona dönüşü sağlamaktır. Bayle’in gösterdiği bunun tam bir irrasyonalizme varma olanağı bulacağıdır. Ona göre insanlık ussallığı bırakıp inan ve içedoğuşa sarılmalıdır.

Hıristiyanlık’a sarılacak bir toplumun yüksek ahlak değerleri olacaktır. Ancak, yetkin bir ahlaka yalnızca din yoluyla ulaşılacağı, ya da dinsizliğin ahlaksızlık getireceği de doğru değildir. Sağlam bir onurluluk bilinci geliştirilmişse, dinsizlerden oluşan bir toplumun da üstün ahlak değerleri taşımaması için bir neden yoktur.

Bilgi
Bayie bilgi kuramında Descartes’ın kesinlik ölçütleri temel alındığında bir dış dünyanın varlığının kanıtlanamayacağını ileri sürmüştür. Bu amaçla ortaya koyduğu uslamlama, Berkeley’in kuramının ana çizgilerini on beş yıl öncesinden belirler. Locke’un birincil ve ikincil nitelikler arasında çizdiği ayrıma göre, dış dünyadaki gerçek nesneler, yalnızca uzam ve devim gibi birincil nitelikler taşır. Renk, ses ve koku gibi, nesneler üzerinde algıladığımız ikincil nitelikler ise gerçekte nesnelere özgü olmayıp algılayan kişinin zihnindedir. Locke bu savı ikincil niteliklerin değişik zaman w koşullarda, değişik olarak algılanabilmeleri-ne dayandırır. Bayie eğer böyle bir temellendirme geçerliyse buna göre uzam gibi birincil niteliklerin de öznel, yani algılayanın zihninde olduğunun gösterilebileceğini öne sürdü: Aynı nesneyi bugün büyük, yarın ise daha küçük görebiliriz. Onun bir kişinin algısındaki büyüklüğü bir başkasınınkineuymayabilir. Eğer tüm nitelikler algılayanın zihnine bağlıysa, bu kez bir gerçek dış dünya bulunduğu savı bir temelden yoksun kalmış olur. Algıdan gelen tüm bilişiye bir dış dünyanın neden olduğunu söylemek yerine bunu Tanrı’nm üzerimizdeki etkisi olarak görebiliriz. Ayrıca, Descartes’ın inandığı gibi Tanrı’nın bizi bu konuda yanıltmıyor olması için de geçerli bir güvence yoktur. Öyle ise ussallık bu alanda da bizi bir yere götüremez. Malebranche şu düşüncesinde haklıdır: Dış dünyanın varlığına us yoluyla değil, ancak inan yoluyla ulaşabiliriz.

Bayle’ın 18.yy Aydınlanma çağı üzerindeki etkisi derindir. Görüşleri aydın çevrelerde bütün bir yüzyıl boyunca tartışılmış, Alman aydınlanmasını Lessing ve Wieland aracılığıyla etkilemiş, bu düşünürlerin dinsel bağnazlıktan genç yaşta kurtulmalarına olanak vermiştir. Leibniz Essais de Theodicee’sini Bayle’in savlarını yanıtlamak amacıyla yazmıştır. Fransız aydınlanma filozofları da Bayle’i saygıyla anarlar. Diderot ve Holbach onun kuşkuyu kullanış ve yayışına olan hayranlıklarını açıkça dile getirmişler, Rousseau, Voltaire ve Montesquieu de “Sözlük”ten yararlanmışlardır. Voltaire için bu, insanlara nasıl düşünmeleri gerektiğini öğreten ilk sözlük idi. Bayle’in 18.yy İngiliz düşüncesi üzerindeki etkisi daha da önemlidir. Berkeley’in kuramını hazırlamış oluşu yanı sıra, Hume’u da etkilemiş, bu filozofun din ve bilgi kuramında kullandığı kimi uslamlamaları o sağlamıştır. Bayie, Pyrrhonculuk’uyla Aydınlanma çağma büyük katkısı olmuş bir düşünürdür.

•    YAPITLAR (başlıca): Dictionnaire Historique et Critiqne, 1695, (“Tarihsel ve Eleştirel Sözlük”); Systeme de la Philosophie, (ö.s.), 1737, (“Felsefe Sistemi”).

•    KAYNAKLAR: R.Falkenberg, History of Modern Philo-sophy, 1895; The Enlightenment, 1967, F.Magill (der.), Masterpieces of World Philosophy, 1963.

Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski