Richard Mervyn Hare Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi

HARE, Richard Mervyn (1919 – – 29 Ocak 2002 Ewelme, Oxfordshire)

İngiliz, filozof. Değer yargılarının buyruk yargılarını içerdiği görüşünü savunmuştur.

21 Mart 1919’da doğdu. Öğrenimini, Rugby School’dan sonra Oxford Üniversitesi Balliol College’da yaptı. Okulu bitirmeden çıkan II. Dünya Savaşı nedeniyle 1940’ta orduya yazıldı. Çarpışmalara katıldı. 1942’den 1945’e değin tutsak kaldı. 1947’de klasik diller ve felsefe öğrenimini tamamladı. Aynı yıl Balliol College’da öğretim üyesi oldu. 1966’ya değin bu görevi sürdürdü. 1957’de Princeton, 1967’de Michigan, 1974’te Delaware üniversitelerinde konuk profesörlük yaptı. 1964’te British Academy’e seçildi. 1966’dan bu yana Oxford Üniversitesi White Ahlak Kürsüsü profesörüdür.

Üst ahlak

Hare’in çağdaş felsefeye başlıca katkısı, ahlak alanındadır. Bu alandaki yaklaşımı, ahlaklı davranışları saptayan bir ahlak dizgesi getirmek yerine, ahlakı konu alan sav ve önermelerin incelenmesi ve çözümlenmesine yöneliktir. “Üst-ahlak” (meta-ethics) adı verilen bu yaklaşım, çağdaş analitik felsefede büyük bir yaygınlık kazanmıştır. Hare üzerindeki etkilerden biri G.E.Moore’un felsefesidir. Moore’un ahlak önermelerinin doğal olguları konu eden deneysel nitelikli önermelerden çıkarsanamayacağı savı, pek çok çağdaş analitik ahlakçı gibi Hare’in de çıkış noktasını oluşturur. Bunu, Kant’ın ahlaklı davranışların evrenselleştirilebilir olması ve koşulsuz buyruklara (kategorik imperatif) dayandırılması yönündeki öğretisinden esinlenerek geliştirdiği bir ahlak çözümlemesine temel yapar. Hare’i etkileyen üçüncü etmen olarak, içinde yetiştiği ve gelişmesine katkıda bulunduğu çağdaş Oxford felsefesi, ya da “dilci felsefe” gösterilebilir. J.L.Austin çevresinde uzun yıllar süren haftalık programlı oturumlarda gelişen Oxford felsefesi, bu düşünürün pek çok görüşünün izlerini taşır. Ahlak çözümlemesinde Hare de Austin’in Konuşma Edimleri Öğretisi’nden önemli ölçüde yararlanır. P.H. No-well-Smith, Alan Montefiore ve Bernard Mayo gibi çağdaş İngiliz ahlakçıları da Hare ile karşılıklı düşünce etkileşiminde bulunmuşlardır.

Hare de, tıpkı Duygulanmacılık (Emotivism) gibi ahlak önermelerinin olgusal önermelerden türetilebileceği yolundaki betimselci (descriptivist) ya da doğalcı (naturalist) savlara karşı çıkar. Ancak, Hare açısından ABD’li filozof C.L. Stevenson’un geliştirdiği ve bu görüşü paylaşan Duygulanmacılık ta, onaylanamaz. Bunun başlıca nedeni Duygulanmacılık’m nedensel bir anlam kuramını temel alması ve bundan ötürü de anlamı, söylenen sözün etkisiyle karıştırmasıdır. Hare, Austin’i izleyerek tümce anlamlılığını etkiden bağımsız bir dil uzlaşımı olarak görür.

Tümcelerin değişik pragmatik güçlerle kullanılabildiği ve ahlaksal önermelerin bu kullanım ulamalarından birini oluşturduğu görüşünde de Austin’i izler.

 

Bağlayıcılık

Hare’e göre, değer önermelerinin, örneğin davranışların iyiliği, doğruluğu ve gerekliliğine değgin yargıların“bağlayıcı” bir niteliği vardır. Bu bağlayıcılık, değer sözcüklerinin çeşitli eylemler arasında seçime yönelik kimi kural ve ilkeleri onaylayan, bunlara dikkat çeken, bunları öğreten işlevleri dolayısıyladır. Değer yargılarının bu işlevi ise, kimi buyrukları (imperatives) içermelerinden, bu buyrukları anlamlarının parçası olarak gerektirmelerinden doğar.

Hare için, değer yargılarının eylemi düzenleyici, bağlayıcı bir nitelik taşıması, olgulara ve doğayı betimleyen önermelere indirgenemez oluşlarının başlıca nedenidir. Bundan dolayı “olan”dan “olması gereken”, yani olgulardan değerler çıkarsanamaz.

Ancak, değer yargıları arasında yer alan ahlak önermeleri, kimi buyruk önermeleriyle mantıksal bir ilişki içindedir. Bir ahlak yargısını onaylamak, bu yargıdan türetilebilen bir buyruk önermesini onaylamayı gerektirir. Dolayısıyla aynı ahlak yargısını onaylamamanın ussal yolu, onun gerektirdiği buyruğu yadsımaktan geçer. Bu açıdan, Duygulanmacılık’la, Hare’ in “Bağlayıcılık” (Prescriptivism) adı verilen görüşü arasında, ahlak önermelerinin anlamlılığıyla ilgili şöyle bir ayrım söz konusudur: Ahlak önermeleri, Duygulanmacılık’a göre, kişiye bir şey yaptırmaya yönelik, kişiye bunu yaptırmaya çalışan önermelerdir. Bağlayıcılık açısındansa, bu önermeler, kişiye bir şey yapması buyruğunu verirler. Ahlak önermelerinin buyruklarla olan mantıksal ilişkisi, onların evrenselleştirilebilir olma yönünü de açıklar. Bir ahlak ya da değer yargısını onaylamak, onun evrenselleşmiş yorumunu onaylamayı da gerektirir. Bir başka deyişle, belirli bir durum veya davranışla ilgili olarak yapılan değer yargısının, bu durum ya da davranışa tam olarak benzeyen öbür bütün durum ve davranışlar için geçerli olabilmesi gerekir. Herhangi bir kişi bir başkasını ahlaksal anlamda yargılarken, bütünüyle benzer bir durumda kalırsa, başkalarının da kendisini aynı yönde yargılaması gerekeceğine inanmalıdır.

Hare de, Kant’ı çağrıştıran şu ilkeyi benimser:

“Başkalarının size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın”. Bu nokta, buyruklarla öbür değer yargılarını ayırt eden bir niteliktir: Salt buyruklar aynı anlamda genellenemez.

Hare, ahlak düşüncesinde ussallığı önemle vurgular. Ahlaksal yargıların uslamlamalarla temellendi-rilmesi, bağlayıcı yargılar arasında mantıksal ilişkilerin geçerli olmasından dolayı hem olanaklıdır hem de büyük bir önem taşır. Bağlayıcılık kuramı bugün için ahlak alanında en önde gelen görüşlerden biri sayılmaktadır. Hare’in son yıllardaki tutumunda doğrudan pratik ahlak sorunlarına, kamu yaşamında ortaya çıkan ahlaksal değerlendirmelere bir yönelim görülmektedir.

•    YAPITLAR (başlıca): The Language of Morals, 1952, (“Ahlak Dili”); Freedom and Reason, 1963, (“Özgürlük ve Us”); Applications of Moral Philosophy, 1972,(“Ahlak Felsefesinin Uygulamaları”).

Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski