Tanrı Işığı
Tanrı’nın engin bir ışık olarak dışa vurması, görünüş alanına çıkması sonucu evrenin yaratılması görüşünü ilkortaya atan Yeni-Platonculuk’ un kurucusu Plotinos’tur. Ona göre, Tann özü gereği, engin ve yoğun bir ışık kaynağıdır. Bu ışık kaynağında istenç ve sevgi gibi eğilimler vardır. Ancak bu eğilimler dışa değil içe dönüktür. Tann’nın kendi özüne yöneliktir. Tanrı, bu özelliği gereği, kendi kendini sevendir. Bu sevgi ve istençte dışa yönelme, açılma yeteneği vardır. Tanrı, kendi özüne olan, engin sevgisinden dolayı dışa taşmıştır. Bu taşma (emanatio) sonsuz bir ışık olarak dışa yansıyınca evren ve onu dolduran varlıklar oluşmuşlardır. Bu oluşma birdenbire değil, en yüce varlıktan en altta bulunana doğru olmak üzere, aşamalıdır. Her varlık aşaması, kendi özelliği oranında, Tanrı’ yı yansıtır, insan yalnız bu yansımayı görür, onun etkisiyle yansıyanı, Tanrı’yı düşünür. Bonaventura, bu görüşü, Plotinos’tan alarak kendi felsefesine uygulamış, “oluş” olayını yeniden yorumlayarak, bir fışkırma (emanatio) niteliğinde Tanrı’dan başlatmıştır.
Evrenin yaratılışını, yoktan varediş (ex nihilo) değil de Tanrı ışığının yansıması olarak açıklamak Kutsal Kitap’ın öne sürdüğü görüşlerle bağdaşmaz. Bu yüzden, Hıristiyan tanrıbili-minde bu görüşü benimseyenler azdır. İslam tanrıbiliminde de, Kuran’ın bildirdiği yaratılış olayıyla uzlaşmayan bu anlayışa karşı çıkılmıştır. Buna karşı tasavvuf, bu Yeni-Platoncu görüşü bir bütün olarak benimsemiş, yaratılışı bir fışkırma (sudur-emanatio) olarak yorumlamıştır. Eski Iran inançlarında, özellikle Zerdüşt dininde ışık ve ateş kutsal olduğundan tanrısal bir nitelik taşıdığı düşüncesi yaygındır. Bu düşünceye göre bütün varlığın kaynağı iyiliğin, güzelliğin, yüceliğin odağı ışıktır. Işığın varlığa kaynak olan bir ilke olarak nitelenmesinde, tektanrıcı dinlerin öngördükleri kurama karşın birçok Doğu ve Batı düşünürü bu görüşte birleşmiştir.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi