Tekelci Kapitalizm
Tekellerin dünya ekonomisinde yaygınlık ve egemenlik kazanmaya başladığı 1870-1930 döneminde, iktisat kuramında, tekel sorunu, rekabetçi piyasa düzenini etkilemeyen bir sapma olarak değerlendirilmişti. Daha sonra, Klasik iktisat Okulu’nun takipçileri, tekelleşme eğilimini kaçınılmaz görmüş ancak tekelleşme sürecinin rekabeti artırdığını ve tüketici yararına verimliliği yükselttiğini öne sürmüşlerdi. Batı ’ da 1897-1901 arasında tekellerle ilgili ampirik çalışmalar büyük bir hız kazandı. Bu çalışmaların iktisat kuramında yankı bulması için 30 yıl daha geçmesi gerekti. 1929 Dünya Buhranı sırasında, tekelleşme sürecinin incelenmesi ön plana çıktı, tekelci rekabet ve eksik rekabet kuramlarının doğuşuna yol açan çalışmalar yayımlanmaya başlandı. Ancak bu çalışmalarda da tekel sorunu, klasik ve neo-klasik iktisat geleneğine sadık kalınarak, serbest piyasa düzeninin bir “eksikliği ve aksaklığı” olarak ele alındı. Batı’da ilk kez, 1960’lı yıllarda, Baran ve Suteezy, tekelleşme konusunu bütünsel bir kuramsal çerçeveye oturtan yapıtlar yayımladılar. Bu çalışmalarında, 20. yy’da, ileri kapitalist ülkelerde, serbest rekabetçi piyasa yapısının değil, tekelci yapının belirleyici olduğu görüşünden hareket ettiler. Özellikle ABD verilerini kullanarak, tekelci kapitalizmin, atıl kapasiteyi, işsizliği, eşitsizliği ve kaynak israfını artırdığını gösterdiler. Tekelci kapitalizmin “iktisadi artığı” büyüttüğünü, ancak bunun akılcı ve adaletli bir biçimde kullanılamadığı, başlıca askeri alanda eritilebildiği sonucuna vardılar. Dünya ekonomisinin tekelci kapitalizm aşamasında, geri ülkelerle ileri kapitalist ülkelerin ilişkileri konusunda ise Baran şu değerlendirmeyi yapmaktadır: “…Amerikan siyasetine hâkim olan çok uluslu dev şirketleri asıl ilgilendiren… dış kaynaklar ve dış pazarlar üstünde tekelci denetimdir… Bunun için onlara ticaret arkadaşları gerekmez, “müttefikler” ve kanunlarını, siyasetlerini Amerika büyük iş çevrelerinin isteklerine göre ayarlamaya hazır yanaşmalar gerekir”.
Baran, tekelci kapitalizmin üretim olanaklarım akılcı bir biçimde kullanamamasının, kitlesel işsizliğe ya da geniş askeri harcamaların kaynaklık ettiği göreceli bir refaha yol açacağını savunur.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi