BAYLISS, William Maddock (1860-1924)
İngiliz fizyoloji bilgini. Starling ile birlikte onikiparmak barsağımn mu-kozasınca salgılanan sekretini bularak hormon kavramının ve içsalgı biliminin öncülerinden olmuştur.
2 Mayıs 1860’ta Staffordshire’deki Wolverhamp-ton’da doğdu. 1881’de Londra’daki University Colle-ge’da, 1885’te Oxford Üniversitesi’ne bağlı Wadham College’da başladığı tıp ve fizyoloji öğrenimini bitirerek, 1888’de öğretim görevlisi olarak University College’a döndü. O tarihten sonra yaşamı boyunca, bu üniversitenin bulunduğu Londra’nın bir banliyösü olan Hampstead Heath’ten ayrılmadı. Kendine özel bir laboratuvar kurdu, aynı üniversitenin fizyoloji profesörlerinden Starling ile sıkı bir işbirliğine girerek hemen tüm araştırmalarını onunla birlikte yürüttü. 1893’te Starling’in kız kardeşi Gertrude ile evlenince, aralarındaki işbirliği daha da güçlendi ve 1902’de sekretin hormonunun bulunmasıyla sonuçlandı. 1912’de University College’da kendi adına kurulan genel fizyoloji kürsüsünün başkanlığını üstlenen ve ölünceye değin aynı kürsüde profesörlük görevini sürdüren Bayliss, 1903’te Londra’daki Royal Society’ ye üye seçildi. 1919’da bu kuruluşun 180 yıldır verdiği Copley madalyasıyla ödüllendirilen ilk fizyolog oldu, 1922’de “Sir” unvanım aldı ve 27 Ağustos 1924’te Londra’da (Hampstead Heath’te) öldü.
Bayliss ile Starling’in ilk ortak çalışmaları kalp fizyolojisi üzerinedir. Bu dönemde önce kan damarlarının sinirlerin uyarısıyla kasılıp gevşemesini inceleyerek kan basıncını ölçen bir aygıt (hemopiezometre) geliştirdiler. Bundan sonra barsaklarm art arda kasılıp gevşemesiyle ritimsiz bir dalgalanma biçiminde gerçekleşen sığamsal (peristaltik) hareketin, besinlerin ve besin artıklarının tüm sindirim kanalı boyunca ilerlemesini sağladığını ortaya koydular.
Sindirim, damar ve sinir sistemi üzerine araştırmalar yapan Bayliss’in kuşkusuz en önemli çalışması, yine Starling ile birlikte, onikiparmakbarsağmca salgılanan sekretin hormonunu bulmasıdır. 1902’de sindirim sistemini inceleyen iki fizyolog, sindirim sırasında kana karışan ve uyarıcı etkisiyle pankreas özsuyunun salgılanmasını sağlayan bir maddenin varolabileceğini düşünmüşlerdi. Gerçekten de bir dizi deney sonucunda midenin sindirim sırasında salgıladığı asidin (hidroklorik asit) onikiparmakbarsağmın mukozasında böyle bir madde üretimine yol açtığım saptadılar. Bu maddenin pankreas salgısı üzerindeki uyarıcı etkisini sınamak için bir köpek üzerinde yaptıkları deneyde, onikiparmakbarsağıyla pankreas arasındaki tüm sinirleri kesip bir tek kan damarım açık bıraktılar; böylece iki organ arasında yalnızca kan dolaşımı bağlantısı kalmıştı. Ardından onikipar-makbarsağma, sulandırılmış ve yarı sindirilmiş besinle karıştırılmış hidroklorik asit şırınga ettiler. Asitli barsak mukozasından alınmış özü pankreasa giden kan damarına şırınga ettiklerinde, pankreasın da sindirim özsuyu salgılamaya başladığını gözlemlediler. Oysa kan dolaşımı yoluyla pankreasa yalnızca hidroklorik asit verilmesi böyle bir salgıya yol açmıyordu. Deney sonunda, “sekretin” adını verdikleri bu maddenin onikiparmakbarsağmın mukozasmca üretildiğinden ve pankreas salgısını başlatan bir uyarıcı görevi yaptığından hiç kuşkuları kalmamıştı. Tıp çevrelerinde geniş yankı uyandıran bu bulgu üzerine Bayliss ve Starling, gözlem sonuçlarını daha da genelleştirerek, 1905’te vücuttaki çeşitli organların başka organlarca salgılanan birtakım kimyasal maddelerle uyarılarak harekete geçirildiğini düşündüler ve bu maddelere “uyarıcı” anlamındaki Yunanca sözcükten türettikleri “hormon” adını verdiler.
Sonraki yıllarda Bayliss proteinleri ayrıştırıcı bir enzim olan tripsinin işlevini araştırdı; I.Dünya Savaşı sırasında yaralanmadan sonraki şoklarda fizyolojik serumun (tuzlu su) yaşamsal önemini vurguladı; kan damarlarının daralıp genişlemesini denetleyen damar sinirlerini (vazomotor sinirleri) inceledi ve fizyolojinin o sıralar yeni gelişmekte olan psikokimyasal yönüyle ilgilendi. Ancak tıp tarihine en önemli katkısı, Claude Bernard’dan başlayarak işlevi araştırı-
lan hormonların önemini kanıtlayıp, içsalgı bilimine (endokrinoloji) yeni boyutlar kazandırmasıdır.
• YAPITLAR (başlıca): The Nature of Enzyme Action, 1908, (“Enzim İşlevinin Yapısı”); Prindples of General Physiology, 1915, (“Genel Fizyolojinin İlkeleri”); The Vaso-Motor System, 1923, (“Damar-Sinir Sistemi”).
• KAYNAKLAR: E.E.Snyder, Biology in the Making, 1940.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi