Sabahattin Ali Toplumsal gerçekçi hikâye ve roman yazarı (Gümülcine 1906-Kırklareli 1948).
Balıkesir Muallim Mektebi’nde başlayan ortaöğrenimini İstanbul Muallim Mektebi’nde tamamladı (1927). Yozgat’ta ilkokul öğretmenliği yaptı (1927-1928). Maarif Vekâleti’nce yükseköğrenim için Almanya’ya gönderildi (1930). Aydın, Konya ve Ankara’da Almanca öğretmeni olarak çalıştı. Devlet Konservatuvarı’nda dramaturg ve öğretmen olarak görev yaptı. Konya’daki görevi sırasında arkadaşlarına okuduğu bir taşlamasının bazı mısraları Cumhurbaşkanı’na «ima yoluyle hakaret» anlamı taşıdığı için bir yıl hapse mahkûm edildi (1932). İçimizdeki şeytan (1940) romanında üniversite ve sanat çevrelerindeki toplumsal -siyasal akımların temsilcilerini konu edinmişti. Eserde Alman faşizmini savunan yazarları (Peyami Safa), türkçü-turancı yazar ve bilim adamlarını (Nihal Atsız, Zeki Yelidi Togan, Mükrimin Halil Yınanç) hatırlatan kahramanlar canlandırılmış ve yergi konusu yapılmıştı. Bunun da etkisiyle Orhun dergisi sahibi Nihal Atsız, Sabahattin Ali’yi komünistlikle suçladı (1944). Bunun üzerine S. Ali, N. Atsız’ı mahkemeye verdi.
Sabahattin Ali bir süre sonra bakanlık emrine alındı; kendisine yönelen baskılar karşısında istifa ederek İstanbul’a yerleşti. 1946’da Aziz Nesin’le birlikte toplumcu mizah dergisi Markopaşa’yı çıkarmağa başladı. Bu sırada yergili masallarının yer aldığı Sırça köşk (1947) kitabı Bakanlar Kurulu kararıyle toplatıldı. Sanatçı Markopaşa’da çıkan bir yazısı yüzünden Üsküdar cezaevinde 3 ay hapis cezası çekti (1948). Cezaevinden çıktıktan sonra yazı hayatından uzaklaştı; geçimini kamyon taşımacılığıyle sağlamağa başladı. Tek parti yönetiminin şiddet ve baskı uygulamaları yüzünden Türkiye’den bir süre uzaklaşmağa karar verdi. Sınırdan çıkması için kendisine rehberlik edecek bir kaçakçı tarafından öldürüldü.
Edebi Kişiliği
Sabahattin Ali, çocukluğunu geçirdiği, daha sonra görevleri sırasında türlü yönlerini tanıdığı, hapishanelerinde çeşitli ke simlerinden insanlanyle yan yana bulunduğu, sorunlanyle yüz yüze geldiği Anadolu’ya hikâye ve romanlarında yer verdi. Sabahattin Ali’nin eseri 1950’lerden sonra güçlü biçimde gelişen köy konulu edebiyat ürünlerinin başlıca temellerinden biri oldu. Onun hikâyelerinde (Değirmen, 1935; Ses, 1937; Yeni dünya, 1943; Sırça köşk, 1947) yoksul köylülerin yaşantısı, toprak veya su yüzünden çatışmaları, ağa baskısı, kanunların uygulanmayışı gibi konular dile gelir. Tabiatı, Anadolu görünüşlerini canlı bir gözlem ve sıcak bir yakınlıkla dile getiren bu hikâyeler daima birer gerçek olaya dayanır. Sanatçının köy-kasaba çevresine ait gözlemleri, hikâyelerinin yanı sıra, Türkiye’de köy romanının ilk önemli başarılarından Kuyucaklı Yusuf’ta da (1937) yansıtılmıştır. XX. yy. başında Nazilli ve Edremit çevresini konu edinen bu roman eşraf baskısını, yönetim çevrelerinin güçsüzlüklerini gösterir.