SATRANÇ
Çok eski bir geçmişi olan satrancı kimin bulduğu kesinlikle bilinmiyor. Batılı kaynaklara göre, Truva kuşatması sırasında komutan Palamedes’in askerlerin vakit geçirmesi için icat ettiği satranç, arap kaynaklarına göre Hindistan’dan dünyaya yayılmış. Bu arap efsanesi bir brahman rahibinin ders verdiği genç prense «halk olmadan kralların da bir hiç olabileceğini» satranç yoluyle önerdiğinden söz eder. Bugün bütün dünyada spordan çok eğlence ve zekâ oyunu olarak oynanan satranç özellikle A.B.D., Sovyetler Birliği, Kolombiya, Çekoslovakya, Fransa gibi ülkelerde çok ilgi görüyor ve uluslararası satranç girişimleri, 1924’te Paris’te kurulan Uluslararası Satranç Federasyonu’nca (F.I.tD.E.) yönetiliyor. Bu federasyonun girişimleri içinde en önemlisi hiç kuşkusuz Satranç Olimpiyatlaradır. Her iki yılda bir düzenlenen yarışmalara dünya ulusları, ikisi yedek olmak üzere 6 kişilik baylar takımıyle katılır. Dünyada ilk satranç şampiyonasının 1851’de yapılmasına, ilk Uluslararası Satranç Federasyonu’nun 1924’te kurulmasına rağmen Türkiye’de satranç ancak son yıllarda olumlu bir şekilde ele alınabildi. Daha XVI. yy .da Türkler’in bu zekâ oyununa çok değer verdikleri, Osmanlı padişahlarının yabancı krallara sundukları hediyeler arasina nadide satranç takımlarını da kattıkları bilinen bir gerçek. Ne var ki 1930’lara kadar bu konu üzerine ciddiyetle eğilinmemişti. Satrancın bir spor, bir yarışma konusu olarak önem kazanması ve örgütlenmesi 1936’da Ankara, 1943’ıte İstanbul satranç kulüplerinin kurdlmasıyle gerçekleşti. Özellikle İstan-bul’da bazı yayın organları satranç kulüplerinin başlattığı çalışmaları destekleyip özel yarışmalar düzenleyince, satranç arttık okullara kadar yayılmış oluyordu. Bu arada satrancın yaygınlaşması sağlanmış, fakat örgütleme işi bir türlü çözüme bağlanamamıştı. 1954’te kurulan Türkiye Satranç Federasyonu ‘1962 yılına kadar hiç bir etkinlik gösteremeden, adını bile duyuramadan ufak çapta çalışmalarını sürdürdü. Nihayet 1962’de Bakanlar Kurulu’nun kararıyle bu federasyon F.I.D.E.’ye üye oldu. Türkiye Satranç Federasyonu (TSF) amatör bir kuruluş olduğundan geftiri yoktur. Bu nedenle türk sa/tranççıları, gerek yurt içi, gerek yurt dışı girişim giderlerini kendi ceplerinden ödemek zorunda kalırlar. Yıllardan beri doğrudan doğruya Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü’ne bağlı bir «Satranç Federasyonu» kurma yolunda yoğun çalışmalar yapılıyor. Fakat bu çalışmalar mevzuat yüzünden bir türlü istenen sonucu veremedi. Ancak ülkemizdeki satranç girişimlerinin özellikle son yıllarda gitgide yoğunlaşması ve Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı Boş Zamanlan Değerlendirme Genel Müdürlüğü’nün kurulmasından sonra, satrancın bu bakanlık bünyesinde ele alınması kararlaştırıldı ve 1974’-te TSF ile söz konusu genel müdürlük arasında ilk bağlantılar başladı.
Türkiye, uluslararası satranç şampiyonalarına ilk defa 1962’de, F.I.D.E.’ye üye olduğu yıl katıldı. O yıl Dünya Satranç Olimpiyatları’nın 15.’si Varna’da oynanıyordu. Bu ilk ulusal takımımızda Nevzat Süer, Mübin Boysan, İsmet Akakmcı ve Orhan Günsav yer aldılar. İki yedek oyuncu ise parasızlık nedeniyle takıma katılamamıştı.
İlk ferdî satranç şampiyonaları da 1966’da başladı ve ilk Türkiye birinciliğini Seracettin Bilyap aldı.
1975 yılında İlhan Onat ve Nevzat Süer ilk Uluslararası Ustalarımız oldu. 1986 yılında Turhan Yılmaz ve 1988 yılında da Suat Atalık Uluslararası Usta oldu.
1991’de Satranç Federasyonu Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’ne bağlanarak devletin desteğini almaya başladı. Devlete bağlı federasyonun ilk başkanı Kahraman Olgaç oldu. Bu dönemde satranç dar bir çevreden çıkarılıp yaygınlaştırılmaya başlandı. 1994 yılında Suat Atalık Türkiye’nin ilk Büyükustası oldu. 2000 yılında İstanbul’da Satranç Olimpiyatları düzenlendi. 2000 yılında yapılan seçimler ile Ali Nihat Yazıcı ve ekibi yönetime geldi. Bu dönem boyunca yurt içinde pek çok uluslar arası organizasyon düzenlendi.
2005 yılında MEB ile yapılan protokol ile satranç okullarda seçmeli ders olarak verilmeye başlandı. Aynı yıl İş Bankası TSF’nin sponsoru oldu.
2006 yılında Ekaterina Atalık Kuşadası’nda düzenlenen Avrupa Kadınlar Bireysel Şampiyonası’nda birinci oldu. Yine aynı yıl Kübra Öztürk 16 yaş altı Avrupa Şampiyonu oldu. 2007 yılında aynı kategoride yine şampiyon olan Kübra Öztürk gerçekleştirilmesi çok zor olan bir başarıya imza attı.
2009 yılında Kıvanç Haznedaroğlu Türkiye’nin ikinci Büyükustası oldu. 2010 yılında 23 yaşındaki Barış Esen Türkiye’nin çıkardığı üçüncü Büyükusta oldu. Yine aynı yıl Emre Can da 20 yaşında Büyükusta olarak Türkiye’nin en genç Büyük Ustası olma unvanını elde etti.