Anıt, Abide -Türk Tarihinde- Hakkında Bilgi

ANIT

İslâm öncesi Türk kültüründe, yaşanılan dönemi, o dönemin kişilerini, kazanılan savaşlâfı simgeleyen ve anıt niteliklerinin yanı sıra tarih, dil, sanat açısından da değerli ipuçları veren pek çok anıt yapılmıştı. Günümüze ulaşabilen ve o çağın plastik anlayışını da birlikte getiren bu anıtlarda, bulundukları bölgenin doğal sonucu olarak Çin ve öteki kültür çevreleriyle yakın ilintiler görülür. Üstelik bu Türk anıtlarının, Şamanlık ve Buddha’cılık sınırları içinde oluştuğunu da unutmamak gerekir. Türkler, İslâm dinini benimsedikten sonra da uzun süre eski yaşantılarına, dünya görüşlerine sinmiş Buddha’cılık ve Şamanlık izlerini silemediler. Anadolu’nun bazı bölgelerinde bu tüf geleneksel kalıntılara rastlanması buflün açık kanıtıdır.

Karahânlılâr, Gazneliler ve Büyük Selçuklular döneminden kalma anıt niteliğindeki türbeler (özellikle kule biçiminde olanlar), ilginç mezar taşlan, eski köklü gelenekleri İslâm dini sınırları içine bilinçli olarak yerleştirme çabalarıdır. Anadolu Selçukluları döneminde, insan, hayran ve kuş figürleriyle biçimlefımiş mezar taşlâfı, birbirinden ilgi çekici türbeler AnAdolu’nun hemen her yanma ya-yılrflıştı. XIV. ve XV. yüzyıllarda Doğu te Güneydoğu Anadolu’da egemen olan Akkofuftlu ve Karakoyunlular’dan kalma koç ve Soyun biçimindeki meîar taşlan da fihe eski geleneklerle açıklanabilir. At biçimindeki mezar taşlanyle insan başlı Aeîar taşlarına gene Doğu Anadolu’da rastlıyoruz. İşin en ilgi çekici yanı, bu tür mezar taşlanmn günümüze kadar sürmesi.

Osmanlılir mezar taşlarını insan, hayran ve kuş kabartmalarından sıyırıp çeşitli bitki ve mimarî tasvirlerine dönüş-tüftülefsâ de, geleneği büsbütün yıkamadılar. Üstelik bazı özellikler katarak, yatâfı kişinin sosyal yapısını, devlet örgütü içindeki yerini çizmeğe bile çalıştılar. Fakat onlar anıtı daha işlevsel, daha yaşantının içinde düşünüyorlardı. Gerçi eskiden de anıt çevreden kopmuş değildi ama, OsmanlIlar döneminde bu özellik i-yiden iyiye açıklık kazandı.

XIX. yy.ın sonu, XX. yy.ın başlarında İstanbul ve öteki osmanlı kentlerinde bazı amtlann yükseldiğini görüyoruz. 31 Mart Olayı’nın ardından, 1909’da İstanbul’da açılan Âbidei Hürriyet Yarışması’na çağın ünlü mimarlanndan Kemalet-tin Bey, Vedat Bey (Tek), Konstantin Kiryaki, Valaury ve Muzaffer Bey katılmışlar, sonunda birinciliği kazanan Muzaffer Bey’in projesi uygulanmıştı. Onun ardından gene İstanbul’da, Fatih’te, 1912 yılında Vedat Bey’in yaptığı Hava Şehitleri Tayyare âbidesi, mimar Muzaffer’in Konya’daki Ziraat âbidesi ve öteki kentlerdeki anıtlar sıralanabilir. Bu anıtlarla birlikte Sanayii Nefise Mektebi’nde (Güzel Sanatlar Akademisi) heykel derslerinin başlaması da önemli bir olaydır. Ayrıca, eski türk kentlerinin mimarîsini değiştirip batı kentlerine benzetme isteği değişik bir meydan düşüncesini de birlikte getirmiş, türk kenti dokusuna biraz aykırı da düşse, meydanlar anıtlarla bezenmeye başlamıştı. Nitekim anıt yapımının Cumhuriyetle birlikte yoğunlaştığı, Kurtuluş Savaşı’nın ardından, hemen bütün büyük kentlerin anıtlarla donandığı görülür. Bu anıtlardan çoğu büyük kurtancı Atatürk’ü, Kurtuluş Savaşı’nı, Türk halkının savaşta gösterdiği yararlıkları ve Atatürk devrimlerini simgelemeyi amaçlıyordu. Bu yüzden, Cumhuriyet dönemi anıt sanatımızın kaynağını doğrudan doğruya Atatürk’e bağlayabilir, ülkemizde anıt geleneğinin yerleşmesini O’na maledebiliriz. Gerçi Atatürk hiç bir zaman kendi anıtının yapılmasını emretmemişti ama, türk sanatçısı büyük kurtarıcıya olan borcunu ödemek için O’nu anıtlaştırmaya kararlıydı.

Anıtlarımızı zaman içinde gözden geçirirsek, ilk yıllarda yapılanlann hep yabancı sanatçılann elinden çıktığını görürüz.

1925 yılında Türkiye ile ilişki kuran AvusturyalI Heinrich Krippel, 3 ekim 1926’da Sarayburnu’nda ilk anıtını dikti. Bronzdan yapılmış bu ilk Atatürk anıtını sonradan Krippel’in öteki anıtları izledi. Gene 1925 yılında Türkiye ile ilişki kuran bir yabancı heykeltıraş da İtalyan Pietro Canonica’dır. 4 kasım 1927’de tamamlanan açılan Ankara’nın ilk anıtı olma özelliği taşıyan Etnografya Atlı Atatürk Heykeli‘dir.

Daha yeni Daha eski