Şehircilik (Cumhuriyet Tarihinde 1923-1960)

ŞEHİRCİLİK

Cumhuriyet’in ilânından günümüze kadar uzanan şehircilik planlama çalışmalarını, Uygulamalarını ve bunların bağlı olduğu hukuki müeyyide ve yönetmelikleri, gösterdikleri ortak özelliklere göre çeşitli devrelere ayırarak incelemek yerinde olur. Bu alanda yapılan aşamaları, kronolojik sıraya göre 5 dönemde toplayabiliriz.

1923-1928 dönemi

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş devresi olan bu dönemde, şehircilik planlama çalışmalarına rastlanmamasını olağan karşılamak gerekir. Osmanlı İmparatorluğu zamanında, 1882 yılında çıkartılan Ebniye Kanunu hâlâ yürürlükte olduğundan şehircilik çalışmalarında, yollar, yangın yerleri ve binalarla ilgili hükümler için bu kanuna başvuruluyordu. İstanbul’da bu kanunun uygulanmasını yürütme görevi, Şehremaneti denilen ve bugünkü belediye örgütüne benzeyen bir örgüte verilmişti. ‘İ924 yılında Ankara’da da böyle bir örgüt kurularak ilgili mevzuatın uygulanması sağlandı.

Bu dönemin en önemli olaylarından biri, 1919 yılından başlayarak bütün Kurtuluş Savaşı boyunca Türkiye Büyük Millet ÎVteclisl Hükûmeti’nin iıdare merkezi rolünü oynayan Ankara’nın, 13 ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti olmalıdır. Gerçekten de Ankara’nın başkent olması, Türkiye’de şehir planlaması çalışmalarının başlangıcı sayılır.

Bu olayın planlama çalışmalarına ilk etkisi, 1924’te Heussler tarafından eski Ankara ve Yenişehir için yapılan iki mevziî i-mar planı olmuştur.

1923-1928 yılları arasındaki dönemin ikinci önemli olayı da, Kurtuluş Savaşı sırasında büyük bir yangınla harap olan İzmir şehrinin, yine 1924 yılında, fransız şe-hircisi Rene Dange’nin kısmi imar planına göre imar edilmesidir.

1928-1940 dönemi

Başlangıç yılları, yeni Türkiye Cumhuri-veti’nde siyasal, hukukî, sosyal, kültürel ve sınai devrimlerin yapıldığı yıllara rastlayan bu dönemde kuşkusuz, devrimlerin getirdiği dinamizm, şehircilik çalışmalarını da etkilemekte gecikmemiştir. 1923 yılında 1351 Sayılı kanunla kurulan Ankara İmar Müdürlüğü, Ankara’nın eski haritalarını tamamlattırarak, imar planının hazırlanması için 1928’de uluslararası bir imar planı yarışması düzenledi. Yarışmayı alman şehircilik uzmanı Prof. Dr. Hermann Jansen kazandı ve kendisine kentin imar planını yapma görevi verildi. Ne var ki, 1932’de tamamlanan Jansen planı, şehrin hızlı gelişimi ve çeşitli nedenlerle, öngörüldüğü devreden çok daha önce işlemez hale gelmişti. Bununla bir-likts, uluslararası Ankara imar planı yarışması, Türkiye’deki şehircilik çalışmalarında ilk defa batılı anlamda bir planlama fikrinin u”~ulaması olarak kabul e-dilebilir. Ankara, İkinci Dünya Savaşı’na kadar Türkiye’de imar gören tek belde olmuştur. Çünkü 1930’larda başlayan dünya ekonomik bunalımı Türkiye’yi de etkisi altına almış ve başka şehirlerdeki imar hareketlerini çok kısıtlamıştı.

Ancak, bu dönemdeki şehircilik çalışmalarında gerek organizasyon, gerek uygulama yönünden ilginç gelişmeler görülür. 1930 tarihli ve 1580 sayılı Belediyeler Kanunu ile bütün belediyeler için imar planı yaptırma zorunluluğu konulmuş, 1933 yılında çıkarılan ve 1956 yılma kadar uygulamada kalan 2290 sayılı Belediye Yapı Yollar Kanunu ise, her belediyenin gelecek 50 yıllık kent planını en geç 5 yıl i-çinde hazırlatmasını şart koşmuş, belediyelerin harita ve imar projeleri, yapı ve onarımları için uyulması gerekli teknik şartlarla ilgili hükümleri getirmişti.

1930 ile 1939 yılları arasındaki dönemde Türkiye henüz ihtiyacı olan plancıları yetiştiremediği ve ülke gerçekleriyle tutarlı planlama teknik ve araçlarını geliştiremediği için kent planlaması çalışmaları hep yabancı uzmanlarca yapılıyordu. O yıllarda Türkiye’ye gelen Prof. Dr. Janken Adana, Mersin, Ceyhan, İzmit ve Gaziantep’in; Prof. Dr. Egli Balıkesir’in; H. Lambert Erzurum’un kent planlamalarını yaptılar.

Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra İstanbul için ilk planlama çalışmalarının başlaması da yine bu döneme rastlar. 1933 yılında, alman Hermann Elgötz, fransız Alfred Agache ve H. Lambert arasında yapılan sınırlı bir yarışmada Hermann Elgötz’ün çalışması beğenilmişti.

Hermann Elgötz’den 2 yıl sonra, 1935’te Fransa’dan davet edilen Prof. Wagner’e de İstanbul’un ilk ciddi “analizi yaptırıldi; ancak plan önerisi beğenilmediğin-den, 1936’da Paris Şehircilik Enstitüsü profesörlerinden Henri Prost İstanbul’a ‘davet edilerek kendisiyle İstanbul İmar Planı yapımı için bir anlaşma imzalandı. Prost planı diye adlandırılan bu plan, 1950 yılına kadar İstanbul’da aynen uygulanmıştır.

1923-1940 döneminde Türkiye’deki şehircilik çalışmalarını etkileyen bir başka ö-nemli olay da, 1933 yılında Belediyeler Bankajsı’mn (şimdiki İller Bankası) kuruluşu oldu. “Şehirlerin tanzim ve tesis işlerine ait amme hizmetleri için muhtaç olacaklan kredileri temin etmek” üzere kurulan Belediyeler Bankası, 1935 yılında çıkarılan 2763 Sayılı kanun kapsamına giren belediyelerin harita ve imar planlan işlerini uzman mimarlara yaptırma fikrini getirmiştir. Gerçekten de o dönemde yapılan imar planları, şehirlerin belediye sınırlan içinde kendi ihtiyaç ve problemlerini çözecek şekilde, yakın çevresini bile planlamaya katmadan, bölgesel Veriler dikkate alınmadan, eksik harita ve eksik verilerle, hiç bir sosyo-ekonomik a-nalize dayandmlmadan, yalnızca soyut bir güzelleştirmeyi temel alarak hazırlanmıştı. Ancak, o yıllarda Batı’da yapılan çalışmalar da Türkiye’dekinden pek farklı değildi.

1940-1956 dönemi

Bu dönem, Bayındırlık Bakanlığı, Yapı ve İmar İşleri Reisliği ile Şehircilik Fen Heyeti’nin kurulduğu devreye rastlar. Belediyeler Bankası’nın 1945’te 4759 Sayılı kanunla İller Bankası’na dönüştürülmesi de bu dönemin önemli olaylarından biridir. İller Bankası, bu kanunun verdiği yetkilerle, 1933 yılında yürürlüğe giren Belediye Yapı Yollar Kanunu ve 1935 yılında yürürlüğe giren 2673 Sayılı kanun çerçevesinde, belediyelerin harita ve imar planı işlerini yürütmekle görevlendirilmişti.

Bayındırlık Bakanlığı Yapı ve İmar İşleri Reisliği’ne bağlı olarak kurulan Şehircilik Fen Heyeti’ne ise, hazırlanan imar planlarını inceleyerek onaylama yetkisi verilmişti.

Bu dönemde Bayındırlık Bakanlığı şehircilik uzmanlığını, 7 yıl süreyle Hamburg’-lu şehirci mimar Prof. Gustav Ölsner yapmıştır. Daha sonralan İ.T.Ü.’de şehircilik dersleri de veren Prof. Ölsner’in şehircilik çalışmalanna yaptığı sayısız katkıların yanı sıra getirdiği en büyük yenilik, şehirlerimizin problemlerini gerçekçi bir gözle yerinde inceleme fikrini yerleştirmiş olmasıdır.

1950 yılları Türkiye’de şehirleşme hareketlerinin başladığı yıllardır. Kırın itimi, kentin çekimiyle büyük kırsal nüfus kitleleri şehirlerimize akın edince, yeter sayıda konuttan yoksun şehirlerimizde gecekondu yerleşmeleri hızla birbirini izledi.

1950’den sonra İller Bankası büyük kentlerimizin problemlerine iyi niyetle eğilmiş, şehircilik çalışmalarında en iyi sonuçlan alabilmek için Ankara (1955), İzmir (1952) gibi büyük kentlerimizin imar planlarını uluslararası düzeyde yarışmaya çıkarmıştır.

Nitekim 1950-1956 yılları arasında yapılmış olan imar planlarının sayısı 359’dur Ve bu sayı 1970 başına kadar yapılan tüm planlama çalışmalannın yüzde 64’ünü bulur.

Ancak, bu dönemde kent planlaması belediyelerin teknik fonksiyonu olarak görüldüğünden, plancı-politikacı ve plancı -halk ilişkilerine yer verilmemiş ve bunların siyasal sonuçlarının, planların başarı derecesine etkileri üzerinde durulmamıştır.

1956-1960 dönemi

1950’lerde başlayan ve gittikçe artan şehirleşme hareketleriyle yerleşmeler arasındaki olumsuz gelişmeler, yapılan şehircilik çalışmalannın başarısızlığında ö-nemli rol oynadı. Belediye Yapı ve Yollar Kanunu’nun çeşitli maddelerindeki aksaklıkları gidermek için, 1956 yılında 6785 sayılı İmar Kanunu çıkarıldı.

Bu kanunla, nüfusu 5 000’den yukarı olan belediyelerin imar ve kanalizasyon planlarını, nüfusu 5 000’den az olan belediyelerin de Belediye Meclisi’nce saptanacak belirli yoliarın yol istikamet planlarını yaptırmalan zorunluluk haline getirildi.

Yeni İmar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra, tüm imar işleriyle uğraşacak bir bakanlığın kurulması, 1958 yılında 7116 Sayılı kanunla gerçekleşebildi. Bu kanun hükümlerine göre, «yurdun bölge, şehir, kasaba ve köylerinin planlaması, mesken politikası, yapı malzemesi konularıyle ilgilenmek, bölge planlan konusunda ilgili örgütlerle ortaklaşa araştırma ve çalışmalar yapmak, iç iskân, göçmen iskânı, âfetlerden önce ve sonraki tedbirleri almakla görevli» İmar ve İskân Bakanlığı kurulmuş oluyordu.

Bakanlığın kurulmasından sonra, bölge planlaması konusunda bazı gelişmeler oldu. Bu konudaki çalışmalara, Bölge Planlama Örgütü’nün kurulmasıyle 1959’dan sonra başlanmışsa da asıl gelişme 1960’-tan sonra görülür.

Öte yandan, Türkiye’deki şehircilik çalışmalarının başına yabancı uzmanlann getirilmesi geleneği bu dönemde de sürdürülüyordu. İstanbul planlama çalışmalarına yardımcı olmak üzere 1956’da alman profesörü Hans Högg davet edildi ve kendisinden 4 yıl süreyle İstanbul için detay çalışmaları istendi.

Prof. Högg, İstanbul’da çalışmalannı yürütürken 1957’de İstanbul İmar Planlama Müdürlüğü kurulmuş, 1958’de çalışmalarına başlayan bu müdürlüğe İtalyan Prof. Luigi Piccinato müşavir olarak atanmıştı. Şehri 4 bölgeye ayırarak detay çalışmaları yapan bu büro tarafından ilk defa belediye sınırlarını aşan planlama çalışmalarının başlatılması da yine bu döneme rastlar.

Daha yeni Daha eski