Hüseyin Avni LİFİJ Ressam (Samsun 1889 – İstanbul 1927).
1914 izlenimcilik döneminin en değerli temsilcisi olan Hüseyin Avni Lifıj, onu arkadaşlarından ayıran sanat kişiliğiyle sessiz, gösterişsiz benliğini sürdürmekte’ dir. Anne ve babası, Türk-Rus 93 Savaşı’nda Kafkasya’dan Türkiye’ye göç et’ mişlerdi. Okuma ve yazması yok kendi halinde baba sonunda İstanbul’da bir ış buldu ve ölümüne kadar orada kaldı. İşi, Galata köprüsünden geçenlerden para almak, o dönemin deyimiyle «köprü tahsil darlığıydı.
Avni Lifij resime çok erken başlamıştı. Hiç bir eğitimden geçmeden yaptığı, e linde şarap kadehi tutan o unlu portresi ona, Sanayii Nefise Mektebi’mn kapılarını açacaktı. Osman Hamdi onunla ilgi lenmiş, mektebe almış, bir süre sonra da Avrupa’ya gitmesi için çaba harcamıştı Öylesine hızla gelişiyordu ki genç Avni-nin sanatı, Sanayii Nefise’yi bitirmesi, u zun yıllarını İstanbul’da harcaması gerekmiyordu artık.
Genç ressamla çok yakından ilgilenen başka biri de şehzade Abdülmecid Efendi’ydi. Abdülmecid edebiyata, müziği plastik sanatlara bağlılığını her fırsatta açıklardı. Saray’da Beethoven’in eserleri çatınır, Goethe okunur, saraylı hanımla rm portreleri çizilirdi. Osmanlılığa, dine bağlı bu şehzade, aynı zamanda batı uygarlığını bilen bir aydındı Avni Lifij’in doğal olarak o dönem Sanayii Nefise’sinde yıllarını harcamasına gönlü razı olmadı, gencin masraflarını üstüne alarak Paris’e gitmesini sağladı
Genç Avni Paris’te Güzel Sanatlar Okulu’na yazıldı, Fernand Cormon Atelyesi’ne öğrenci oldu. Avni Lifij’in Güzel Sanatlar Akademisi’ndeki toplu sergisinde görülen öğrenci çalışmalarında Cormon A-telyesi döneminin faydasız geçmediği görülüyordu. Fernand Cormon akademik denilen, geleneklere, eski formüllere bağlı, ilericilikten kaçınan bir hoca olmakla birlikte, resim sanatının ilkelerini öğreten bir ustaydı.
Kuşkusuz, desen türündeki olgunluğunu yalnız Cormon Atelyesi’ndeki çalışmalarına borçlu değildi. Çünkü çizgisel resimlerinde Cormon’dan çok Puvis de Cha-vannes’m etkileri okunuyordu. Bu desenler sadeleştirilmiş, biçimsel senteze varmış ustaca, ama duygulu işlerdi: çıplak etütleri, annesinin portreleri, kendi portresi, ağaçlar, içtenlikli, ışık ve gölge oyunlarını başarıyla uygulayan bir sanatçının olgun eserleriydi.
Yurda döndükten sonra Avni Lifij’in Galatasaray sergilerinde yer alan tabloları tam bir izlenimcinin eserleri değildi. Lifij, sıcak renkli ışıklarında, soğuk renkli gölgelerinde izlenimciliğin buluşlarım uygulamakla birlikte, özellikle görünü resimlerinde süslemeci niteliğini açıklıyordu. Bir romantizm, bir şiir havası vardı bütün işlerinde. Batan güneş kızıllığının bulutlara vuruşu, mor gölgeler, baygın sarılara, turunculara bürünen ölgün ışıklar, ağaçlar altında gezinen kadınlar, İstanbul’un eski evleri, camiler, beyaz taşlı, koyu servili mezarlıkları mükemmel’in peşinde koşan duygun bir sanatçı yaradılışının belirtileriydi.