Dürıya Sinemasında Güldürü
Sinemada güldürünün tarihi ticari sinemanın tarihi kadar eskidir. Sinemanın ilk ustaları olan Lumiere ve Melies güldürüler çekmişlerdi. Ama güldürüyü gelişkin bir anlatım biçimi haline sokanlar Amerikan sinemasının sanatçılarıdır. Amerikan sessiz sinemasında güldürü, slapstick (fars türü durum güldürüsü) adı verilen tarzda ve grup güldürüsü olarak başladı.
Başlangıçta Fransız Pathe Şirketi’nin güldürülerine öykünen Mack Sennett’in güldürüleri bunlardandır. Sennett’in en popüler dizisi olan ‘Keystone Kops’ filmlerinde, bir grup polis çeşitli aksiliklerle karşılaşır ve bunları yenme yolunda komik çabalara girişirler. Son derece hızlı bir kurgu ve sürekli olarak komik olaylarla kesintiye uğrayan kaçıp kovalamaca sahneleri, pasta fırlatma gibi güldürü trükleri grup güldürüsünün temel öğeleri arasındadır. Güldürü yıldızları, önceleri Mabel Normand, Fatty Arhuckle gibi grup içinden sivrilen tek tük isimlerden ileriye gitmiyordu. 1917’lerden, sonra, güldürü dış dünyanın acımasızlıklarına, saçmalıklarına karşı tek başına karşı koyan bireyin güldürüsü haline geldi. Chaplin bu gelişmenin en ünlü örneğidir. Onun başlattığı geleneğin sürdürüciileri arasında Harry Langdon, Harold Lloyd, Buster Keaton gibi oyuncular vardır. Kırk yaşından sonra sinemaya başlayan Langdon, filmlerinde, gövdesine kısa gelen kollan, bebek yüzü, hep ters iliklediği ceketi ile tam bir “çocuk-adam”dır. Lloyd ve Keaton’da ise ezilmenin ve bu ezilmeye güldürüyle direnmenin yarattığı bireysel güldürü olayı daha incelikli biçimler alır. Hasır şapkası, papyonu ve gözlükleri ile Harold Lloyd, saf Amerikan delikanlısının karikatürü iken Buster Keaton da güldürüye trajedi boyutunu katmıştır. Filmlerinde hiçbir zaman gülmeyen Keaton, güldürüyü besleyen koşulların trajedinin ta kendisi olduğunu anlamış gibidir. Sessiz sinemanın öteki güldürü yıldızlarından Laurel-Hardy İkilisinin filmlerinde de güldürü unsuru ikilinin birbirlerine yönelik saldırılarından kaynaklanır. Tombul Oliver Hardy, cılız Stan Laurel’e türlü bedensel eziyetler yaparken, Laurel de berikine zihinsel işkenceler uygular. Amerikan sessiz sinemasının Mary Pickford, Lon Chaney, Clara Bow gibi oyuncuları da zaman zaman güldürü ya da yarı güldürülerde oynamışlardır. Sovyet sessiz sinemasında ise Ayzenştayn’ın filmlerinde özellikle Chaplin’den esinlenen güldürü öğeleri bulmak mümkünse de, bilinçli güldürü çabalarını gösteren tek yönetmen Medvedkin ’dir.
Sesli sinemayla birlikte bireyin dış dünyayla çatışmasından doğan güldürü yerini, toplumsal ilişkilerin, özellikle de kadın-erkek çekişmesinin güldürüsüne bırakmıştır. Screwhall güldürüsü adıyla andan bu tür en çok Ernst Lubitsch, Howard Havoks, William Wellman ve benzeri yönetmenlerin çektiği Carole Lombard-Clark Gable, Katherine Hepburn-Cary Grant gibi çiftlerin filmlerinde belirgindir.
Toplumsal güçleri erkek ve kadın karakterlerinde kutuplaştıran bu filmlerin yanı sıra W.C. Fields, Mae West* gibi bireysel güldürü geleneğinin izleyicisi yıldızlar da ortaya çıkmıştır. Cinsel anarşiyi kışkırtan Mae West güldürülerinin yanı sıra filmlerinde her türlü düzeni sürekli olarak bozan Marx Kardeşler de güldürüyü toplum-toplumdışılık yörüngesine doğru kaydırmışlardır. Fransa’da ise Marcel Pagnol’ün Fanny, Marius, Cesar dizisi ve öteki filmleri, Rene Clair’in müzikli ve Gerçeküstücülük’e yakın güldürüleri yerel güldürüyü ve bu güldürünün yıldızlarını yaratmıştır. Femandel, Raimu, PierreFresnay, Femand Charpin bunların başlıcalarıdır.
1940’larda Amerikan sinemasının yetiştirdiği en önemli güldürü yönetmeni Preston Sturges’ tir. Sturges, toplumsal ideallerin ve bu ideallere ulaşmak için girişilen çabaların güldürüsünü kara mizah ve slapstick ile içiçe vermiştir. Gene aynı dönemde, Mickey Rooney , Judy Carlan d gibi güldürüyü müzikalle bağdaştıran yıldızlar ortaya çıkmıştır. Claudette Colhert-Clark Gable İkilisinin oynadığı It Happened One Night (“Bir Gecede Oldu”) ile screvvball güldürüsünün başlıca örneklerinden birisini veren Frank Capra da toplumsal çatışmaları, Amerikan demokrasisinin geçirdiği sarsıntıları toplumsal güldürüler biçiminde sunarak Mr. Deeds Goes to Town (“Mr. Deeds Kente iniyor”), You Can’t Take With You (Dünya Malı Dünyada Kalır) gibi kendi türünde benzersiz güldürüler yapmıştır.
Günümüzde güldürü, modem tiyatro, kara mizah, UyumsuzlukTiyatrosugibi etkilerle yerel ve etnik grupların dünya mizahına olan katkılarından oluşan bir bütündür. Örneğin, 1950’ler ve sonrasında Ingiliz sinemasında görülen güldürü türü yoğun bir kara mizaha dayalıdır. En olgun örneği Alexander MacKendrick’in The Ladykillers (Kadın Katilleri) olan bu güldürü anlayışı Peter Sellers ve Alec Guinness gibi çağdaş güldürü yıldızları yaratmıştır. Fransız Jacques Tati’nin birer klasik niteliğindeki güldürüleri ise çok modem slapstick örnekleri sayılabilir. Italyan sinemasının ünlü güldürü yönetmenleri Mario Monicelli, Dino Risi ve Pietro Germi Katolik İtalya’nın kadın-erkek ilişkilerinden yola çıkarak oldukça keskin bir toplumsal yergiciliğe varmışlardır. Amerikan sinemasında ise toplumsal yergici güldürü anlayışını benimseyen yönetmenlerin en önemlilerinden biri Billy Wilder’dır. Onun Amerikan insanına ve toplumuna yönelttiği bakış Shirley MacLaine, Judy Holliday, Jack Lemmon gibi yeni güldürü yıldızlarının ortaya çıkmasına yol açmıştır. Wilder’ı izleyen Frank Tashlin ve ötekiler ise kendi filmlerinden çok Jerry Lewis gibi güldürü yıldızlan yaratmakla ünlüdürler. Günümüz Amerikan sinemasının en modem güldürü ustalarından biri Woody Ailen’dır. Woody Ailen ’da Chaplin’den bu yana süregelen “bireysel güldürü” birikimi özetlendiği gibi, entelektüel bir incelik de vardır. Woody Ailen etnik mizahın kültürel kaygılarla kaynaşarak ortaya çıkardığı yeni bir bireysel komik tipidir.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi