COHEN, Hermann (1842-1918)
Alman, filozof. Yeni-Kantçı Marburg Okulu’nun kurucusudur.
Coswıg kasabasında doğdu, Berlin’de öldü. Bir sinagog eğitimcisinin oğludur. Bir süre Dessau Lisesi’nde okuduktan sonra Breslau Yahudi Teoloji Semi-neri’nde ortaöğrenimini bitirdi. Breslau Üniversitesi’ ne girdi. Orada öğrenciliği döneminde, Über die Psychologie des Platon und Aristoteles (“Aristoteles ve Platon’un Psikolojisi Üstüne”) adlı çalışmasıyla Felsefe Fakültesi’nin ödülünü kazandı. 1864’te, üniversiteyi bitirdikten sonra, Berlin Üniversitesi’ne girdi, Pbilosopborum de Antinornia Necessitatis et Conti-gentiae Doctrinae (“Olumsallık ve Zorunluluk Öğretilerindeki Karşıtlık Konusunda Filozofların Düşünceleri”) başlıklı yazısıyla üniversitenin açtığı yarışmaya katıldıysa da olumlu bir sonuç alamadı. Bu çalışmayı biraz değiştirerek Halle Üniversitesinin Felsefe Fakültesi’ne sundu, orada doktor sanını kazandı. Bir süre sonra Berlin’e döndü, Kant’la ilgili, geniş kapsamlı çalışmalara koyuldu, birkaç deneme yazısından sonra 1871’de Kants Tbeorie der Erfabrung (“Kant’ın Deney Kuramı”) adlı yapıtını yayımladı.
Cohen, felsefeye Kant’ın yapıtlarını dilbilim açısından inceleyerek girmiştir, ilk yapıtında Kant’ın
Erfalırung (deney) kavramı üzerinde durmuş, bu kavrama Kant’m getirdiği yeni yorumu, kavramın felsefe tarihindeki gelişimini açıklamaya çalışmıştır. Bu çalışmaları Kant’ın “Kritik’lerinin yeni bir : anlayışla yorumudur. Özellikle Kant’ın “a priori” kavramı ve bu kavramın bilgi kuramıyla olan bağlantısı üzerinde durmuş, Marburg Felsefe Fakültesi’ne sunduğu Die systematisehen Begrifje in Kants vorkriti-sehen ScbriftenÇ’ Kant’ın Eleştiri Öncesindeki Yazılarında Sistematik Kavramlar”) adlı denemesinde soruna çözümleyici bir tutumla yaklaşmıştır.
Cohen’a göre Kant’ın felsefesinde önemli bir yer tutan deneyin koşulları ile kendindeki nesnenin (Ding an sich) varlık koşulları arasında bir özdeşlik yoktur. Zaman ve mekân, deneyin denevöncesi (a prıorı) koşullan olarak anlaşılırsa deneyin geçerliliğini sağlayan ilke ne olabilir? Üstelik zaman ve mekâna nesnellik sağlayan da deneyin denevöncesi koşullarıdır. Deneyle, onun koşulları olan zaman ve mekân arasında, çözülmesi gereken bir sorun vardır. Bu sorunu gözönünde tutan Cohen’a göre Kant’ın ileri sürdüğü deney kavramı önemlidir, ancak bu kavramın kaynağı Hume’dur. Oysa Cohen’ın konuya yaklaşımı başkadır. O, ne Kant’ın deneyle ilgili görüşlerini olduğu gibi benimser, ne de Hume’un kuşkuculuğa yönelik tutumunu onaylar. Ona göre zaman, mekân, kategoriler birtakım yorumlarla, açıklamalarla değil bilimden kaynaklanan bir olgu (Fak-tum der Wissenschaft) ile ortaya konabilir. Bu nedenle, Kant’ın öne sürdüğü duvu bılgısıvle denevöncesi bilgi arasındaki kesin ayrımın anlamı yoktur, onu kaldırmak, iki bilgi türü arasında bir bağlantı kurmak gerekir. Cohen, bunu sağlayacak yönteme kendi düşünce dizgesinde aşkın vöittem (transzendentale Methode) adını verir. Bu yöntem, bütün bilgilerin ilke olarak, deneyönccsi olduğunu gösterir. Cohen bu konuyla ilgili görüşlerini kaynak düşünce (Denken des Ursprungs) olarak niteler. Bu nitelemeye göre bilgi bütün ilkeler alanım kapsayan ve kendisine kaynak olabilecek bir düşünme biçimini gerektirir, insan bir “düşünen varlık”tir. onun bütün başarılarının kaynağı düşünmektir. Düşünmek ise üretmektir.
Düşünmek bir eylemdir. Bu eylemde düşünenle düşünülen iç içedir. Düşünmek düşünce üretmek olduğuna göre, düşünce kendi kendinin ürünüdür.
Cohen, bu “kaynağı düşünme” sorunundan yola çıkarak metafiziğe geçer. Ona göre, metafizik sorunlarının konusu olan varlık alanının deney verileriyle ilgisi yoktur. Bu alan yalnız düşünce evreninde vardır ve onun içerdiği sorunların çözümü de kendine özgü bir yöntemi gerektirir. Metafiziğin başlıca konusu kaynak sorunudur.
Toplum ve birey
Toplum ve devleti oluşturan bireylerin yaşamlarıyla ilgili sorunların çözümünde, Kant’ın bilgi kuramı ile ahlak arasında kurmaya çalıştığı bağlantıdan yola çıkan Cohen’in Hegelci bir tutumu benimsediği görülür. Özellikle Hegel’in geliştirdiği devlet felsefesiyle Kant’ın ahlak anlayışını, belli odaklarda, birbirine yaklaştırmaya çalışır. Bu konuda Kant’ın “görev ahlakı” ile Hegel’in, devlet karşısında bireyin durumu, temel sorun olarak ele alınır.
Erdem Kuramı
Ahlak felsefesinin odağını oluşturan erdem kavramıdır. Cohen, bu kavramı, Aristoteles’in görüşlerinden kaynaklanan bir yorumla gerçekleştirerek, Kant’ın ahlak anlayışıyla uzlaştırmaya çalışır. Böylece Kant’ın ahlakla ilgili (a priori) varsayımları ile Aristoteles’in erdem anlayışı arasında kurmak istediği bağlantıyı adalet kavramıyla temellendirir. Ona göre adeletin içeriği erdemdir. Erdem, ahlak ve adalet sorunları arasında, varlık bakımından bir bütünlük söz konusudur. Birinin çözümü ötekinin çözümünü, birinin varlığı ötekinin varlığını gerektirir.
Cohen’in bilgi sorununa yaklaşımı eleştirici bir anlayış çerçevesi içindedir. Ona göre kendindeki nesne ile görünüş arasında bir ayrım yoktur. Bilginin oluşmasında, biçimlenmesinde algı ile düşünme özdeştir. Gerçekte algılama da bir tür düşünmedir. Bilmek duyularla sağlanan bir veriyi işlemektir. Kant’ ın ileri sürdüğü gibi, algılar düşünmenin gereçlerini sağlayamaz, düşünme eylemiyle özdeş akış içinde bulunur. İnsan bilincinde, düşünme eylemi bakımından, verileni işlemekle onu tanımlamak eşzamanlıdır. Algı ve duyum düşünmekle bağlantılıdır. Bu nedenle bütün algı ve duyumlarda düşünce yönünden, işlenmiş yanlar vardır.
Cohen için felsefenin odağını oluşturan başlıca öğe kültürdür. Felsefenin görevi de insanın yarattığı bu kültürün anlam ve ereğini kavramak, içeriğini açıklığa kavuşturmaktır. Kültürün üç ayrı başarı ve varlık alanı vardır. Bunlar da bilim, hukuk ve sanattır.
Kant’ın deneyöncesi bilgi kuramını eleştiren ve sorunların çözümünde bir aşkın yöntem ileri süren Cohen, bütün deneyöncesi bilgilerin doğru olabilmesi için, olgulara dayalı bir bilimin gerekliliğini savundu. Ona göre Kant, böyle bir bilimin gerekliliğini düşünmemiştir. Oysa adalet düşüncesini temel ilke olarak alan hukukta böyle bir bilim niteliği vardır.
Cohen yalnız bilgi kuramı üzerinde durmamış, yaşadığı dönemin Alman toplumundan etkilenerek ulus yönetimiyle ilgili görüşler de ortaya atmıştır.
Toplum sorunları üzerine
Özellikle Marburg’a yerleştikten sonra, Almanya’da beliren Yahudi düşmanlığı karşısında uzlaştırıcı bir yol tutar. Ona göre Almanya’da yaşayan Yahudiler, uygarlık ve yetişme bakımından Alman sayılır. Almanlar’ın filozof yetiştiren bir ulus olmalarına karşılık, Yahudiler de Batı dünyasına peygamber yetiştirmişlerdir. “Bu peygamberlerin ileri sürdükleri öğretilerle Kant’ın geliştirdiği idealizm arasında bir özdeşlik vardır.” Cohen, son yıllarında, toplum sorunlarına yönelik çalışmalarına yeni bir içerik kazandırmıştır. Bu da Kant ile Marx arasında birtakım benzerliklerin bulunduğu kanısını uyandıran düşüncedir.
Kendi görüşleriyle Marx’m toplum anlayışı arasında bir yakınlık bulunduğu savından yola çıkan Cohen, devlet kuramına yeni bir yorum getirmek istemiştir. Ancak bu kurama yaklaşımı da Kant’m felsefesinden kaynaklanan bir görüşü içerir. İşte Kant-Cohen yakınlığının Cohen-Marx yakınlaşmasını doğurması ya da böyle bir yorumun yayılma olanağı bulması, Cohen’a karşı çok sert eleştirilere yol açmıştır.
Cohen, Marburg’tan ayrılıp Berlin’e yerleştikten sonra, kendine yeni bir uğraş alanı olarak tanrıbilimi seçmiştir. Ona göre, dinlerin getirdiği kimi sorunlara felsefe çözüm bulamamaktadır. Bu durum, kişinin içinde birtakım boşluklar yaratır, güvensizliğe yol açar. Bu boşlukları ancak kişisel inançlar, kişinin kendine yeterli bulduğu bir umut kaynağı, bir tanrı düşüncesi doldurabilir. Kişi, bu durumda, felsefenin çözemediği sorunu, kendi kendine çözmek zorunda kalır.
Cohen’ın etkisi büyük olmuştur. Özellikle Yeni-Kantçılık’m gelişip yayılmasında, bu konudaki felsefe tartışmalarının belli dizgeye kavuşmasında öncüdür. Cohen, Aydınlanma Dönemi’nin felsefesini, bir bütünlük içinde, 19. ve 20. yy’lara tanıtan, onun anlaşılmasını sağlayan başlıca düşünürler arasındadır.
• YAPITLAR (başlıca): Kants Theorie der Erfahrung, 1871, (“Kant’m Deney Kuramı”); Kants Begriindung der Ethık, 1877, (“Kant’m Etiği Temellendirişi”); Kants Begriindung der Aesthetik, 1889, (“Kant’ın Estetiği Temellendirişi); Die Logik der reinen Erkenntnis, 1902, (“Salt Bilginin Mantığı”); System der Philosophie, 1902, 1904, 1912, (“Felsefenin Dizgesi”).
• KAYNAKLAR: E. Brehier, Histoire de la philosophie, 1982; S.H. Joachim, Kleine Weltgeschichte der Philosophie, 1954; V. Kari, Geschichte der Philosophie, 2 cilt,1913.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi