DARİUS I (İÖ 558-İÖ 486)
Pers imparatoru. Bütün İram kavimleri birleştirmiş, merkeziyetçi yönetimin temellerini atmıştır.
Darius (Dârâ-Dareios-Darayavahuş Vistaspahya), Persler’in Ahameniş (Hahamanişiye-Akhaime-nidai) soyundan Parthia (Parsi) satrabı Hystaspes’in oğludur. Yaşamı üstüne, kendi diktirdiği Bisütun (Behistun) yazıtları ile Heredotos ve Ktesias gibi Yunan tarihçilerinin yapıtlarında ayrıntılı bilgiler vardır.
Darius, gençliğinde imparator Kiros (Kurus-Kuraş-Keyhusrev) tarafından tahtta gözü olmakla suçlanmıştı. Onun İÖ 529’da ölümü üzerine tahta çıkan oğlu Kambyses (Kambuciya-Keykubad-Kabugiya) İÖ 521’de kendi eliyle canına kıydı. Bir söylentiye göre de Darius tarafından öldürüldü. Yönetim bir süre din adamlarının elinde kaldı. Darius ve altı soylu, din adamlarının başı olan Gaumata’yı öldürerek iktidara el koydular. Darius, İÖ 521’de altı arkadaşının onayıyla imparator oldu.
Ülkeye egemen oluşu
Darius’un böyle tahta geçişi büyük tepkilere yol açtı. İmparatorluğun doğu eyaletlerinde ayaklanmalar çıktı. Darius, Susa, Babil, Madya’daki bu ayaklanmaları şiddetle bastırdı. Pers ülkesinde de Vahyazdata adlı biri Kiros’un oğlu Bardiya olduğunu ileri sürerek ayaklanmıştı. Darius bu ayaklanmayı da kısa sürede bastırdı. Bisütun yazıtlarında kullandığı üslub, işkence ve şiddetle düzen sağlayan ve büyüklüğünü anlatan bir doğu despotunun portresini çizmektedir. Darius, yedi yıl süren iç savaşlar sırasında ya ordunun başında bulunarak ya da güvendiği komutanlarla 17 savaş kazandı ve düzeni sağladı. Bağımsızlığını ilan eden dokuz satrabı ortadan kaldırdı.
Darius, bundan sonra doğuda Hindistan, batıda da Trakya ve Yunanistan’a doğru genişleme çabasına girişti. Önce Indus ırmağı havzasına kadar indi. Buradaki ticareti geliştirmek ve Indus ırmağının hangi denize aktığını saptamakla Yunanlı amiral Skillaks’ı görevlendirdi. Irmağın kaynağına kadar her yeri denetimine aldı.
Genişleme siyaseti
Darius, bundan sonra batıya yöneldi. Yunanistan’ a hücum için uygun yol Karadeniz’in kuzeyi ya da Trakya idi. İÖ 513’te Trakya’dan Tuna yöresine geçerek Iskitler’e saldırdı. Ancak yan göçebe olan bu kavim sürekli çekilip, arazideki tahılı yaktılar ve kuyuları zehirlediler. Darius, Doğu Avrupa ovalarındaki bu geleneksel savaşın ilk tarihi kurbanlarmdandı, başarısızca geri çekildi. Bununla birlikte Makedonya, Trakya ve boğazlar Persler’in elindeydi. Dolayısıyla Karadeniz’in kuzeyinden Yunan kentlerine getirilen tahılı denetleyebiliyorlardı.
Darius, Iyonya, Karya gibi Batı Anadolu devletleri üzerindeki egemenliğinin Yunanlılar tarafından tehdit edildiğini görüyordu. Bu nedenle Yunanistan’ m da denetim altına alınmasını gerekli görüyordu. Ünlü Pers-Yunan savaşları böyle başladı. Darius’un oğlu Mardonius İÖ 492’de Atina ve Eretriya’ya saldırdı ama başarı sağlayamadı. 490’da ikinci bir sefer yapıldı Eretriya yakıldı, yıkıldı. Persler, bütün güçleriyle saldırmalarına karşın Maraton’da yenildiler.
Darius, bu durum karşısında bile emelinden vazgeçmedi ve imparatorluğun dört yanma buyruklar göndererek, daha çok asker ve savaş malzemesi toplanmasını istedi. Ancak uzun süren bu hazırlıklar tamamlanamadan öldü.
Yönetsel düzenlemeler
Darius, II. Kiros’un kurduğu büyük Pers İmparatorluğu’nu yeniden canlandırdı. Büyük imparatorluk, eyaletlerin (satraplıkların) yanında, bağlı krallıklar, bağımsız kent devletleri ve göçebelerden oluşuyordu. Kendindenönceki büyükbir doğu imparatorluğu olan Asur devleti hemen tümüyle yarı bağımsız kabilelerden oluşurken, Darius doğu monarşilerine özgü bir tür merkeziyetçilik sistemi kurmuştu. Ege kıyılarından başlayan bir askeri posta yolu Hint sınırına ulaşıyordu. Her eyaletin satrabı yanında, adli ve mali işler, merkeze bağlı yetkili memurlarca yerine getirildiğinden, eyaletlerde özerk veya bağımsız bir yönetimin doğma olasılığı önleniyordu. Ayrıca göçebe kabileler doğrudan hükümdara bağlı olduğundan, satraplar bunlardan askeri güç alarak kendi istekleri doğrultusunda yararlanamıyorlardı.
Darius, yalnız Pers imparatoru değildi. İran’da Ahuramazda’nın, Babil’de Marduk tanrının, Mısır’da Amon dininin, Anadolu’da tanrıça Kybele kültünün de başı idi. Böylece tarihte Roma’dan önce, kozmopolit bir dini-etnik yapının, bir “pantheon” kültürünün temelleri İran monarşisinde atılmıştı. Her kavim kendi dini, gelenekleri ve kurumlarıyla yaşıyordu. Bu parçalanma yönetimin yararınaydı. Her eyalette sat-rabın yanında bir genel sekreter (çoğunlukla imparatorla doğrudan ilişki kurardı) ve bunlardan ayrı bir komutan vardı. Bu üçlünün anlaşması pek zordu. Ayrıca sık sık imparatorluk görevlileri gelip, mali idari durumu gözden geçirirdi. Bu sistem uzun yüzyıllar Ortadoğu-Akdeniz dünyasındaki büyük imparatorluklara model olmuştur.
Darius döneminde yalnız denizcilikte değil, mimarlıkta ve bilimde de Iran dünyasının Yunanlılarda ilişkiye geçtiği görülür. Darius, Büyük İskender’den öhce bu anlamda Doğu-Batı ilişkilerini yoğunlaştıran ilk hükümdardır.
Darius, ülkesinin imarına büyük önem verdi. Nil ile Kızıldeniz arasında bir kanal açtırdı. O zaman için küçük gemiler Akdeniz’den Hint Okyanusu’na ulaşabiliyordu. Her ülkenin eski toprak sistemini, soylularını ve bir bölüm yöneticilerini yerinde bıraktı. Ancak bu dönemde vergilerin ağırlaştığı ve köylülerin bu durumdan hoşnut olmadığı da bilinmektedir.
Darius, asker ve devlet adamı olarak Persler’in Ahamanişler soyunun en parlak hükümdarıdır. Ayaklanmaları bastırırken şiddetten kaçınmayan ama sadık halka karşı son derece şefkatli ve hoşgörülü bir doğulu imparatorun tipik örneğiydi. Darius’un çağdaş İran tarihi bakımından en önemli yönü, Persî, Mata, Elâmî gibi birbirine düşman İran kavimlerini kaynaştırması olmuştur. Böylece gelecekteki Sasani devleti, birlik içindeki bir topluma dayalı olduğu gibi, İran uygarlığının ve ulusunun kökleri de bu olguya dayanmaktadır.
• KAYNAKLAR: C. Huart, Ancient Persia and Iranian Civilization, 1972; Ş.Günaltay, İran Tarihi, 1948; B.U-mar, Türkiye Halkının ilkçağ Tarihi, 1982.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi