PIAGET, Jean (1896-1980)
İsviçreli psikolog ve filozof. Çocuklarda zihinsel süreçlerin gelişimi konusundaki araştırmaları ve genetik epistemoloji kuramı ile tanınmıştır.
9 Ağustos 1896’da Neuchâtel’de doğdu, 16 Eylül 1980’de Cenevre’de öldü. Henüz küçük bir çocukken biyolojiye ilgi duydu; on yaşındayken bir albino serçe ve on beş yaşındayken yumuşakçalar üzerine yazdığı makalelerle, konunun uzmanlan arasında tanındı. Gençlik yıllarında felsefe ile ilgilendi. 1916’da doğa bilimleri öğrenimi yaptığı Neuchâtel Üniversitesi’n-den mezun oldu. 1918’de Valais Alpleri’nde yaşayan bir tür yumuşakça üzerine teziyle aynı üniversiteden doktorasını aldı. Psikoloji öğrenimi yapmak için gittiği Zürich’te bir yıl kaldıktan sonra, 1915-1921 arası Paris’te Sorbonne Üniversitesi’nde psikoloji, bilim felsefesi ve epistemoloji (bilgi kuramı) alanlarında araştırmalar yaptı; Alfred Binet Enstitüsü’nde çocuklarda zekâ testlerinin standartlaştırılması çalışmalarına katıldı. Bu dönemde, çocukların bilgi edinimi, düşünmenin gelişmesi sorunlarının epistemolojiyle olan bağı dikkatini çekti ve bu konu üzerinde çalışmaya başladı. 1921’de Cenevre’deki J.J.Rousseau Enstitüsü (bugün Eğitim Bilimleri Enstitüsü) araştırma bölümü yöneticisi oldu ve bunu izleyen yıllarda çocuk psikolojisiyle ilgili araştırmalarıyla ilgili ilk yazı ve yapıtlarını yayımladı. 1925’te Neuchâtel Üniversitesi’nde felsefe profesörlüğüne, 1929’da Cenevre Üniversitesi’nde bilimsel düşünce tarihi profesörlüğüne atandı. 1936’dan başlayarak aralıklarla Lozan Üniversitesi’nde sosyoloji ve psikoloji dersleri verdi. Ayrıca Sorbonne Üniversitesi’nde gelişme psikolojisi profesörlüğü yaptı. 1940’ta Cenevre Üniver-sitesi’nde kurulan deneysel psikoloji laboratuvarının yönetimini üstlendi ve çalışma arkadaşlarıyla birlikte Arcbives de psychologie’yi yayımlamaya başladı. 1955’te Cenevre’de Uluslararası Genetik Epistemoloji Merkezi yöneticisi oldu. 1960 sonrasında bilimler arası iletişim, epistemoloji sorunları ve felsefeye ilişkin yapıtları ağırlık kazandı. Yüzlerce makalesi dışında otuza yakın kitabı bulunan Piaget, bilim yaşamı boyunca yirmi dört onur sanı ve yedi bilimsel ödül almıştır.
Genetik epistemoloji
Piaget, çok genç yaşlardan başlayarak bilginin ne olduğunu, bilginin doğası ve sınırlarını konu edinen felsefe dalı epistemolojiye yoğun bir ilgi duydu. Bilimsel çalışmalarının temeli, bilginin elde edilmesine ilişkin problemlerin, biyolojinin bilimsel çerçevesi içinde ele alınıp alınamayacağı konusu oldu. Çocuk psikolojisine eğilmesi de buradan kaynaklanan, bir bakıma yöntemsel bir seçimdi. Piaget’ye göre epistemolojinin klasik “bilgi nedir?” sorusu, sadece spekülatif tartışmalara yol açabilir. Oysa soru, bilginin türeyişi (genese), oluşumu açısından, örneğin “bilgi, hangi yasalara uyarak, nasıl gelişir ve değişir?” biçiminde sorulursa, bilginin karakteri sorununa bilimsel bir yanıt aranabilinir. Piaget, bu yaklaşımı temel alan “genetik epistemolojiye uygun olarak bilimin yerleşik kavramları olan zaman ve mekânın, sayı ve kümelerin, nedenselliğin, çocuğun zihnindeki oluşumunu, ilk zihinsel işlemleri, mantıksal düşüncenin ortaya çıkışını inceledi.
1920’lerin başında A.Binet laboratuvarında çalışırken, çocukların zekâ testlerine verdikleri yanıtlardaki yanlışların gelişigüzel olmadığını görmüştü. Bunlar özgül yanlışlardı; küçük çocuklar daha büyük yaşlardakilerden daha az zeki değillerdi, ama düşünceleri nitelik bakımından onlardan farklıydı. Piaget, buradan kalkarak zekânın niceliksel ölçütler kullanılarak ölçülmesine karşı çıktı ve çalışmalarını çeşitli yaşlardaki çocukların düşünme biçimlerinin nitel farkları üzerinde odaklaştırdı.
Öğrenme ve biliş (cognition) alanlarında egemen olan deneyci yaklaşıma da karşı çıkan Piaget, çevrenin dolaysızca bilinemeyeceğini, öznenin dışında bir nesnel gerçekliğin olmadığım savundu. Ona göre çocuklar (ve diğer tüm canlı organizmalar) çevredeki uyaranı değil, o uyarının algısını yanıtlarlar; çevrelerindeki olaylara edilgin bir tepki göstermez, aynı onları inceleyen bilim adamlarının yaptığı gibi etkin biçimde gerçekliği kendileri kurarlar. Piaget için bilgi, nesneleri kurma işlemidir. Bu nedenle “kendisi hak-kındaki bilgiden bağımsız olarak nesne var mıdır?” sorusu Piaget’yi ilgilendirmez.
Zeka kuramı
Piaget’nin, soyutlama, öğrenme ve yeni durumlara uyma yeteneklerinin toplamı olarak gördüğü zekâya ilişkin kuramı, genel bilişsel (cognitif) işlemler ve zekânın gelişimi olarak ikiye ayrılabilir. Piaget birincisinde zekâyı biyolojik davranış üzerinde temellendirir: Her davranış, ister doğrudan dış dünyaya yönelsin, isterse düşünce olarak içselleştirilsin, bir uyma (adaptation) biçimidir. Uyma, ortamın birey tarafından özümlenmesi ve bireyin ortama uyum sağlaması (accomodation) arasında bir denge halidir. Zekânın bir başka değişmez özelliği de psikolojik yapıları tutarlı bir sistem halinde düzenlemektir. Çocuklar daha erken çağlarda, davranışlarını, örneğin şunlar emme, şunlar sıkıca tutma biçiminde, bir araya toplamayı ve düzenlemeyi öğrenirler.
Zihinsel gelişim
Piaget zihinsel gelişimin birbirini izleyen dört ana evrede gerçekleştiğini öne sürer: Birincisi, duyusal süreçlerle, hareket süreçlerinin bileşiminden oluşan “duyusal devinimsel işlemler” evresidir. İlk on sekiz ayı kapsayan bu dönem, bebeğin kalıtımın belirlediği reflekslerden (emme, bakma, vb.) nesneleri ve olayları simgesel olarak tasarımlayabilen bir çocuk olmaya geçiş dönemidir. Kökeninde bağımsız refleksler olan davranışlar düzenlenir, belli bir eşgüdüme kavuşurlar; örneğin bebek artık gördüğünü yakalar, yakaladığını emmeye başlar. Yapısı bakımından zekâ niteliği taşıyan davranışlar oluşur, örneğin bebek masa örtüsünün üzerindeki nesneyi kendisine doğru getirmek ister ve bunun için örtüyü çeker. Bunu izleyen “önişlemsel evre”, yedi yaşma değin süren, zihnin simgesel işlevinin devreye katıldığı, dünyanın içsel tasarımının gerçekleştirildiği evredir. Çocuk kimi konuşma kusurlarına karşın simgesel işleve bağlı olan dili kullanmaya başlar. Bu evrenin ikinci aşamasında şeyler arasında bağlar kuran çocuk, mantıksal düşünceye geçiş için gerekli araç gerece sahiptir, ama düşüncesi hâlâ algılarına bağımlı, sezgisel niteliktedir; henüz kümeler düşüncesi gelişmemiştir, örneğin bir-birleriyle aynı iki kaba, aynı oranda su koyan çocuk, kaplardan biri, biçimi farklı bir kapla değiştirildiğinde, içindeki su oranının da değiştiğini düşünür. Üçüncü evre “somut düşünce işlemleri” evresidir: Yedi ile on bir yaşiarı arasındaki bu dönemde, düşünce tek yönlü ve ben-merkezci özelliklerini yitirir; işlem yapmaya başlar; düşünce geri dönüşlülük niteliğini kazanır, böylelikle sayılarda çıkarma işlemi yapma olanaklı olur. Dokuz yaşlarındayken zaman ilişkilerini (daha kısa, daha uzun, önce ve sonra gibi) kavrar. Piaget zihnin gelişiminde son ana evreye, “biçimsel (formel) düşünce evresi” adını verir.
On bir, on beş yaşlan arasındaki bu dönemde çocuk somut nesnelerden bağımsız olarak, mantıksal çıkarımlar yapar, varsayımlardan sonuçlar çıkarır; gerçekliği dikkate almaksızın olasılıklar üzerinde hesap yaparak problem çözebilir. Bu aşamada, sonuç olarak çocuğun düşünme yeteneği, bir bilim adamınınkine eşittir. Piaget’ye göre bu gelişme evrelerinin sırası değişmez, ancak gelişme hızları değişir; çünkü bu evreler yapısal nitelik taşırlar ve bir sonraki evre bir öncekinin yapısal dönüşümüdür. Piaget, bir bakıma mantıksal-matematiksei nitelikteki bu psikolojik yapıların temelde biyolojik olduklarını, bu nedenle de bilgiyi belirleyen psikolojik yapıların evrensel olduğunu savunur.
1961 ’de yayımlanan Mecanismes perceptifs’tc (“Algısal Mekanizmalar”) ve bellek üzerine çalışmalarını topladığı yazılarında iki yaşındaki bir çocuğun algı ve hareketlerine dayanan zihninde, nasıl tutarlı bir mekân şemasına sahip olduğunu, ama onu kavramsal düzeyde kuruncaya değin yaklaşık on yıl geçtiğini öne sürer. 1967’de yayımladığı Biologie et connaisan-ce’da (“Biyoloji ve Bilgi”) ise bilginin ilkel ve ileri biçimleri, biyolojik evrimsel süreçlerle psikolojik gelişme süreçleri arasında bir bireşime varmaya çalıştı. 1970’te yayımlanan Psychologie et epistemologie’de (Epistemoloji ve Psikoloji) bilimler arasında ilişkileri ele alarak, bilimlerin birliğinin, felsefenin gerilemesi pahasına da olsa, gerçekleştirilmesini savundu.
Piaget, kuramının güç anlaşılırlığına, yazılarının karmaşık yapısı ve çetrefil anlatımına karşın, gerek çocuk psikolojisi, gerek epistemoloji alanlarına önemli katkılarda bulunmuş, öncü bir bilim adamıdır. Kimilerine göre “zihnin embriyolojisini kuran Piaget’nin görüşleri eğitimden matematiğe değin geniş bir alanda etkili olmuştur.
• YAPITLAR (başlıca): Le langage et la pensçe chez l’enfant, 1923, (Çocukta Dil ve Düşünce, 1939); Le jugement et le raissonnement chez l’enfant, 1926,(Çocukta Hüküm ve Muhakeme, 1939); La naissance de l’intelli-gence chez l’enfant, 1936, (“Çocukta Zekânın Doğuşu”); La formation du symbole chez l’enfant, 1946, (“Çocukta Simgenin Oluşumu”); La psychologie de l’intelligence, 1947, (“Zekâ Psikolojisi”); De la logique de l’enfant a la logique de l’adolescent, 1955, (“Çocuğun Mantığından Ergenin Mantığına”); Mecanismes perceptifs, 1961, (“Algısal Mekanizmalar”); Sagesse et illusion de la philosophie, 1965,(“Fe!sefeninUsa Yatkınlığı ve Yanılsaması”); Biologie et connaisance, 1967, (“Biyoloji ve Bilgi”); Le structu-ralisme, 1968, (Yapısalcılık, 1983); L’epistemologiegeneti-que, 1970, (“Genetik ve Epistemoloji”); Psychologie et epistemologie, 1970, (Epistemoloji ve Psikoloji, 1980); Ou va l’educationf, 1972, (“Eğitim Nereye Gidiyor?”).
• KAYNAKLAR: J.H. Flavell, The Developmental Psychology of Jean Piaget, 1963; H.G. Furth, Piaget and Knovıledge, 1969; M.A. Pulaski, Understanding Piaget: An Introduction to Children ’s Cognitive Devolopment, 1971.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi