Karatepe – Aslantaş
Karatepe (Aslantaş) Adana’mn Kadirli ilçesine bağlı, Toroslar’ın orman içi köylerinden Kızyu-suflu yakınındadır. İÖ 7. yy’a ait bir Geç Hitit yerleşmesidir. Ceyhan Nebri’nin batı kıyısında, denizden 130 m yükseklikte, 430 m çapında bir tepede kurulmuştur. Güneydeki ovaları Orta Anadolu’ya bağlayan Ağyol adındaki tarihi bir göç yolunun da üstündedir.
Yerleşme, Kral Asitayandas’m (yeni okunuşu Asativatas) sarayını ve av köşkünü de içermektedir. Kendini, Adana Ovası hükümdarı olarak tanıtan kral, başkentinin Adana Ovası’ndaki Pahri (bugünkü Misis Höyüğü) olduğunu yazıtında belirtmektedir. Kentin çevresi yaklaşık 4 m kalınlığında surlarla çevrilidir. Surun, biri güneybatıda, biri de kuzeydoğuda, yüksek kulelerle korunan iki ana giriş kapısı bulunmaktadır. Bunların iç duvarları boyunca heykeller, yazıtlar ve kabartmalı ortostatlar sıralıdır. Karatepe’nin en önemli özelliğini oluşturan yazıtlar, iki çeşit yazı ve dili kapsar: Hitit (son araştırmalara göre Luvili) hiyeroglifi ve Fenike yazısı. Aynı metinin böyle iki dilde yazılmış olması, -Fenike dili bilindiği için- o güne değin çözümlenememiş Hitit hiyeroglifinin okunabilmesinde önemli bir adım olmuştur.
Kabartma ve heykeller, sanatsal niteliklerinden çok, içerikleri açısından önemlidir; Hitit ile Fenike etkilerinin ağır bastığı, Mısır ve Mezopotamya etkileri de gösteren yerel bir işçilikle yapılmıştır. Bunlarda kapı aslanları ve sfenksleri, kralın şölen sahnesi, çalgıcılar, kraliçe ve nedimeleri, fırtına tanrısı, boğa-insanlar, Gılga-meş tasviri, aslan, ayı, geyik, kuş ve balık avcıları ile hurma ağacı altında çocuğunu emziren kadın gibi ilginç konuların olduğu görülür. Karatepe, İÖ 720 ya da 580’de Asurlar tarafından ele geçirilerek yakılıp yıkılmış ve terk edilmiştir. 1947-1952 arası sürdürülen kazı çalışmalarında yapıtların yarıdan fazlasının kırık dökük halde, çevreye dağılmış olduğu saptanmıştır. Bu durumda, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Türk Tarih Kurumu ve İstanbul Üniversitesi adına, Roma Merkezi Restorasyon Enstitüsü’nün de işbirliğiyle Halet Çambel yönetiminde bir ekip kurulmuş, uzun yıllar süren bir onarım çalışmasına girilmiştir. Yapıtların tarihi ve doğal çevrelerinden koparıl-maksızm, bu çevre içinde sergilenmesi amacıyla Türkiye’de ilk kez bir Açık Hava Müzesi kurulması da gerçekleştirilmiştir. Doğal çevrenin korunması için Orman idaresi ile işbirliği yapılarak 7.600 hektarlık bir alanda Karatepe-Aslantaş Milli Orman Parkı oluşturulmuştur. Giderek bu çalışmalar çok yönlü bir projeye dönüştürülmüş, yapıtların korunması için, projesini mimar Turgut Cansever’in, uygulamasını da Nail Çakırhan’m yaptığı çıplak beton saçaklar ve bir kazı evi inşa edilmiş, ulaşım bağıntıları sağlanmıştır. Ayrıca, değerlerin korunabilmesi için okulsuz köylere okul, sanat kursu ve orman bölge yapılan, hizmet evleri de yapılmıştır. Etnolojik malzeme derlemeleri ve saptamaları gerçekleştirilmiş, el sanatlarının, özellikle bugün “Karatepe kilimi” olarak bilinen kök boyalı dokuma sanatının yeniden canlandırılması sağlanmıştır.
Ceyhan Nehri üstünde 1970’lerde Aslantaş Barajı’nın yapımına girişildiğinde, bu yörede su altında kalacak değerlerin yeniden araştırılması gündeme gelmiştir. Bu arada baraj altında kalacak Kumkale’deki Haçlılar Kalesi’nin kurtarma kazısı Halet Çambel başkanlığında gerçekleştirilmiş, ODTÜ uzmanlarınca kalenin fo-togrametrik rölevesi yapılmıştır.
Karatepe’nin karşısında Ceyhan Nehri’nin sol kıyısındaki Domuztepe’de, Karatepe kazısına da katılmış olan U.B. Alkım tarafından 1947’lerde araştırılmış bir geç Hitit Kalesi (İÖ 9 ve 8.yy) ve Roma yerleşmesi bilinmekteydi. Baraj yapımı nedeniyle 1983’teki son çalışmalarda burada sur duvarlarıyla çevrili bir dizi neolitik yerleşme kalıntısı ortaya çıkarılmış, IÖ 7. bin yıldan Geç Hitit dönemine kadar uzanan bir zaman süresince yörede yerleşilmiş olduğu anlaşılmıştır.
1983 sonunda tamamlanan baraj, Domuztepe’nin yamaçlarını kısmen sular altında birikmiş, Karatepe ise bir yanmada durumuna gelmiştir.