Karşıtların Uzlaşması
Felsefe tarihinde, varlıkların tekdüze olmadığı, gerek nitelikleri gerekse özleri arasında birbirleriyle uzlaşma olanağı bulunmayan karşıtların etkinliklerini sürdürdüğü çok tartışılan bir konudur. Anadolu’da ilk ürünlerini veren doğacı felsefe, karşıtların birer nitelik olmaktan öteye geçmediğini ileri sürmüş, nesnelerdeki yapı değişikliklerinin kurucu öğeler arasında birleşme oranından kaynaklandığı görüşünü savunmuştu. Thales’e göre, bütün nesneler “su” denen kurucu ilkeden oluşmuştur. “Su”yun katılaşması, gevşemesi sonucu varlıklarda da katı, yumuşak, gevşek, akıcı, sıcak, soğuk, uçucu gibi nitelikler görülür. Thales’ten sonra gelen Herakleitos, Anaksimenes, Empedokles” gibi doğacı düşünürlerde de, yalnız kurucu ilkenin (arkhe) değiştiği, nesnelerin oluşmasındaki oranın bir biçim olarak kaldığı görülür. Daha sonraki dönemlerde, özellikle felsefenin Atina’da gelişen dalında, karşıtlar sorunu yeniden gündeme gelmiş, ancak o, us ilkelerinden kaynaklanan bir kavram olarak düşünülmüştür. Sokrates*-Platon*-Aristoteles* üçlüsünde, karşıtlar varlığın özüyle değil de nitelikleriyle bağlantılı sayılmıştır. Bu filozoflarda varlığın özünü oluşturan ilke sorunu yoktur.
Hıristiyanlık’m ortaya çıkışından sonra felsefe yeni bir içerik kazanarak tanrıbilime dönüşmüş, Tann-evren-insan ve yaratılış gibi dörtlü bir sorun ağırlık kazanmıştır. Aşağı yukarı bin üç yüz yıl süren bir dönemde tanrıbilim, bütün düşünce kurumlarına egemen olmuş, usun yerine inanı, doğacı “oluş”görüşünün yerine “yaratılış ”ı, varlığın ilkesi yerine de Tanrı ’yı koymuştur. Tanrı tektir, ölümsüzdür, önsüz-sonsuzdur, bütün varlık türlerinin yaratıcısıdır, salt istençtir, salt ustur, salt bilgeliktir, salt uyumdur. Tanrı’yı, yaratılış olayını, düşünmenin odağı durumuna getiren Yeni-Platonculuk, bütün sorunlara başka bir açıdan bakmış, bütün varlık türlerinin Tanrı özünün dışa vuruşu, görünüş alanına çıkışı (emanatio) olduğunu ileri sürmüştür. Bu akıma göre yalnız Tanrı vardır. Tanrı salt uyum olduğundan, bütün değişiklikler, tür-lülükler, karşıtlıklar onun özünde birliğe ulaşmıştır.
İtalya’da ilk ürünlerini veren Hümanizm akımının ardından insan-evren-Tanrı sorunu yeniden gündeme gelmiş, ancak bu sorunun çözümünde inanın yerini us almıştır, inana dayanan tanrıbilimin karşısına, inanı da usun ışığında görmeyi ilke edinen, felsefe çıkmıştır. Özellikle Hümanizm-Rönesans arası dönemde, deney bilimlerinin gelişmeye başlamasıyla, Tanrı-evren sorunu bir “insan sorunu” olarak görülmüştür. Tanrı yücedir, ölümsüzdür, en etkin varlıktır, yaratıcıdır, en iyidir, en bilgedir, en güzeldir, en erdemlidir. Ancak onun yarattığı söylenen evrende bulunan varlık türlerindeki bu karşıtlıklar, bu çelişkiler, bu tutarsızlıklar nediri Bu olumsuz durumlar Tann’nın özüyle bağdaşmıyor. Bu sorunu tanrıbilim, kendigelenekçi yöntemine göre, çözecek durumda değildir.
Cusanus, tanrıbilimin çözüm bulmakta güçlük çektiği bu sorun karşısında, yeni bir görüş ortaya attı. Ona göre Tanrı bütün varsayımların üstünde bir varlıktır, yetkinliğin, olgunluğun, uyumun, usun, yüceliğin kaynağıdır, eşsizdir. Bu üstün nitelikleri dolayısıyla, evrende çelişki, karşıt, tutarsız gbi görünen bütün olumsuz durumlar, Tanrı varlığında birliğe ulaşmış, uyuma dönüşmüştür. Bu nedenle Tanrı bütün karşıtların yüce bir uyuma dönüştüğü varlıktır (coincidentia oppositorum).
Cusanus’un us ilkelerine, matematiğe dayanarak ileri sürdüğü Tanrı tanımlamaları, sonraki dönemlerde, tanrıbilimin çözmekte güçlük çektiği kimi sorunların felsefe alanına aktarılmasına olanak sağlamıştır. Özellikle 16.yy ortalarından sonra ve 19.yy sonlarına dek gelen süre içinde Bruno, Descartes, Leibniz, Wolff, Spinoza, Malebranche, Kant, Hegel gibi çoğu matematikçi olan usçu filozoflar, Tanrı sorununun çözümünde, Cusanus’un da izlediği bu yolda yürümüşlerdir.
Tanrı ’nın bütün karşıtların uyuma kavuştuğu bir varlık olarak nitelenmesi İslam düşüncesinin tasavvuf adı verilen bölümünde temel sorundur. Tasavvufa göre Tanrı birdir, önsüz-sonsuzdur, bütün varlıklar onda, o bütün varlıklardadır (varlık birliği). Evrende çelişik, tutarsız, karşıt olarak görülen, nitelenen ne varsa Tanrı özünde uyum içindedir.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi