BUBER, Martin (1875-1965)
Alman, düşünür. Varoluşçuluk anlayışından kaynaklanan yöntemlerle din sorunlarına çözüm aramış, çağdaş siyonizmin kurulmasına öncülük etmiştir.
Viyana’da doğdu, Kudüs’te öldü. Çocukluğu Galiçya’da, Arap yazınını iyi bilen ve ünlü bir işadamı olan büyükbabasının yanında geçti. Viyana, Leipzig, Berlin ve Zürich üniversitelerinde felsefe ve sanat tarihi okudu. Eski İbrani dinini, geleneklerini inceledi. Siyonizmin, din ve düşünce alanında, başlıca savunucularından biri oldu. 1901’de, siyonistlerin yayın aracı olan Die SUelt ’in yöneticiliğini üstlendi. 1916’da Derjude adlı aylık dergiyi çıkararak, on yıl süreyle, Almanya’da Yahudiliği savundu. 1924-1933 arasında, Frankfurt Üniversitesi’nde, kutsal kitaptan kaynaklanan din ve ahlak felsefesi okuttu. Hitler’in yönetimi ele geçirmesinden sonra bütün çalışmalarını Alman Yahudileri’nin din ve ahlak kaynaklarının güçlendirilmesi konusunda yoğunlaştırdı. 1938’de Filistin Hebrew Üniversitesi’ne atandı, burada Y.L. Magnes ile anlaşarak Birleşik Arap-Yahudi devletinin kurulması için çalıştı, bu düşüncesiyle bağlantılı olarak toplumbilim ve toplum felsefesi okuttu. Savaş sonrası dönemde Almanlar’dan başarı ödülü aldığı gerekçesiyle, kimi çevrelerce acı bir dille eleştirildi.
Buber, felsefeye, insan varlığının özünü oluşturan “Ben” ile “Sen” gibi iki ilke üzerinde yoğunlaşan sorunlara çözüm aramakla girdi. Varoluşçuluk akımına, Tanrı sorunundan kaynaklanan bir görüşle yaklaştı. “Ben” ile “varoluş” arasında bir ayrılmazlığın bulunduğu görüşünden yola çıkan Buber’e göre insan kendi özünü gene kendisi yaratan bir varlıktır. İnsanı varolmadan önce tanımlama, niteleme olanağı yoktur.
Buber, bu görüşlerini, leh und Du (“Ben ve Sen”) adlı yapıtında sergiledi, insan ile evren arasındaki varlık ilişkisinin kaynaklarını, öğelerini araştırdı. Ona göre insan-varlık bağlantısı iki özden oluşan bir bütündür: Ben-O, Ben-Sen. “Ben” kendi kendine varolamaz, “O” ve “Sen” ile bir bütünlük içinde varolabilir. Bu varoluş bir bağlantıdır, insan ancak “Sen”de “Ben” olabilir. “Ben”, bir insanın karşısında “Sen” olarak vardır. “Ben” “Sen”dedir. Bu varoluş biçimi nesnenin nesnede bulunması anlamına gelmez.
Evren, insana, iki ayrı varlık türü olarak verildiğinden, insanın bütününü oluşturan bu iki varlıktır. Kişilerarası ilişkilerde, gerçeği derinlemesine araştırarak ortaya çıkaran, yaşamda yönlendirici bir ilke olan ahlak yükümlülüğü ile kişiyi karşı karşıya getiren “Sen”dir.
Tanrı “sonsuz Sen” niteliğinde bir varlıktır ve “Ben” ile karşı karşıyadır. Bu iki varlık birbirini gerektirir, biri olmadan ötekini bir sorun durumuna getirme olanağı yoktur. Öte yandan “Sen” ile “O” da iki varlık türü olarak birbirini gerektirir ve karşı karşıyadır. “Ben” ile “Sen” doğrudan doğruya birbirinin karşı-varlığıdır. “Sen” ile “O” ise ancak nesne evreninde karşı karşıyadır.
Toplum uyumlu bir bütündür, onun özünü oluşturan da “Ben-Sen” arasındaki varlık ilişkisinden kaynaklanan güvenliliktir. Toplum ancak bu güven üzerine oturtulabilir, bu güvenle varlığını sürdürebilir. Toplumu oluşturan bireylerin barış, mutluluk, kardeşlik duyguları içinde yaşamaları gerekir. Toplumun başka türlü sağlıklı,düzenli olma olanağı yoktur.
• YAPITLAR (başlıca): leh und Du, 1922,(“Ben ve Sen”); Das Problem des Menschen, 1948, (“İnsan Sorunu”); Urdistanz und Beziehung, 1951, (“Temel Bölünme ve Bağlantı”); Bilder von Gut und Böse, 1952, (“İyi ve Kötü Üzerine Görüşler”); Zwiscben Geselschaft und Staat, 1952, (“Devlet ve Toplum Arasında”); Reden Uber Erziehung, 1953, (“Eğitim Üstüne Konuşmalar”); Der Mensch und sein Gebild, 1955, (“İnsan ve Oluşumu”).
• KAYNAKLAR: R.Bıelander, Martin Bubers Rede von Gott, 1976; M.Friedman, Martin Buber: The Life of Dialogue, 1960.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi