Milli Edebiyat Hareketi ve Hececiler
Hece vezni, bir şiirde ya da nazım biçiminde yazılmış bir yapıttaki dizelerin eşit sayıda heceden oluşması kuralına dayanır. Veznin çeşitli kalıpları, her kalıbın da o kalıba uygun duraklama yerleri vardır. Hece vezninin dil zevki, dizelerdeki hece sayısı ile hecelerin eşitliğine olduğu kadar, durakların yerlerine de bağlıdır. 4+4=8’lik, 4+4+3=11’lik, 6+5=11’lik kalıplar, hece vezninin en yaygın kalıplandır. Günümüze ulaşabilen edebiyat ürünlerini değerlendiren araştırmacılar, hece vezninin İslamlık öncesi dönemlerden beri kullanıldığını var-saymışlardır. İslamlığın kabulünden sonra Türk edebiyatında, Iran şiirinden alınan aruz vezni kullanılmıştır. Yüzyıllar boyunca, Türk şiir dili bu veznin kalıplarına göre işlenmiş ve dil zevki daha çok, aruzun ritmi içinde olmuştur. Bununla birlikte, halk zevkine yakın duran kimi tekkelerin şiirinde ve âşık edebiyatında hece vezninin sevilen kalıplarının kullanıldığı görülmüştür. Öte yandan, Nedim, Şeyh Galib gibi Divan şairleri, Namık Kemal, Ziya Paşa gibi Tanzimat edebiyatı şairleri de birer şiirlerinde hece vezni kullanarak halk şiiri üslubunu yansıtmaya çalışmışlardır.
Hece-aruz ikiliği, aralarında herhangi bir çatışma olmadan, 19. yy sonlarına kadar sürer. Hece veznine ilk kararlı yöneliş, 1899’da Mehmed Emin Yurdakul’un Türkçe Şiirler adlı kitabıyla gerçekleşir. Bu şiirlerde, yabancı kelimelerden, Farsça, Arapça tamlamalardan arınmış, sade bir dil kullanıldığı görülür. Ancak şair, hece veznini, özellikle bu vezindeki ahengi sağlayan öğeleri yeterince incelemediği için sade diline karşın, canlı, etkileyici bir şiir ortaya koyamamıştır. Hecenin 17’lik, 19’luk uzun kalıplarıyla şiirini nesirleştirmiş, kuru, didaktik şiirler yazmıştır. Gene yüzyıl sonlarında ilk ürünlerini veren Rıza Tevfik Bölükbaşı’ ise, Bektaşi şiirinin yapısını, ahenk öğelerini öğrenme fırsatı bulduğu için, halk şiirini başarıyla taklit etmiş, halk şiiri zevkini yansıtan yapıtlar verebilmiştir. Böylece, Yurdakul’daki ahenk ve ritm eksikliğini gideren şiirleriyle hececiliğin yaygınlaşması yolunda güçlü bir dayanak olmuştur. 1911’de Selanik’te yayımlanmaya başlayan Genç Kalemler dergisinde Ömer Seyfettin “Yeni Lisan” başlıklı yazısıyla edebiyatta “millileşme” hareketini başlatır. Bu hareketin kuramcılığını üstlenen Ziya Gökalp, “Eski Türklerin vezni, hece veznidir” tezini ileri sürer; bir şiirinde de, “ ‘Aruz’ sizin olsun, ‘hece’bizimdir—Halkın sevdiği türkçe bizimdir” der.
Milli Edebiyat Hareketi’nin ana ilkeleri, “milli” konuları işlemek, yurt sorunlarını dile getirmek; edebiyatta sade dille yazmak; şiirde hece veznini kullanmak şeklinde özetlenebilir. Genç Kalemler, Türk Yurdu gibi dergilerde yayımlanan yazılar genç kuşağı, ilk şiirlerini aruzla yazmış şairleri etkiler. Aruz-hece çatışması o yılların en verimsiz tartışmasıdır. Aruzcular şiirsel etkinin vezinden kaynaklandığını ileri sürerlerken, hececiler de kullanılmasını önerdikleri vezne “ulusal vezin ” gözüyle bakarlar. Birçok şair ulusal duyguların etkisi ve bu veznin Türkçe’ye daha uygun olduğu inancı ile hece veznine yönelir. Böylece hececilik, Milli’Edebiyat Hareketi’nin doğal bir ürünü haline gelir. Hareketin ilkeleri özellikle 1914’ten sonra uygulanmaya başlar. 1. Dünya Savaşı ile Kurtuluş Savaşı yıllan hece ölçüsüyle şiir yazma eğiliminin ortak bir hareket niteliğine kavuştuğu bir dönem olur.
“Beş Hececiler” diye anılan, Halit Fahri Ozansoy, Orhan Seyfi Orhon, Yusuf Ziya Ortaç, Enis Behiç Koryürek, Faruk Nafiz Çamlıbel de bu dönemde hececiliğe yöneldiler. Sade bir dil kullanmadan hece vezniyle yazdıklan şiirlerin ortak özelliğidir; dönemin öteki şairleri gibi, bireysel özlemlerinin yanı sıra, “ulusal” duygulan da yansıtırlar. Ozansoy, daha çok, hüzün ve karamsarlık duygulannı; Koryürek ise, ulusal heyecanı, yurtseverlik, yiğitlik duygulannı dile getirdi. Ortaç, şiirinde mizaha da yer verdi; Binnaz adlı oyunu hece vezniyle yazılmış ilk başanlı oyun olarak kabul edildi. Orhon, temiz, duru Türkçe’siyle beğenildi. Hecenin yanında aruzu da başarıyla kullanan Çamlıbel ise, konularını birçok hececiden daha canlı bir gerçekçilik ve lirizmle işledi. Bu şairlerden Çamlıbel’in önemi günümüze kadar sürmüştür; aynı şey öteki dört şair için söylenemez. Hece vezniyle yazmış başka şairler arasında da, Türk şiirinin gelişimi içinde önemini yitirenler olduğu gibi, değerlerini kabul ettirerek yapıtlarını kılıcı kılabilmiş olanlar da vardır.
“Beş Hececiler” diye anılan şairlerin bu adla nitelenmesi gerçeklere pek uymayan, yanıltıcı bir değerlendirmedir. Çünkü hececilik, yalnızca beş şairin katıldığı bir çabanın değil, Milli Edebiyat’m doğurduğu, çok daha geniş bir etki alanı olan, güçlü bir eğilimin ürünüdür. Nitekim, o dönemde hece vezniyle yazanların sayısı elliye yakındır; bu bakımdan, Türk şiirinde “Beş Hececi” şair değil, öncüleri ve izleyicileriyle bir hececi şairler topluluğu, kısacası “hececiler” vardır. Üstelik, hu beş şair aruz vezni de kullanmış, adlarını aruzla yazdıkları şiirlerle duyurmuşlardır.
Hececi şiir yerini önce serbest vezinli şiire, sonra da vezinsiz şiire bıraktı. Hece ile aruz arasındaki çatışma sonradan hece ile serbest vezin ve vezinsiz şiir arasındaki çatışmaya dönüştü. Türk şiirinin aruzdan vezinsiz şiire geçişinde bir köprü görevi yerine getirdiği söylenebilecek olan hececilerin en önemli yönü sade bir dille yazmaları ve şiir dilinin yabancı kelimelerden arıtılmasına katkıda bulunmalarıdır. Yeni bir şiir dilinin oluşmasında bu katkının da önemli bir payı vardır.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi