CHOMSKY, Noam (1928)
ABD’li dilbilimci. Dilbilimde yeni bir çığır açan üretici-dönüşümsel dilbilgisi kuramının öncüsüdür.
7 Aralık 1928’de Philadelphia’da doğdu. SSCB’den ABD’ye göç etmiş bir ailenin oğludur. Ibranice öğretmeni olan babasının Orta Çağ İbranicesi üstüne bir kitabı vardır. Chomsky daha lise çağındayken Ne w York’taki ilerici, aydın Musevi çevresinin etkinliklerine ilgi duydu; Arap-Israil sorunuyla yakından ilgilendi. Lisans, yüksek lisans ve doktora çalışmalarını Philadelphia’daki Pennsylvania Ütıiversitesi’nde yaptı. Burada yapısalcı bir dilbilim eğitimi gördü ve dönemin ünlü dilbilimcisi Zellig Harris’in öğrencisi oldu. Harris’in politik düşüncelerinden de etkilenen Chomsky, bir süre dilbilim alanında onunla birlikte çalıştı. 1951-1955 arasında Harvard Universitesi’nde çalışmasını sağlayan bir bilimsel araştırma bursu kazandı. 1955’te MIT’e (Massachusetts Instıtute of Technology) öğretim üyesi olarak girdi. Daha sonra belirli sürelerle Princeton, Berkeley, Oxford, Cambridge, Yeni Delhi, Stanford, Leiden üniversitelerinde konuk profesör, konuşmacı ya da araştırmacı olarak bulundu. Halen MIT’de dilbilim profesörü olarak çalışmayı sürdürmektedir. Kendisi gibi dilbilimci olan, Harvard Üniversitesi öğretim üyelerinden Carol Chomsky ile evlidir.
Siyasal görüşleri
Chomsky dilbilimciliğinin yanı sıra politika, felsefe ve ruhbilim alanlarındaki çalışmalarıyla ABD’ nin aydın çevrelerinde etkili olmuştur. Gerçek aydınların insanlığı ilgilendiren konularda tavırlarım belirtmeleri gerektiğine inanmaktadır. Özellikle 1965-1973 arası ABD Hükümeti’nin Vietnam politikasına karşı yürütülen harekette yazıları ve konuşmalarıyla önemli bir rol oynamıştır. Kapitalist sistemin yanı sıra sosyalizmi de eleştirmiş, özellikle SSCB’deki yönetici kesime eleştiriler yöneltmiştir. 1969’da yazdığı American Power and the New Mandarins (“Amerikan Gücü ve Yeni Mandarinler”) adlı kitabında ABD’de “liberal” gözüken akademik kuramların, varolan kapitalist sisteme nasıl hizmet ettiklerini ve ‘Vietnam’ daki ABD emperyalizminin çeşitli yönlerini anlatır. 1973’te yazdığı For Reasons of State, onun politik görüşlerini ve politik kuramını en açık seçik ortaya koyan kitabıdır. Bu kitapta Çin Hindi’ndeki savaşla ilgili makaleleri, Pentagon Dosyası’nm titiz ve eleştirel bir incelemesi, Amerikan süper gücü üstüne eleştirel görüşleri, hükümetlerin kriz dönemlerinde üniversitenin rolü üzerine düşünceleri, ayrıca Skin-ner’ın davranışçı yaklaşımının bir eleştirisi ile dil ve özgürlük üstüne bir deneme yer alır. Vietnam sorununun kapanmasından sonra da ABD Hükümeti’nin karıştığı çeşitli olaylar konusunda Amerikan kamuoyunu bilinçlendirmek ve aydınlatmak amacını güden Chomsky’nin Arap-Israil çatışması, Şah döneminde ABD-Iran ilişkisi ve insan hakları konusunda birçok çalışması vardır.
Dilbilim ve Usçuluk
Chomsky felsefe, dilbilim ve ruhbilimin birbirlerinden tümüyle ayrı ve kopuk alanlar değil, tersine bir bütünün parçalan olduğunu düşünür. Ona göre insanın düşünen, yaratıcı, belirlenimcil (deterministic) olmayan ve özgürlük arayan bir doğası vardır. Dilbilim çalışmalarının, Descartes’a dayanan usçuluk (rati-onalism) anlayışım büyük ölçüde doğruladığım savunur. Bloomfield ve Amerikan Yapısalcı Dilbilim Okulu’nun benimsemiş olduğu davranışçı (behavio-rist) ve deneyselci (empiricist) anlayışın kesinlikle karşısmdadır. Bu anlayış, insanın hareketlerini ve kararlarım daha önce olan olayların ortaya çıkardığı neden-sonuç ilişkilerince belirlenen bir çerçevede ele alır. Oysa Chomsky’ye göre çeşitli yetilerle donatılmış olarak dünyaya gelen insanın bilgi edinebilmesi, çevresindeki uyaranların (stimulus) belirlemesiyle değil, yetilerinin ona kazandırdığı özgürlüklerle olur. Chomsky bu görüşlerini birçok yazısına ve kitabına konu etmiştir.
Chomsky Cartesian Linguistics’de (“Kartezyen Dilbilim”) dilbilimin usçuluğu nasıl doğruladığını, Language and Mind (“Dil ve Zihin”) adlı kitabında da dil yetisinin usun bir parçası olduğunu göstermeye çalışmıştır. Problems of Knowledge and Freedom (“Bilgi ve Özgürlük Sorunları”) başlığı altında toplanan, 1971’de Cambridge Üniversitesi’nde verdiği ve “Russell Konuşmaları” olarak bilinen bir dizi konferansında, dünyayı anlayıp yorumlama ve değiştirme konusunda Russell’ın ele aldığı bazı noktalardan yola çıkar. Bu konuşmalarında insanın yaşadığı kısıtlı deneyimlerin bu karmaşık dünyayı algılamada yetersiz kaldığını ve bunun ancak doğuştan varolan yetiler yoluyla başarılabileceğini, dilbilimden de aldığı çeşitli örneklerle kanıtlamaya çalışır. Reflections on Language (“Dil Üstüne Düşünceler”) adlı yapıtında da, dilin nasıl edinildiğini araştırmanın insanın bilişsel yapılarını (cognitive structures) anlamaya yardımcı olduğunu ve bu bilişsel yapıların, insanın davranışlarında yönlendirici bir etkisi olduğunu söyler. 1977’de Fransız dilbilimci Mitsu Ronat ile yaptığı bir söyleşi daha sonra bazı değişikliklerle Language and Responsibili-ty (“Dil ve Sorumluluk”) adıyla yayımlanmıştır. Bu kitabın ilk bölümünde Chomsky’nin politika, dil, ahlak ve aydınların işlevi gibi konulardaki görüşlerine, ikinci bölümde ise, üretici-dönüşümsel dilbilgisi kuramının tanıtılmasına yer vermiştir.
Dil anlayışı
Chomsky’nin dil anlayışı, yetiştiği yapısalcı görüşün öncülerinden olan Bloomfield’inkinden tümüyle farklı olarak tümdengelim (deduction) yönterfıine dayanır. Dilbilim, doğal dillerdeki ortak özellikleri belirlemelidir. Bu açıdan Chomsky, Bloomfield’i eleştiren ünlü dilbilimci Roman Jakobson ile aynı görüştedir. Jakobson gibi Chomsky de dilde -sesbilim, sözdizim ve anlambilimde- evrensel bazı birimlerin olduğuna inanır. Burada “evrensel” sözcüğü değişik bir biçimde kullanılmaktadır; sözü geçen bu birimler her dilde bulunmayabilir, ancak bu birimlerin tanımı herhangi bir dildeki kullanılışlarına bağlı olmadan, genel bir dilbilim kuramı içinde, daha soyut ölçütlerle belirlenmiştir. Diller arasındaki benzerlikler, yüzeysel yapılardan (surface structure) çok, daha soyut bir düzeyde bulunan derin yapılarda (deep structure) gözlemlenebilir. Chomsky’e göre, bütün diller arasında, soyut bir düzeyde de olsa, benzerliklerin bulunması, ancak bütün insanların aynı dil yetisine sahip olmaları ile açıklanabilir. Bu dil yetisi insanın biyolojik gelişimiyle birlikte ortaya çıkar ve gerekli koşulların (bir dilin konuşulması gibi) bulunduğu bir ortamda çocuk tarafından kullanılmaya başlanır. Bir çocuğun anadili, onun yakın çevresinde konuşulan ve sürekli olarak duyduğu dildir. Yoksa hiçbir çocuk belli bir dili anadili olarak konuşmak üzere doğmamıştır.
Evrensel dilbilgisi sistemi
Chomsky, çocukların dili yaratıcı bir biçimde kullanabilmelerinin, yani daha önce hiç duymadıkları tümcelerde olduğu gibi, ilk kez duydukları bir tümceyi anlayabilmelerinin ancak insanın beyninde, bir bakıma bir bilgisayar olarak düşünülebilecek soyut bir evrensel dilbilgisi sisteminin (dizge) var olmasıyla açıklanabileceğini ileri sürer. Çocuk, yetisinin bir parçası olan bu evrensel dilbilgisi sistemi ile doğar, bu sistemin sayesinde, hangi dili duyarsa onu öğrenir ve o dilin özelliklerini edinir. Üretici-dönü-şümsel dilbilgisi kuramına göre, dilbilimcilerin en güç görevlerinden biri de işte bu evrensel dilbilgisi sisteminin işleyişini açıklayacak olan birimlerin ve kuralların ortaya çıkarılmasıdır. Davranışçı ve deneyselci görüşün benimsediği dil anlayışına göre çocuk çevresinde konuşulanları tekrarlayarak o dili öğrenir. Chomsky bu görüşün, çocuğun daha önce hiç duymadığı bir tümceyi nasıl kurduğunu ve anladığını açıklamadığını ileri sürerek davranışçıları sert bir biçimde eleştirmiştir. Böylelikle ruhbilimde de uzun süren tartışmalara ve yeni araştırmaların yapılmasına yol açmıştır. Zamanın ünlü davranışçı ruhbilimcisi Skinner ile olan görüş ayrılıkları, 1959’da Chomsky’ nin Skinner’m Verbal Behavior (“Sözsel Davranış”) adlı kitabını eleştirmesiyle başlamış, uzun yıllar her iki bilim adamının çeşitli yazılarına konu olmuştur.
Chomsky için insanın dil vb. davranışlarının gözlemlenebilir yanları, ancak bu davranışların altında yatân gizli kuralları anlamaya yaradığı sürece önemlidir; bilim de bu gizli, doğrudan elde edilmeyen kuralların ortaya çıkarılmasıyla ilerleyecektir, insanların sözsel davranışları, yani dili kullanışları onların dilsel edimleridir (linguistic performance).
Dilsel edinç (linguistic competence) ise insanların anadilleri üstünde sahip oldukları bilgidir, ancak genellikle insanlar böyle bir bilgiye sahip olduklarının bilincinde değildir. Chomsky dilsel edimi bir buzulun suyun üstündeki gözle görülebilir parçasına benzetir, dilsel edinç ise buzulun deniz altında kalan, görülmeyen bölümüdür; bu bölüm olmadan suyun üstündeki parça da olamaz. Chomsky için dilde asıl amaç edinci anlamak ve betimlemektir; bu da kısmen edim yoluyla olabilir. Chomsky’nin 1957’de yazdığı ve üretici-dönüşümsel dilbilgisi kuramının temellerini oluşturan Syntactic Structures (“Sözdizimsel Yapılar”) adlı kitabı çıkmadan önce Amerikalı dilbilimciler için dilbilim, yalnızca insan dilinin öğelerinin saptanmasını ve sınıflandırılmasını amaç edinmiş bir disiplindi. Chomsky’nin, tümcelerin sözdizimsel yapılarım belirlemeye çalıştığı bu yapıtında, Amerikan Yapısalcılığı’nın ve özellikle Harris’in izlerine rastlanır. Ancak onlardan ayrıldığı en önemli nokta, -Amerikan Yapısalcılarından önce yaşamış olan Wilhelm von Humboldt ve F. de Saussure’ün de önemle üzerinde durmuş oldukları- dilin “yaratıcı” yanının yeniden vurgulanmasıdır. Bir dilde yapılabilecek olan tümceler sonsuzdur, ancak bu tümcelerin sınırlı olan sözdizimsel yapılarının belirli kuralları vardır. Chomsky’ye göre dilbilimcilerin görevi bu kuralların ortaya çıkarılması ve biçimsel (formal) olarak betimlenmesidir.
Üretici-dönüşümsel dilbilgisi kuramı, Chomsky’ nin 1965’te yayımlanan Aspects of the Theory of Syntax (“Sözdizim Kuramının Çeşitli Yönleri”) adlı kitabında olgunluğa erişir; bütün sorun dildeki belirli seslerin yan yana dizilmesi ile taşıdıkları anlam arasındaki ilişkinin çözümlenmesi ve açıklanmasıdır. Bloomfield ve Amerikan Dilbilim Okulu’nun, dikkatle toplanmış olan bir bütünceye (corpus) dayanan dil betimlemeleri, Chomsky için doyurucu olmaktan çok uzaktır. Bir bütünce, ne kadar titizlikle toplanmış olursa olsun, bir dilin nasıl kullanıldığını bütün yönleriyle gösteremez ve dilbilimde asıl amaç olan dilsel edinci anlamak için yetersizdir. Ayrıca, insanlar dilsel edimlerinde, yani bir dili kullanırken her zaman düzgün tümcelerle konuşmadıklarından ve çeşitli nedenlerle dil hataları yaptıklarından, bir bütüncede bir dil betimlemesi için yanıltıcı olabilecek veriler bulunabilir. Üretici-dönüşümsel dilbilgisi kuramı dilsel edinci betimlemeyi amaç edindiği için, insanların konuşurken yaptığı dil hatalarının böyle bir betimlemede yeri yoktur. Bir bakıma bu kuram ile betimlenen, “idealize” edilmiş bir dilsel edinç olacaktır ve bu da kuramın zayıf yanlarından biridir. Üretici-dönüşümsel dilbilgisi kuramına yöneltilen eleştirilerden bazıları, “ideal” konuşmacı ve dinleyici olamayan bir dünyada böyle bir “idealizasyon”a gidilmesinin dili anlama bakımından yararlı olmadığım vurgular.
Dilsel edincin ortaya çıkarılmasında, edimden yararlanılabileceği gibi, bir dili anadil olarak konuşanların sahip oldukları dilsel seziler (linguistic intutition) de önemli bir yer tutar. Bu dilsel seziler sayesinde insanlar çeşitli dilsel yargılarda bulunurlar. Örneğin aynı dili anadil olarak konuşan bütün insanlar -okuma yazma bilseler de, bilmeseler de- bir tümcenin sözdizimsel olarak doğru kabul edilip edilmeyeceği, bir tümcenin birden fazla anlamı olup olmadığı ya da değişik sözdizisel yapıları olan tümcelerin aynı anlama gelip gelmediği konusunda genellikle aynı yargıya varırlar. Bu da aynı anadili konuşan insanların, bilinçsiz bir düzeyde de olsa, belirli dil kurallarına sahip olduklarını gösterir; böyle veriler dilsel edinci ortaya çıkarmakta çok yararlıdır.
Dilbilgisinde sözdizimin yeri
Biçimsel bir dil kuramı olan üretici -dönüşümsel dilbilgisi için bir dilin “gramer”i, sesbilim, sözdizim ve anlambilimden oluşan bir kurallar sistemidir. Ancak, bu üç ana bölüm içinde asıl ağırlık sözdizim-dedir. Bu kurama göre, sesbilim bölümünde o dilin ses sistemi betimlenir, yani o dildeki sesbirimlerinin ayırıcı özellikleri (distinctive features) saptanır, değerlendirilir ve o dilde bulunan sesbilim kuralları verilir. Bu sesbilim kuralları, sözdizimin ürettiği yüzeysel yapıya uygulanarak bir tümcenin seslendirılmesini sağlarlar. Chomsky’nin, 1968’de Morris Halle ile birlikte yazdığı ve üretici sesbilim (generative phonology) kuramının en kapsamlı örneklerinden biri olan Sound Pattern of Englisb’de (“İngilizce’nin Ses Düzeni”) İngilizce’nin ses sistemi, bu kuram çerçevesinde incelenir. Anlambilim de gene sözdizime bağımlıdır, dildeki anlambilim kuralları sözdizimdeki derin yapıya uygulanarak bir tümcenin hangi anlama geldiğini belirlerler. Chomsky, dilin sözdizimsel yapısı üzerinde çok durmuş, kuramında kendinden önceki dilbilimciler gibi anlambilime pek yer vermemiştir. Onun için dil, kendi içinde yeterli bir sistemdir; iletişim amacı ile kullanılması bir rastlantıdır.
Üretici-dönüşümsel dilbilgisi kuramı, özellikle 1965’ten sonra, başta ABD olmak üzere bütün dünyada dilbilim alanında yapılan çalışmaları etkilemiş ve yönlendirmiştir. Bu kuram çerçevesinde, çeşitli dillerdeki başarılı ve başarısız uygulamaları gösteren sayısız inceleme ve pek çok ders kitabı vardır. Chomsky’nin öncülüğünü yaptığı ve bugün özellikle MIT’deki dilbilimcilerin başını çektiği üretici-dönüşümsel dilbilgisi kuramı çeşitli eleştirilere de uğramıştır. Dilsel edim ile edinç ayırımlarının gerçekten var olmadığım ileri süren bazı dilbilimciler, bu kavramlara dayalı bir kuramın geçerliliğini de sorgulamışlardır. Bir başka eleştiri de dil betimlemelerinde başlangıç noktasının Chomsky’nin kuramında ileri sürdüğü gibi sözdizimi değil anlambilim olduğudur. Yani, tümcelerin derin yapıları sözdiziminden çok anlamı biçimsel olarak göstermelidir. Lakoff, McCawley, Ross gibi Amerikalı dilbilimcilerce geliştirilen ve “üretici anlambilim” (generative semantics) diye bilinen bu görüş, sözdizimsel yapının anlamı belirlediğini savunan Chomsky’nin kuramının tersine, bir tümcenin anlamının onun sözdizimini belirlediğini ileri sürer.
• YAPITLAR (başlıca): Syntactic Structures, 1957, (“Sözdizimsel Yapılar”); Current Issues in Linguistic Theory, 1964, (“Dilbilim Kuramında Yeni Tartışma Konuları”); Aspects of the Theory of Syntax, 1965, (“Sözdizim Kuramının Çeşitli Yönleri”); Cartesian Linguistics, 1966, (“Kartezyen Dilbilim”);7bptcs in theTheoryof Generative Grammar, 1966, (“Üretici Dilbilgisi Kuramında Çeşitli Konular”); Language and Mind, 1968, (“Dil ve Zihin”); Sound Pattern of English (Halle ile), 1968, (“İngilizce’ni! Ses Düzeni”); American Power and the New Mandarins, 1969, (“Amerikan Gücü ve Yeni Mandarinler”); At War with Asia, 1970, (“Asya’yla Savaşırken”); Problems of Knotvledge and Freedom, 1971, (“Bilgi ve Özgürlük Sorunları”); Studies on Semantics in Generative Grammar, 1972, (“Üretici Dilbilgisinde Anlambilim Üstüne Çalışmalar”); For Reasons of State, 1973; Reflections on Language, 1975, (“Dil Üstüne Düşünceler”); Language and Responsibility, 1979, (“Dil ve Sorumluluk”); Rules and Representations, 1980, (“Kurallar ve Simgeler”); Some Concepts and Consequences of the Theory of Government Binding, 1982.
• KAYNAKLAR; J.P.B.Ailen ve P.Van Buren, Chomsky: Selected Readings, 1971; G.Harman (der.), On Noam Chomsky: Critical Essays, 1974; J.Leiber, Noam Chomsky: A Philosophie Overview, 1975; J.Lyons, Noam Chomsky, 1970; I.Robinson, The New Grammarians’ Funeral, 1975.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi