Gerçekçilik (Realizm)
Resimde gerçek bir olay ya da görüntünün, aslına ve özüne uygun biçimde betimlenmesi anlayışı Gerçekçilik olarak adlandırılır. Ancak bu deyim, özel durumlarda birçok değişik eğilimi tanımlamak için de kullanılır. Örneğin resimde soyuta, idealizme ve deforme etmeye karşı olan tutumlara da Gerçekçilik adı verilir. Ayrıca çeşitli çarpıklık ve çirkinlikleri özellikle vurgulamayı ya da görüntüyü olduğu gibi değil de, bilindiği gibi anlatmayı öngören anlayışlar da Gerçekçilik olarak nitelenir. Tarihsel boyutları içinde Gerçekçilik, resmin gerçeklerden soyutlanarak kurumsal bir fanteziye dönüştüğü dönemlerde, kendini çeşitli biçimlerde gösteren bir gerçeğe yaklaşım biçimidir. Bu yüzdendir ki, oldukça gerçekçi sayılan 17.yy resmi, Maniyerizm’in sınır tanımaz tutumuna karşı bir tepki biçiminde gelişmiştir. Bu yolun öncüsü olan Caravaggio dramatik gerçekçiliğiyle Francisco Ribalta (1565-1628), Ribera, Velasquesve Zurbaran gibi Ispanyol sanatçılarım etkileyerek resim sanatında bir devrim yaratmıştır. Hollanda’da Hah Vermeer Rembrandt Fransa’da La Tour, La Nain gibi sanatçılar da Barok üslup içindeki gerçekçi eğilimleri temsil ederler. 17.yy’da Hollanda’da gelişen Janr (Tür) resmi, resimsel konuların günlük yaşantıya indirgenişini örnekleyen bir Gerçekçilik biçimidir.
Ancak Gerçekçilik, genellikle 1848-1860 arasında Fransa’da güncel olan bir sanat hareketini anlatmak için kullanılır. 1860’tan sonra kendisini izleyen hareketler içinde de varlığını çeşitli biçimlerde sürdürmüştür. Ispanyol, Ingiliz ve Hollanda sanatlarından gelen etkilerle başladığından, sadece Fransa ile sınırlı bir hareket de değildir. Ancak Napoleon dönemi zaferlerinin başdöndürücü sarhoşluğundan sıyrılan Louis Philipp e dönemi burjuvazisinin kendine ve yaşama bakış açısı Gerçekçilik’in biçimlenişinde büyük rol oynamıştır. Fransız burjuvazisi, aristokrasinin aşırı biçimde idealleştirilmiş ve tarihi konulara yönelik zevk anlayışının tersine, kendi güçlü konumunu gerçekçi olarak yansıtan bir sanatı beslemiştir. Öbür yandan bilimsel buluşların hızla artması, doğanın tüm anlamıyla kavranmasına giden yolu açmıştır. 1848 Devrimi ise harekete sosyal bir boyut katmıştır. Bu anlamda Gerçekçilik hem kendini tüketen Romantizm’e, hem de Neo-Klasizm’in (Yeni Klasikçilik) akademizmine bir tepki olarak gelişmiştir. Ancak biçimsel ve ruhsal açıdan karşı çıktığı Akademizm ’in bazı özelliklerini de sürdürmüştür. Atölyede resim yapma, çıplak insan figürleri, koyu renklerin kullanılması bu özellikler arasındadır. Doğa gözlemine verdiği önemden ötürü Gerçekçilik aynı zamanda romantik idealizm’e de karşıt bir akımdır. Buna karşılık, güçlü bir etki yapmayı ve hümanist bir bakış açısı getirmeyi amaçlaması açısından Romantizm’le benzeşmektedir.
Barbizon Okulu sanatçılarından Theodore Rousseau ve izleyicileri, tarihi manzaralara da, Romantikler’in özenle düzenlenmiş manzaralarına da karşı çıkmışlar, doğaya yönelmişlerdir, iyi gözlemlendiğinde, doğanın sırlarının insanı harekete geçirecek güçte bir yetkinliğe sahip olduğu düşüncesiyle hareket etmişlerdir. Ancak teknik açıdan bunların kökenleri, 17.yy Hollanda resmine, Ingiliz manzara resmine ve özellikle de Constable’a* dayanıyordu.
Öbür yandan Daumier, Millet, Courbet ve Corot’nun sanatında biçimlenen Gerçekçilik anlayışı 19.yy’ın ikinci yarısının en egemen sanat biçimidir. Daumier gerçekçiliğinin özü, baskı altındaki insanların konumunu insancıl bir tutum içinde ve buruk bir tat içinde sunmasından gelmektedir.Millet,sıradan köylüleri ve kırsal yaşamı şiirleştirmiştir. Courbet, gerçeğe bağlılığı neredeyse bir kahramanlık gösterisine dönüştüren üslubuyla, sağlam ve entelektüel bir resim dünyasıyaratmıştır. Corot’ nun gerçekçiliği ise temelde romantik olmakla birlikte uygulamada akademik izler ve kendine özgü kırsal bir lirizm duygusu taşımaktadır.
Bir üslup olarak Gerçekçilik gerek geleceğe yansıma, gerekse yaygınlık kazanma açısından yeterince etkili olamamıştır. Gene de Charles Daubigby (1817-1879), Eugene Boudin (1824-1898) ve Barthold Jongkind* gibi Corot’nun izleyicisi olan sanatçılar bir anlamda izlenimcilik’e (Empresyonizm) öncülük etmişlerdir. Gerçekçilik Avrupa’nın öbür ülkelerinde de çeşitli yankılar bulmuştur. İngiltere’de ön Raffaellocular (Pre-Raphaelitler), Hollanda’da Hague Okulu gibi eğilimler, Almanya’da Wilhelm Liebl, Hans Thoma (1839-1924) ve Rusya’da Repin gibi sanatçılar Gerçekçilik’in çeşitli biçimlerinin örneklerini vermişlerdir.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi