Resimde Neo-Klasizm (Yeni Klasikçilik)
Herhangi bir dönemde Eski Yunan ve Roma sanatının ölçüleri ve özellikleri üstüne temellendirilen sanatsal eğilimlere genelde Neo-Klasizm adı verilir. Neo-Klasizm kaynak olarak Cicero, Quintillianus, Horatius ve özellikle de Vitruvius gibi üslup özgürlüğüne, olağandışı niteliklere ve aşın öğelere karşı çıkmakta birleşen birkaç ada dayanır. Bu yüzden her türlü duygusal anlatımın dışlandığı bir üslup biçimi anlamına gelir.
Neo-Klasik bir üslup üç ana ilkeye uyar:
1. Uygulaması akıl ve ilkeler doğrultusunda olan kavramsal bir içerik,
2. Din, ahlak ve politika konulanyla hem kavramsal düzeyde, hem de tarihsel açıdan bağlantılı olmak,
3. Kompozisyon, simetri, oran ve uyum kurallarına göre ele alman konunun iki boyutluluk, sadelik, durağanlık etkisi uyandıracak biçimde işlenmesi.
Bu doğrultudaki neo-klasik eğilimler, özellikle Antik Çağ’a büyük bir ilginin uyandığı Rönesans döneminde Italyan sanatında ağırlık kazanmıştır.
Bir yandan da Neo-Klasizm, Devrim’den hemen önce ve sonra Fransa’da gelişen Antik Çağ’a yöneliş hareketine verilen addır. Krallık döneminde başlayan bu hareket giderek Devrim sırasında ve döneminde iyice gelişmiş, ancak sonradan akademik bir tutuculuğa dönüşmüştür. Antik Çağ’a yöneliş, İtalya’da Pompei ve Herculaneum gibi Eski Roma kentlerinin keşfedilmesinin uyandırdığı ilgi ile başlamıştır. Bu ilginin genişlemesinde Winckelmann, James Stuart ve Nicholas Revett gibi Antik sanat yanlısı yazar ve arkeologların büyük katkısı olmuştur. Goethe’’de yazılarıyla bu yönelişi etkilemiştir.
Ancak, Neo-Klasizm’in en büyük iki adı, her ikisi de Fransız olan ressam David ile heykelci Canova’dır’. David sonuna değin bu hareketin önderi olarak kalmıştır. Öğrencilerini Neo-Klasik öğretiden en ufak bir sapmaya izin vermeyen bir tutumla yönlendirmiştir. Her zaman, desenin renge baskın rolünü ve arkeolojik ayrıntıları vurgulayan bir estetiğin sözcülüğünü yapmıştır. Neo-Klasik anlayışta David’e ençok yaklaşan sanatçı Prud’hon’dur* Prud’-hon, David’den daha az dramatik, mutlu ve cana yakın bir Antik Çağ imgesi yaratmıştır. Bu sanatçılarla birlikte Antik rölyeflerin (kabartma) soğukluğu ve donukluğu, sanatta saflığın ve sadeliğin örnekleri olarak kabul edilmiştir. Sadece çıplak kadın figürlerinde bu katı kuralın dışında kalınmıştır. Renk, keskin kon-turlar uğruna ikinci plana itildiği için, çizgisel ve yüzeysel ağırlıklı genel bir üslup geliştirilmiştir. Bu yüzden David kadar güçlü olmayan sanatçıların resimleri, bir arkeolojik ayrıntılar ve imgeler kargaşası haline dönüşmüştür. David’in Neo-Klasizm ’i duygusal bir vurgu ile yorumlayan üslubu hile bir yerde bu arkeolojik aynntıcılıktan arınmış değildir.
Neo-Klalizm 19. yy’da —sonradan kendisine karşı savaş verilecek olan — egemen ve tutucu bir üslup haline gelmiştir. Yalnızca David’in öğrencisi Ingres, Neo-Klasizm’i büyük bir başarıyla romantik bir hayal gücünün aracı haline getirmiş, sanat tarihinde etkisi derinden duyulan bir üslup yar atabilmiştir.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi