Alman İdealizmi
Leibniz- Wolff felsefesinin ışığında yürüyen Kant, Alman düşüncesine bilgi, ahlak ve estetik konularında yeni yorumlar getirmiş, us ve anlığın insan varlığındaki değerini, kendi bakış açısına göre, açıklığa kavuşturmuştur. Kant’ın geliştirdiği öğretiden esinlenen kimi Alman filozofları, felsefe sorunlarının çözümünde, us ilkelerine ağırlık vererek daha geniş kapsamlı kuramların doğmasına olanak sağladılar. Felsefe tarihinde Alman idealizmi diye anılan bu akımın temel sorunu insandır. Bir bilgi varlığı, düşünen varlık olarak nitelenen insan, başta evren ve Tanrı olmak üzere, bütün sorunların ve bilimlerin odağıdır. Evreni, Tanrı’yı anlamak için insanı kavramak, onun bir bütünlük içinde taşıdığı yetileri, değerleri, başarı güçlerini aydınlığa kavuşturmak gerekir, insan yalnız gövde değildir, gövdenin kapsamı içinde ve ondan üstün tinsel bir varlık alanı daha vardır ki, insanın yüceliği, başarılan, yaratıcılığı, evreni aşmışlığı, tanrısal niteliği buna bağlıdır, insanı felsefenin odağı olarak gören Alman Idealizmi’nin Kant’tan sonraki dönemlerde gelişmesini sağlayan bilgeler Fichte, Schelling, Hegel, Schleiermacher ve Schopenhauer’dır. Bu filozofların öğretilerinde insan “ben”, “tin ”, “us”, “anlık” ve “inan”gibi kavramlarla örülen bir düşünce evreninde bulunur, bütün başarıları, özne-nesne bağlantısına yönelik olsa bile, kendi iç evrenindeki yaratıcı güçten, kendi “Ben”ini oluşturan tözden kaynaklanır. İnsan ereği, tasarıları, amacı olan bir varlıktır, bunlar da gene insanın yarattığı bir görüş, bir “ide”
çevresinde toplanır. Bu görüş bir yandan insanın kendi kendini, bir yandan da evreni, Tann’yı öteki tinsel varlık alanlarını tanımasını sağlar, “ide” insanı yönlendirici, davranışlarını belli bir düşünce ilkesine göre, düzenleyici örnek varlıktır. Bu “ide” filozofun geliştirdiği öğretiye göre “tin”, “ben”, “us” olabildiği gibi, evrenin kurucu öğesi, yönlendirici ilkesi, düzenleyici yasası ve insanın ereği de olabilir. Bu erek gene bilgenin anlayışına göre, bütün düşünceleri kapsayan bir dizgeye dönüşebilir. Nitekim Alman Idealizmi’nin öncülerinde de belli bir dizgeye varmak, bütün düşünce ürünlerini, o dizgenin ışığı altında değerlendirmek, sorunları gene o dizgenin gerektirdiği yöntem ve ilkelere göre çözümlemek ortak görüştür. Bu görüş ahlak, estetik sorunlarını içerdiği gibi, kimi filozoflarda, özellikle Schleiermacher’de, din konusunu da kapsar.
Alman idealizmi önce Jena Üniversitesi’nde ortaya çıkmış, sonra Berlin Üniversitesi’nde yandaşlar bulmuş, kısa süre içinde yazar ve ozanlardan oluşan bir topluluk oluşarak 19. yy Avrupa felsefesinin başlıca düşünce akımlarından biri durumuna gelmiştir, özellikle yazın alanında, insanı bir “sanat varlığı”, “yaratıcı güç birikimi” diye gören anlayışların doğmasına olanak sağlamıştır. Bu anlayışa göre sanatın amacı insanı açıklamak, onu konu edinerek gerçek değerlerini ortaya koymak, bütün başarı yeteneklerini sergileyip evrendeki yerini bulmaktır.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi