PUCCINI, Giacomo (1858-1924)
İtalyan, besteci. Geleneksel İtalyan operası ile Gerçekçi Opera akımı (Verismo) arasında bir köprü işlevi görmüştür.
22 Aralık 1858’de Lucca’da doğdu, 29 Kasım 1924’te Belçika’da Brüksel’de öldü. Bir müzik öğretmeninin oğluydu. Ataları iki yüz yıldır Lucca’daki San Martino Katedrali’nde müzik yöneticiliği yapıyorlardı. Puccini beş yaşındayken babası öldü. Lucca belediyesi aileye küçük bir maaş bağladı. Puccini ilk müzik eğitimini babasının iki öğrencisinden aldı ve yörenin küçük kiliselerinde org çalmaya başladı. 1876’da Pisa’da Verdi’nin Aida’sını görünce opera bestecisi olmaya karar verdi. Sanatındaki üstün yeteneği ilk kez eğitmen C. Angeloni farketti. Puccini, İtalya Kraliçesi Margeri-ta’nın yardımından yararlanarak 1880’de Milano Konservatuvarı’na girdi. Orada ünlü kemancı ve oda müziği bestecisi Antonio Bazzini (1818-1897) ile opera bestecisi A. Ponchielli’den ders aldı.
1883’te bu okulu bitirdi. Diploma çalışması olan Senfonik Kapriçyo ile Milano’daki müzik çevrelerinin dikkatini çekti. Aynı yıl, ilk operası Le villi ile bir yarışmaya katıldı. Eleştirmenler bu yapıtı pek önemsemediler, ama Puccini’nin, aralarında besteci ve söz yazarı Arrigo Boito’nun (1842-1918) da bulunduğu bir grup arkadaşı parasal-destek sağlayıp operanın sahnelenmesine önayak oldular. Mayıs 1884’te Milano’daki Teatro del Verne’de büyük bir başarıyla oynanmaya başlayan Le villi, dramatik gücü, melodileri ve Wagner’in yapıtlarından esinlenmiş orkestralamasıyla ilgi çekti. Bu başarı, Milano’daki ünlü müzik yayımcısı Giulio Ricordi’nin Puccini’yle ilgilenmesine ve aralarında uzun yıllar sürecek bir iş ve arkadaşlık birliğinin oluşmasına yol açtı.
Puccini bu arada bir okul arkadaşının karısı olan El vira Gemignani ile Lucca’dan kaçarak birlikte yaşamaya başladı. Bu aynı zamanda, uzun yıllar sürecek fırtınalı ve huzursuz bir yaşamının da başlangıcı oldu. 1886’da bir oğulları oldu. 1891’de otuz yıl boyunca kalacakları Toskana’daki Massaciuccoli Gölü kıyısındaki bir balıkçı köyü olan Torre del Lago’ya yerleştiler. Bir süre sonra, Pucciniler’e hizmet eden bir genç kızı Elvira’nm kıskanması ve ona baskı yapması, kızın kendini zehirlemesiyle sonuçlandı. Olay, dönemin büyük skandallarından birine dönüştü. Zulüm ve iftira ile suçlanıp yargılanan Elvira tutuklanmadı, ama Puccini kızın ailesine büyük bir tazminat ödemek zorunda kaldı.
Puccini ikinci operası Edgar’ı Alfred de Musset’nin bir tiyatro yapıtı üstüne besteledi. 1889’da Milano La Scala’da sahnelenen opera başarısızlığa uğradı. Yayımcı Ricordi, Wagner’in Die Meistersinger von Nürnberg (Nürnberg’li Usta Şarkıcılar) adlı operasını dinlemesi için Puccini’yi Almanya’da Bayreuth’a gönderdi. Puccini oradan Manon Lescaut’yu bestelemek düşüncesiyle döndü. Abbe Prevost’un bu ünlü romanını daha önce Daniel François Esprit Auber (1782-1871) ve J. Massenet de bestelemişlerdi. Bu yapıtla birlikte Puccini’nin üslubu da belirginleşmeye başladı: Gerçeklerle ilgili konulara eğilim, etkileyici şarkı partileri, orkestranın yalm bir eşlik yerine dramatik yolda kullanılması. 1893’te sahnelenen Manon Lescaut’nun ardından gelen La boheme genç besteciyi tüm dünyaya tanıttı. Henri Mıırger’in Scenes de la v’ıe de boheme (“Bohem Yaşamından Sahneler”) adlı romanından esinlenen yapıttan dört yıl sonra Tosça sahnelendi. Konu Victorien Sardou’nun La Tosça adlı melodramından alınmıştı.
Madama Butterfly
İzlenimci (empresyonist) müzikten etkiler taşıyan Madama Butterfly’ın 1904’teki ilk sahnelenişi olumlu karşılanmadı. Daha sonra opera sahnelerinin en sevilen yapıtlarından biri durumuna gelen Madama Butterfly’m müziği yer yer Asya müziğine özgü beş ton (pentaton) sistemine dayalıydı. Müzikte alışılanın dışında yeni bir ses özlemini çeken 20. yy’ın izleyicisi, Puccini pentatonizminin getirdiği yabancı renkleri büyük bir ilgiyle karşıladı.
Turandot
Puccini 1907’de ABD’ye gitti. Bu gezinin etkisiyle konusu Amerika da geçen La fanciulla del west’i (Altın Batının Kızı) besteledi. 1910’da A.Toscanini yönetiminde New York Metropolitan Operası’nda ilk seslendirilişi yapılan bu opera büyük başarı kazandı. Puccini daha sonra yine Metropolitan için İl trittico olarak adlandırılan birer perdelik üç opera besteledi. Her birinde ayrı bir biçim denemesi yaparak “II tabarro” (Pelerin) ile gerçekçi, “Suor Angelica” (Rahibe Angelica) ile duygusal, “Gianni Schicchi” ile güldürücü opera türünü kullandı. Son yapıtı Turandot’ A a yine izlenimci üsluba yöneldi. Bu operayı tamamlayamadan gırtlak kanserinden öldü. Turandot’w daha sonra orkestra şefi ve besteci Franco Alfano (1878-1954) bitirdi.
Sanatının niteliği
Yapıtlarının konusu ve işlenişiyle, İtalyan operasında Gerçekçilik akımının en büyük temsilcisi olarak gösterilen Puccini, yaşadığı çağın müzik anlayışına uyarak besteleme tekniğindeki yeniliklere önem vermiş, Debussy, Stravinsky, Richard Strauss ve Schoenberg’in teknik ve estetik özelliklerini yakından incelemiş, ama gene de operalarında geç-romantik denebilecek bir anlatım biçimine bağlı kalmıştır.
• YAPITLAR (başlıca): Opera: Le villi, 1884; Edgar, 1889; Manon Lescaut, 1892; La boheme, 1896; Tosça, 1900; Madama Butterfly, 1904; La fanciulla del mest, 1910, (Altın Batının Kızı): La rondine, 1917, (Kırlangıç); 11 trittico, 1918; Turandot, 1926. Orkestra Müziği: Senfonik Kapriçyo, 1883. Oda Müziği: Re Majör Yaylı Sazlar Dörtlüsü, 1883; Yaylı Sazlar Dörtlüsü için Füg, 1883.
• KAYNAKLAR: G. Adami, Puccini, 1935; K.G. Fellerer, Giacomo Puccini, 1937; A. Fraccaroli, La vita di Giacomo Puccini, 1925; R. Speclit, Giacomo Puccini, Das Leben, der Mencsh, das Werk, 1931.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi