ROUSSEAU, Jean Jacques (1712-1778)
Fransız düşünür ve siyaset kuramcısı. Görüşleriyle 1789 Fransız Devrimi’nin önderlerine esin kaynağı olmuştur.
28 Haziran 1712’de Cenevre’de doğdu, 2 Temmuz 1778’de Paris yakınlarında Ermenonville’de öldü. 16. yy’da Fransa’dan kaçıp İsviçre’ye sığman bir Fransız Protestan ailesinden gelen babası saatçiydi. Annesini doğumundan kısa bir süre sonra yitirdi. Çocukluğu babasından Fransız ve Yunan edebiyatının başyapıtlarını dinlemekle geçti.
Katoliklik’e göre daha akılcı, daha bireyci, daha sade bir din olan Calvinist bir ahlak anlayışıyla yetişti. 1722’de, babası, bir kavga sonucu, hapse girmemek için Cenevre’yi terketmek zorunda kalınca, dayısının yanına yerleşti ve bir Protestan papazın yanında Latince’yi ve Klasikler’i öğrendi. 1724’te Cenevre’de bir noterin yanında kâtip olarak çalışmaya başladı; ertesi yıl bir oymacı ustasının yanına çırak olarak verildi. Sert ve otoriter bir kişi olan ustasının baskısından kurtulmak için, Mart 1728’de Cenevre’den kaçarak Savoie’ya gitti. Oradaki Katolik papazlarm yardımıyla, Cenevre’den kaçanlara yardım eden, Katoliklik’i yeni benimsemiş olan Louise Eleanore Warens’in koruması altına girdi. Warens tarafından yollandığı Torino’daki Katolik misafirhanesinde, Protestanlık’ı reddederek Katoliklik’i kabul etti. 1729’da Savoie’ya dönerek bir süre din öğrenimi gördü. Sonradan âşığı olduğu Warens’in yanında geçirdiği uzun yıllar boyunca çeşitli işlerde çalıştı ve bol bol okuyarak kendini eğitti. Aynı dönemde bir müzik okuluna giderek İtalyan müziğini öğrendi; beste yapabilecek ve orkestra yönetebilecek bilgi düzeyine ulaşıp müzik öğretmenliği yapmaya başladı.
Paris’e yerleşmesi
1741’de Warens’den ayrılarak, geliştirdiği bir nota sistemi taslağını Bilimler Akademisi’ne sunmak üzere Paris’e gitti. 1743’te basılan bu taslak, ona beklediği ünü ve serveti getirmedi. Bu dönemde Paris sosyetesinden kişilerle kurduğu ilişkilerin yardımıyla Eylül 1743’te Venedik büyükelçisinin yanına sekreter olarak girdi. Ancak elçiyle anlaşamadığından, Ağustos 1744’te Paris’e dönmek zorunda kaldı. Paris’e dönüşünden kısa bir süre sonra kaldığı otelde oda hizmetçiliği yapan Therese Levasseur’le birlikte yaşamaya başladı. Aynı zamanda varlıklı bir banker ailesi olan Dupin’lerin yanında sekreterlik yapmaya başladığı bu dönemde, Deniş Diderot’yla tanıştı ve onunla yakın bir dostluk kurdu.
1750’de Diderot’nun özendirmesiyle Dijon Akademisi’nin açtığı “Bilimler ve sanatlar ahlakın bozulmasına mı, yoksa arınmasına mı hizmet etmiştir?” konulu yarışmaya katılarak, konan ödülü kazandı. Bilimlerin, özellikle de sanat ve edebiyatın, ahlakı bozduğunu ve eşitsizliğe dayalı olan uygar toplumda, zenginlerin elindeki büyük servetin ve köleliğin kaynağı olduğunu savunduğu denemesi büyük yankılar uyandırdı ve üç yıl süren tartışmalara yol açtı. 1752’de yazdığı Le devin du village (“Köyün Kâhini”) adlı operasının büyük başarı kazanması üzerine, ödül olarak verilmek istenen krallık onur ödeneğini reddetti ve yaşamını, ilkeleri ile bağdaştırmak amacıyla, Dupin’lerin bankasındaki işinden ayrılıp tüm değerli eşyalarım satarak, yaşamını nota kopya ederek kazanmaya başladı. Aynı dönemde Diderot ile d’Alembert’in yayımladığı Ansiklopediye müzik maddeleri yazdı. 1753’te, Fransız müziğini eleştiren bir yazısı, Paris Operası ile arasında bir polemiğe yol açtı. Bu olay ve siyasi iktidara yönelttiği eleştiriler, polisçe göz hapsine alınmasına neden oldu.
1755’te gene Dijon Akademisi’nin açtığı bir yarışmaya Discours sur l’origine et les fondements de l’inegalite parmi les hommes (insanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı ve Temelleri Üzerine Konuşma) adlı yapıtıyla katıldı. Ancak Cenevre Cumhuriyeti’ne adadığı yapıtı bu kez ödül kazanamadı. Aynı yıl, Ansiklopedi’ye yazdığı “Politik İktisat” maddesinde, toplumsal eşitsizliği en aza indirmek için herkese siyasal hak ve görevlerde eşitlik sağlanmasını, eğitimin genelleştirilmesini, miras ve lüks mallar üzerine vergi konulmasını önerdi.
1754 yazında gittiği Cenevre’de çok iyi karşılanan Rousseau, orada yeniden Protestan olarak Cenevre vatandaşlık haklarını geri aldı. Paris’e dönüşünde kiliseye ve parlamentoya (uzmanlardan oluşan yüksek adalet mahkemesi) karşı verdikleri mücadelede Ansiklopediciler’i desteklemeyi sürdürmekle birlikte, onlarla din konusunda anlaşmazlığa düşerek bu çevreden uzaklaşmaya başdı. 1756’da, Paris yaşamından bunalarak, Montmorency yakınlarında bir kır evine yerleşti. D’Alembert’in 1757’de Ansiklopedi’ye yazdığı “Cenevre” maddesinde, kentte felsefi düşüncelerin yayılması için bir tiyatro kurulması önerisine şiddetle karşı çıkarak, ona, cumhuriyetle yönetilen kent devletlerinde aristokratik bir lüks olan tiyatronun yerini festivaller, danslar, spor yarışmaları ve oyunlar gibi eğlence türlerinin alması gerektiğini ileri süren bir mektup yazdı. Bu mektup Ansiklopediciler’den kesin olarak ayrılmasına neden oldu. Bu dönemde kaleme aldığı ve 1761’de yayımlanan, aristokrasinin yozlaşmasına ve şehvet düşkünlüğüne karşı, erdem anlayışını ortaya koyduğu, romantik bir havaya sahip olan Julie ou la nouvelle Heloise (JulieYahut Yeni Heloise) adlı romanı, büyük başarı kazandı. Yine bu dönemde yazdığı ve 1762’de yayımladığı Du contrat social, ou principes du droit politique (Toplum Sözleşmesi ya da Siyasi Hukuk İlkeleri) adlı yapıtının Fransa’da dağıtımı yasaklandı. Paris Parlamentosu, Mayıs 1762’de Paris’te satışa çıkan Emile ou de l’education (Emil) adlı yapıtının dinle ilgili bölümünün, yakılmasına ve Rousseau’nun tutuklanmasına karar verdi.
Sürgün yılları
Bunun üzerine İsviçre’ye geçen Rousseau, yapıtlarının Cenevre’de de mahkûm edilmesi üzerine oradan ayrılarak Bern’e gitti; oradan da ayrılmak zorunda kalınca, Prusya’ya bağlı Neuchâtel Prensliği’ndeki Motiers köyüne sığındı. 1763’te bir siyasi tartışma yaratmamak için Cenevre vatandaşlığından ayrıldı. Korsika için bir anayasa tasarısı hazırladı ve 1764’te Voltaire’in kendisine saldıran bir yazısı üzerine otobiyografik bir çalışma olan Confessions’u (İtiraflar) yazmaya başladı. Görüşlerini savunmak için kaleme aldığı iki mektuptan biri, Neuchâtel’deki Protestan papazlarını öfkelendirdi, onların kışkırtması ile evi taşlanınca bu kentten de ayrılmak zorunda kaldı. Eylül 1765’te gittiği Bern’den de yeniden sürülünce, David Hume’un davetini kabul ederek, Ocak 1766’da İngiltere’ye geçti. Ancak onunla arası açılınca Mayıs 1767’de Fransa’ya döndü. Adını değiştirerek birçok değişik kentte ve kasabada yaşadıktan sonra 1770’te oturma izni alınca Paris’e yerleşti. 1771’de Polonya milliyetçilerinin isteği üzerine, Polonya için bir siyasi reform tasarısı hazırladı.
Yaşamının son yıllarında, herkesten kuşkulandığı için, az sayıda genç ziyaretçi dışında yanına kimseyi kabul etmeyen Rousseau, Mayıs 1778’de Ermenoville’e gittikten kısa bir süre sonra öldü. Ermenoville’de bir adaya gömülen kemikleri Fransız Devrimi sırasında Paris’teki Pantheon’a taşındı.
Doğal hukuk üstüne görüşleri
Doğal hukuk görüşünü savunan düşünürlerin mirasçısı olan Rousseau, halk egemenliğini savunmadıkları için bu düşünürlere karşı çıkmış, Hobbes’un mutlakiyetçiliğini ve doğada insanın insana karşı kurt olduğu görüşünü çürütmek için kullandığı kanıtları, bir zamanlar hayranlık duyduğu Locke’dan almıştır. Ancak, toplumla ilgili olarak, Ho’bbes’un görüşlerinden yararlanmış ve Toplum Sözleşmesi’nl yazarken Locke’ dan çok Hobbes’dan esinlenmiştir.
İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı
Rousseau, zamanında egemen olan ve gelişmeyi düzgün bir yükselik olarak ele alan düşünürlerinkinden farklı olarak, gelişmeyi çelişkili ve karşıtlıklar içeren bir süreç olarak ele almıştır. Engels, onun insanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı kitabını diyalektiğin üstün yapıtları arasında sayar. Rousseau, ilk büyük yapıtı olan bu kitabında, doğal durumda herkesin eşit ve özgür olduğunu ileri sürer. Ona göre, sonradan, maden işletmeciliğinin ve tarımın ortaya çıkması ve bir kimsenin bir toprak parçasının etrafını çevirerek burasının kendisine ait olduğunu ilan etmesiyle mülkiyet kurumu doğmuş, bu da doğal eşitliği ortadan kaldırarak, eşitsizliği, zengin-yoksul, efendi-köle ayrımını ortaya çıkarmıştır. Bunun sonucu olarak baş gösteren gasplar, haydutluklar, cinayetler biçimindeki sürekli çatışmanın, kendi çıkarlarını zedelediğini gören zenginlerin, zengin-yoksul herkesin uyması gereken kurallar koymayı ve bu kargaşalığa son vermeyi önermesi, yoksulların da bu önermeyi kabul etmesi toplumu ve yasaları doğurmuştur. Bu anlaşma ile eşitsizlik sonsuza dek pekiştirilmiş ve özgürlük ortadan kaldırılmıştır. Rousseau, yapıtında doğal duruma geri dönülmesini değil, çağdaş toplumun herkesin eşitliğine dayanan ve herkesin doğal haklarını güvence altına alan bir toplum olması gerektiğini savunmuştur.
Toplum Sözleşmesi
Rousseau, insanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı kitabının devamı sayılabilecek olan Toplum Sözleşmesinde, ideal bir tolum ve devlet kuramı ortaya koymaya çalışır. Yapıtta, insanın önce özgür olmasına karşın sonradan nasıl olup da bir başkasına boyun eğdiği ve bu kişinin onun üzerinde otorite kurma hakkını nereden aldığı sorusuna yanıt arayarak, sonuçta bunun herkesin benimsediği bir sözleşme ile olabileceğini belirtir. Rousseau, bu yapıtında, daha önce söz ettiği hileli sözleşme yerine, gerçek bir toplum sözleşmesini betimler. Ona göre bu sözleşme sonucu toplum üyelerinden her biri, tüm doğal haklarıyla birlikte kendi varlığını, kendine ait toprakları topluma bırakır, bir “genel irade”nin emrine verir. Böylelikle, insan “doğal özgürlüğünü” yitirir. Ama aynı sözleşme uyarınca medeni özgürlüğünü ve elindeki şeylerin mülkiyet ve tasarruf hakkını elde eder. Ancak bu hak, toplumun tek tek üyeleri üzerinde sahip olduğu hakka bağlıdır. Bu sözleşme ile oluşan ve üyelerinin eğemen varlık ya da devlet adını verdikleri siyasi bütün, sadece “genel irade” tarafından yönetilebilir. Genel irade, toplu olarak halk adını alan toplum üyelerinin özel iradelerinin bir toplamı, ya da çoğunluğun iradesi değildir; genel irade üyeler arasındaki ortak toplumsal çıkarlardır. Bu nedenle genel irade, sürekli olarak doğrudur ve kamu yararını gözetir. Rousseau, yasaların bu genel iradenin eylem ve hareketleri olduğunu ifade ederek, yasaların halk tarafından yapılması gerektiğini söyler. Ona göre, halk iyiyi ister, ama bunu her zaman kendiliğinden göremez, bu nedenle halk yol gösterici bir yüksek zekâya gereksinim duyar. Ancak yasaları kaleme alan bu kişiler, halka ait olan yasama yetkisine sahip olamazlar.
Rousseau’ya göre, egemenlik genel iradenin uygulanmasından başka bir şey değildir ve bir başkasına bırakılamaz. Genel irade temsil de olunamaz. Halkın seçtiği vekiller, halkın temsilcileri olamazlar, yalnızca memurları olabilirler. Rousseau, bu görüşleri ile İngiltere’deki temsili hükümet sistemini eleştirmekte, doğrudan ve mutlak demokrasiyi savunmaktadır.
Rousseau, ayrıca Montesquieu’nün güçler ayrımı kuramına da karşı çıkarak, yasama ve yürütmenin bir bütünün parçaları olduğunu ve bölünemeyeceğini, egemenliğin tümüyle halka ait olabileceğini, hükümetin ise egemen varlığın sadece bir vekili olduğunu belirtir. Hükümet üyeleri de egemen varlığın memurları durumundadırlar.
Hükümet biçimleri
Rousseau, hükümet biçimlerini üçe ayırır: Egemen varlık, hükümet görevini halkın tümüne bırakmışsa demokrasi; az sayıda kişinin eline bırakmışsa aristokrasi; bir tek yüksek memura bırakmışsa monarşi söz konusudur. Ancak hükümet biçimi ne olursa olsun, egemenlik her durumda tümüyle halka aittir. Rousseau “En iyi hükümet nedir?” sorusunun belirsiz ve çözümü olanaksız bir sorun olduğunu belirterek, bu konuda Montesquieu’nün çervesel etkenlerle ilgili görüşlerine katılır. Ona göre de, her ulusa iklim ve doğa koşullarına ve diğer etkenlere göre değişen özel bir yasa sistemi hazırlanmalıdır.
Eğitim üstüne görüşleri
Rousseau eğitim ve kültür üstüne görüşlerini dile getirdiği Emil’de, öğretmenin istekleri ve otoritesi üzerine kurulu bir eğitimin özgür insanlar değil, emredenler ya da köleler yarattığını ileri sürer ve çocuğun, doğa içinde gereksinmelerini tam bir özgürlük içinde gidererek, öncelikle bir insan olarak yetiştirilmesini ister. Bu eğitimde beynin eğitiminden önce, bedenin eğitimi ön planda olmalıdır. Rousseau’ya göre çocuk olgunluk çağına erişinceye değin kilise öğretilerinden ve ahlaki eğitimden uzak tutulmalıdır. Çocuk olgunluk çağına erişince, öğretmeni ile özgür bir arkadaşlık ilişkisi içinde, toplum yaşamında kendisine gerekli olan şeyleri öğrenecektir. Rousseau’nun bu görüşleri Pestalozzi ve Froebel gibi eğitimciler üzerinde büyük etki yaratarak, çocuk psikolojisinin ve pedagojisinin öncüsü hatta kurucusu olarak anılmasına neden olmuştur.
Rousseau, din konusunda, Tanrıtanımazlık’ın zenginlerin yüklenebileceği bir lüks olduğunu, yoksulların ise teselli bulabilecekleri bir dine gereksinim duyduklarını ileri sürerek, kilise dogmalarını reddeden, kafaya değil duyguya dayanan, az sayıda kuralı olan basit, uygar bir din anlayışını savunur.
Etkisi
Rousseau’nun duyguyu ön plana çıkaran görüşleri, akla ağırlık veren 18. yy Aydınlanma felsefesinin sona ermesini simgeler. Düşünceleri, Kant, Fichte, Hegel gibi düşünürleri etkilemiş ve Romantizm akımının canlanmasına kaynaklık etmiştir. Rousseau’nun, Fransız Devrimi’ni hazırlayan düşüncelerin başlıca kaynaklarından biri olarak ortaya koyduğu siyasal model, (Jacobins) ve önderleri Robespierre tarafından 1793 anayasası ile yaşama geçirilmeye çalışılmıştır. Ancak Rousseau’nun iktisadi görüşlerindeki bulanıklık, Jakobenler’in uygulamalarına da yansımıştır.
Tüm yurttaşların doğal haklara sahip olduğu bir toplumsal eşitlik düzenini savunan Rousseau, o dönemde hem aristokrasinin baskısı altında ezilen, hem de burjuvazinin gelişmesiyle birlikte giderek yok olan küçük mülk sahiplerinin çıkarlarının sözcülüğünü etmiştir.
• YAPITLAR (başlıca): Dissertation sur la musique moderne, 1743, (“Çağdaş Müzik Üzerine Bilimsel İnceleme”); Discours sur les Sciences et les arts, 1750, (İlimler ve Sanatlar Üzerine Nutuk, 1963); Le devin du village, 1752, (“Köyün Kâhini”); Lettre sur la musique française, 1753, (“Fransız Müziği Üzerine Mektup”); Discours sur l’origine et les fondements de l’inegalite parmiles hommes, 1755, (İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı ve Temelleri Üzerine Konuşma, 1968); Lettre a M. d’Alembert sur les spectacles, 1758, (Tiyatro Oyunları Üstüne d’Alembert’e Mektup Altı Kitabıyla Birlikte Rousseau içinde, 1967); Julie ou la nouvelle Heloise, 1761, (Julie Yahut Yeni Heloise, 1943-1945); Du contrat social: ou principes du droit politique, 1762,(ToplumSözleşmesiya daSiyasiHukuk İlkeleri,1965); Emile ou de l’education, 1762, (Emil, 1943); Lettre d Cbristophe de Beaumont, 1763, (“Christophe Beaumont’a Mektup”); Lettres ecrites de la montage, 1764, (Dağdan Yazılmış Mektuplar, Altı Kitabıyla Birlikte Rousseau içinde, 1967); Confessions, 1765-1770, (İtiraflar, 1975); Dictionnaire de musique, 1768, (“Müzik Sözlüğü”); Considerations sur le gouvernement de Pologne, 1772, (“Polonya Hükümeti Üzerine Görüşler”); Rousseau jııgede Jean Jacques, Dialogues, 1789, (“Rousseau Jean Jacques’ı Yargılıyor, Diyaloglar”); Les reveries du promeneur solitaire, 1782, (Yalnız Gezen Adamın Hayalleri, Altı Kitabıyla Birlikte Rousseau içinde, 1967).
• KAYNAKLAR: O.Alplaçin, J.].Rousseau, 1971; E. Cassirer, The Question of Rousseau, 1954; R.Derathe, Jean ]acques Rousseau et la Science politique de son temps, 1950; E. Durkheim, Montesquieu and Rousseau: Forerunners of Sociology, 1960.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi