Naif Sanat
Naif sanat terimi sanat eğitimleri olmayan ve çoğu kez geleneksel ya da çağdaş teknikleri uygulamayan sanatçıların yapıtlarını kapsar. Çok eski çağlardan beri bu tür yapıtların üretilmesine karşın, bunların bir sanat yapıtı olarak nitelendirilmeleri ve dolayısıyla “moda” olmaları 20.yy’a ait bir olgudur. Bugün, Barcelona’daki Katalon Sanatı Müzesi’ndeki duvar resimleri ile Savoi’da Lanslevillard köyündeki St. Sebastian Şapeli resimleri bu türün ilk örneklerindendir. Amerika’da Koloni döneminde ortaya çıkan ressamların ürünleri de naif niteliktedir.
1900’lerin başlarında Paris’te Henri Rousseau’nun resimlerinin aydın çevrelerce tanınması ve beğenilmesi, naif sanata bir canlılık kazandırmış, Rousseau’yu Louis Vivin (1861-1936), Seraphine de Senlis (1864-1934), Andre Bauchant (1873-1958), Camille Bombois (1883-1970) ve Dominique Peyronnet (1872-1943) gibi Fransız Naifler izlemiş, 1920 ve 1930’larda galeriler bu sanatçıların yapıtlarını yaygın bir biçimde sergilemişlerdir.
Naif sanat için kimi zaman kullanılan primitif sözcüğü, ilkel kültürleri çağrıştırdığı ve bu kültürler geleneklerine bağlı oldukları için, geleneklerden bağımsız olan naif sanat konusunda birtakım yanlış anlamalara yol açmaktadır. Naif sanat, primitif sanattan, amatörce yapılan resimlerden, halk sanatlarından, çocukların ve ruh hastalarının yaptığı Art Brüt (Ham Sanat) resimlerden ve akademik sanattan ayn bir türdür.
Naif sanatçılar bir okul ya da akım oluşturmazlar. Genellikle yalnız ve birbirinin ürününden habersiz çalışırlar. Kimileri küçük yaşta, kimileri ise orta, hatta geç yaşta resme başlamıştır. Temel uğraşları resim değildir, yalnız boş zamanlarında resim yaparlar. Çoğu, çevresinde gördüğü olayları konu alır ve gerçekçi (realist) bir yaklaşımla en ufak ayrıntılara kadar işler. Seraphine ve Yugoslav ressam Ivan Vecenaj (1920) gibi bazıları ise düşgücüne ve fanteziye ağırlık verir ve yapıtlarında neredeyse gerçeküstücü nitelikler yansıtırlar. Geleneksel perspektif kuralları yerine kendilerine özgü bir perspektif anlayışı uygular, nesnenin gerçek boyutlarına bağlı kalmadan, önem verdikleri öğeleri büyük, öbürlerini ise daha küçük işlerler. Akademik eğitimli ressamlarla tek ortak yönleri belli bir kompozisyon anlayışı ve çevrelerindeki olayları şiirsel bir dille aktarmalarıdır. Bu bağlam içinde Picasso ve Klee’nin yapıtlarında yer yer izlenen naif öğeler “sahte naif’ olarak nitelenir.
20.yy içinde ABD’de Büyükanne Moses (1860-1961), Morris Hirshfleld(1872-1946); İngiltere’ de Alfred Wallis (1855-1942); Macaristan’da Tibor Csontvary-Kosztka (1853-1919); İtalya’ da Omeore Metelli (1872-1938); Polonya’da Nikifor (ykş. 1895-1968); İsrail’de Shalom von Safed (ykş. 1885); Belçika’da Edgar Tytgat (1879-1957); Rusya’da Niko Pirosmanaşvili (1863-1918); Çekoslovakya’da Stefan Danko 1912); fosef Kemko (1887-1960); Yugoslavya’da ise Ivan (1914) vejosip (1936) Generalic, Stjepan Vecenaj (1920),jano Knojzovic (1925), Martin Jonas (1924), Janko Brasic (1905) ve Anucia Maran (1918) gibi sanatçılar naif örnekler ortaya koymuşlardır.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi