On İki Ton Müziği
19. yy’ın ikinci yarısında Wagner ve Debussy gibi besteciler, 17. yy’dan beri Batı müziği armonisinde egemenliğini koruyan tonal sistemi sınırlayıcı bulmaya başlamışlardı. Ancak, yapıtlarında klasik yani tonal armoniye uymayan aralıklar (interval), akorlar ve akor bağlanışları kullanmakla birlikte, tonal yapıyı ya da bunun egemenliğini tam olarak yıkamamışlardır.
Schönberg, tonalitedeki öbür seslerin bir tonik merkezine bağımlı oldukları sürece, kromatik dizinin tüm olanaklarından tam olarak yararlanılamayacağı görüşündeydi. Bu nedenle, tonaliteye ve toniğin merkez olma özelliğine karşı çıkmış ve kromatik dizideki on iki ses arasında bir eşdeğerlilik sağlanmasının gerekliliğini savunmuştur. Böylece tonal sistemi bütünüyle yadsıyan Schönberg, yeni bir sistem geliştirmiş ve bu sisteme “on iki ton ile besteleme yöntemi” adını vermiştir. Bu yönteme verilen başka bir ad da Yunanca’dan üretilen “dode-kafotıik müzik”tir.
On iki ton tekniği ile bestelenen bir yapıtta bütünlük, bestecinin on iki sesi de istediği bir sıraya göre art arda dizerek oluşturduğu on iki ton dizisi ya da kısaca dizi aracılığı ile sağlanır. Bu diziye, temel dizi (Grundgestalt) denir. Dizideki on iki ses de birbirleri ile eşdeğerli olduklarından, içlerinden hiçbiri öbür on bir nota geçmeden, bir kez daha kullanılamaz. Besteci bu temel diziyi sondan başa doğru dizebilir; sesler arasındaki ton aralığını koruyarak çıktcı olan aralıkları inici, inici olanları çıkıcı olarak çevirebilir ya da temel dizinin bu çevrilmiş durumunu sondan başa doğru dizebilir. Elde edilen bu dört dizi, kromatik dizideki on iki sesin her birinden başlayabilir. Böylece toplam kırk sekiz dizi elde edilmiş olur. Bu kırk sekiz diziden her birinin bir beste içinde mutlaka kullanılması gerekmez. Örneğin, Schönberg Op. 25 Piyano Süiti’nde sadece sekiz dizi kullanmıştır. Aynca, tıpkı dizideki seslerin herhangi bir merkezi notaya bağımlı olmamaları gibi, diziler de temel diziye bağımlı değildir. Yani diziler arasında hiyerarşik bir ilişki yoktur.
On iki ton tekniğinde melodi, en yüksek yoğunluk ve anlatımı sağlayabilmek için sık sık bir oktavdan öbürüne sıçrar. Bu ise, geleneksel melodide pek görülmeyen bir özelliktir. On iki ton müziğinin bu özelliği, dizinin, ton yüksekliklerinin değil, ton bağıntılarım düzenlemesi ile de ilintilidir. Örneğin, re-fa ton bağıntısı üçlü minör, altılı majör ya da oktavı aşarak onlu minör, on üçlü majör biçiminde kullanılabilir. Klasik armoniye göre disonant bir akor gerilim duygusu doğurduğundan, konsonant bir akora bağlanarak bir rahatlık duygusuna ulaşır.On iki ton müziğinde ise akorların bağlanışlarını düzenleyen bu tür kurallar yoktur. Bu müziğin hareket noktası disonantlardır. On iki ton tekniğiyle yapılmış bir beste, disonantın bir düzeyinden başka bir düzeyine sıçrayarak ilerler. Böylece ortaya sürekli gerilim duygusu yaratan bir müzik çıkar.
On iki ton tekniğinin başlıca üç temsilcisi olan Schönberg, A.Berg ve A. Webem, Viyana Okulu bestecileri diye anılırlar. Bu teknik II. Dünya Savaşı’ndan sonra, değişik estetik görüşleri olan birçok besteci tarafından da kullanılmaya başlanmıştır.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi