POMPONAZZİ, Pietro (1462-1524)
İtalyan, filozof ve bilgin. Tinin ölümsüzlüğü inancının us ilkeleriyle bağdaşamadığını ileri sürmüştür.
16 Eylül 1462’de Mantua’da doğdu, 18 Mayıs 1524’te Bologna’da öldü. Eski ve soylu bir ailedendi. Latince adı Pomponatius Petrus’tur, Padova Üniversitesi’nde felsefe ve tıp öğrenimi gördü, 1487’de doktor sanını kazandı. Bologna, Padova ve Ferrara üniversitelerinde felsefe ve tıp okuttu. Aristoteles, Platon ve öteki Yunan filozoflarını, İtalyanca çevirilerinden inceledi, Yunan ve Latin dillerini yeterince öğrenmedi. Hıristiyanlık’ın özüne aykırı sayılan görüşleri nedeniyle, kendisini çekemeyenlerce, ağır suçlamalara uğramasına karşın X. Leon’un ilgisini çekti, tutuklanıp yargılanması engellendi. Tartışmayı seven tutumu, etkili konuşmaları başarılı bir söylevci olması nedeniyle, kısa süre içinde birçok yandaş topladı, düşünceleri hızla yayıldı. 1500’de, ünlü ve varlıklı bir ailenin kızıyla evlendikten sonra, bütün çalışmalarını bilim ve felsefe konuları üzerinde topladı, toplumsal olaylara pek karışmadı.
Pomponazzi, 1516’da yayımladığı De immortalitate animae (“Tinin Ölümsüzlüğü Üstüne”) adlı yapıtıyla ilgi çekti. Burada tinin ölümlülüğü ya da ölümsüzlüğü konusunda us ilkelerine dayalı bir yargıda bulunmanın olanaksızlığını ileri sürdü. Ona göre, insan, tinin ölümsüzlüğüne bir filozof olarak değil, Hıristiyan olarak inanabilir. Çünkü din us ilkelerine dayanmadan inanmayı, filozof ise usun ışığı altında düşünmeyi gerekli görür. Aristoteles’in öğretisinden yola çıkan, ancak tin konusunda doğacı -maddeci bir görüşü savunan Pomponazzi için doğru olan inancın değil usun bulduğudur. Onun, Aristoteles’le ilgili düşüncesi, Skolastik tanrıbilim anlayışına karşı olup, us ilkelerine dayalı bir içerik taşır. Ona göre evrende değişmeyen bir toplum yasası yoktur, bu nedenle düş gücünün ürünü olan bütün inanç yasaları da değişecek, çağın anlayışına uygun bir biçim alacaktır. Çünkü din salt gerçeği aramaz, birtakım korkutucu düşünceler ileri sürerek, yeterince aydınlanmamış, bilgisiz kimseleri kandırır ve çıkar sağlar. Din yüksek bir gerçeğin bilgisi sayılamaz.
Pomponazzi bilgi sorununa, duyulara dayanarak çözüm arar ve dış evrenden edinilen izlenimlerin, bilginin temel öğeleri olduğu görüşünü savunur, insan bilgisi zaman, uzay, iklim ve duyulur evrenden oluşan dörtlü bir koşul örgüsüne dayanır. Salt anlığın ürettiği bilgi bir gölge gibidir, gerçek değildir. Çünkü, bilginin oluşumunda, önemli olan yaşam ve devinmedir, somut varlıklardan sıyrılarak soyut bir ortamda düşünmek, düş kurmak değildir. Yaşamı biçimlendiren, ona gerçek bir içerik kazandıran dindir. Ancak bu din, gerçeküstü varlıkları konu edinen, us kurallarına aykırı düşen inançlar birikimi değil, insanı doğanın gerçeklerini kavramaya götüren bir öğreti niteliğindedir. Bu nedenle, Skolastik’in ve Kilise Babaları’nın önerdikleri dinle, ustan kaynaklanan dinin ilgisi yoktur. Gerçek din, duyularla sağlanan izlenimlerin bilgiye dönüşmesinde, eksik olanı bütünlüğe ulaştırandır.
Usu anlıksal (speculative) ve etkin olmak üzere ikiye ayıran Pomponazzi birincisini felsefe, İkincisini din alanına aktarır. Felsefe önsel (a priori) ve saltık ilkelerin bilimidir, bu nedenle anlıksal usa dayanır, din ise yaşamla ilgili olayları, töreleri ve davranışları düzenler, bu özelliği dolayısıyla da uygulamayı sağlayan ustan yararlanır. Felsefe yalnız düşünürler, bilgeler için, din ise bütün insanlar için gereklidir. Anlıksal us, bütün insanlarda eşit değildir, oysa uygulamaya dayanan etkin us eşittir. Ahlakın temelini oluşturan da bu us eşitliğidir.
Ahlak bütün bireylerin doğru, erdemli, birbirine karşı saygılı olmalarını gerektirir. Çünkü dinin yaşamla bağlantılı, uygulamaya dayanan bölümüdür. Toplumsal düzenin kurulmasını sağlayan dinin insanlar üzerindeki iyi etkileri eylemlerle ortaya çıkar. Bu eylemler de ahlak alanına girer. Toplumsal düzenin kurulması ahlakın ereğidir, bunda belli bir çıkar söz konusu değildir.
Pomponazzi dini Skolastik anlayışın dışında, yaşamla bağlantılı, toplumsal düzeni sağlayıcı bir öğreti olarak niteleyen görüşüyle Rönesans anlayışının doğmasına katkıda bulunmuştur. Onun, özellikle Aristoteles felsefesine getirdiği yorum yeni bir Aris-toteiesçilik’in gelişmesine olanak sağlamış, bu düşünce akımını gelenekçi tanrıbilim alanının dışına çıkarmıştır.
• YAPITLAR (başlıca): De immortalitate aniınac, 1516, (“Övgü”); üefensoriıtm, 1519, (“Savunma”); De Fato, 1520, (“Yazgı Üstiiııe”).
• KAYNAKLAR: W.Betzendörfer, Die Lebre von der doppelten Wahrheit bei Pomponazzi Pietro, 1919; B.Nar-di, Studi su Pietro Pomponazzi, 1965.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi