Soyut Dışavurumculuk (Abstre Ekspresyonizm) Akımı, Özellikleri, Sanatçıları, Hakkında Bilgi

Soyut Dışavurumculuk (Abstre Ekspresyonizm)

1930’lann ikinci yansında ABD ’de, genç kuşak Amerikalı sanatçılann daha ilerici bir sanat arayışına yönelmeleriyle 1920’lerden beri sürmekte olan yerelcilik (regionalism) eğilimleri gücünü yitirmeye başlamıştır. 1936’da New York’taki bir grup tarafından kurulan Amerikalı Soyut Sanatçılar (American Abstract Artists) demeği, bu alanda etkinlikler yaratmak ve New York’u, kanştklıklann arttığı Avrupa’da etkisini yitirmeye başlayan Paris’in yerini alabilecek bir sanat merkezi durumuna getirmek amacını güdüyordu. Avrupa’da artan gerginlik, sanatsal etkinliklerin giderek azalması ve sanatçılar üstündeki siyasal baskılar, pek çok sanatçıyı yeni dünyaya göç etmeye zorluyordu. Bu olaylar zinciri içinde, New York kısa sürede canlı bir sanat merkezine dönüşmüştür. JAlken f Hans Hofmann (1880-1966), S.Dali, M.Emst, Matta ve A.Masson gibi Avrupalı sanatçılarla J.Pollock, W.D e Kooning, Franz Kline (1910-1962), M.Rothko, R.MotheruıelD, Adolph Gottlieb (1903-1974), William Baziotes (1912), B.Newmann, Ad Reinhard (1913-1967) gibi genç kuşak Amerikalı sanatçılar arasında kısa sürede bir dostluk ve işbirliği ortamı doğmuş ve 1940’lann başında Soyuı Dışavurumculuk akımı, tüm bu etkinliklerin bir araya gelmesiyle oluşmuştu.

Akım içinde yer alan sanatçılar, uygulama açısından birbirlerinden çok farklı yaklaşımlar içindeydiler. Örneğin Newmann, Reinhard ve Rothko daha çok tek renkli (monokrom) resimler üretiyor, Kline ve Mothenvell kaligrafiye kaçan bir teknik uyguluyor, pek çoğu soyut çalışırken, Do Kooning figürü çağrıştıran tuvaller yapıyordu. Tüm bu farklıltklara karşın, hepsi de düşünsel açıdan ortak bir tavır içinde, Gerçeküstücü akımın çağrışımlar (free associati-on) ve otomatizm kavramlarından hareket ediyorlardı. Yapıt, bir ön düşünce ya da tasarım olmaksızın, doğrudan, çağrışımların bilinçaltını özgür kılmasıyla biçim buluyor ve sonuçtan çok, yapım süreci önem kazanıyordu. Bu yöntem, kompozisyonda bütüncül bir yaklaşımı doğurmuş, resimsel öğelerin bir araya gelmesiyle oluşan bir kompozisyon anlayışı yerine, tek bir imgenin egemen olduğu bir kompozisyon elde edilmiştir. 1940’lann sonlanna doğru Avrupalı meslekdaşlan kadar yetenekli olabileceklerini kanıtlayan Soyut Dışavurumcular, giderek Gerçeküstücülük etkilerinden annmaya başlamışlar ve daha özgün yapıtlar üretmişlerdir. Geleneksel tuval boyutlannı aşarak çok büyük tuvaller üstünde çalışmaya ve malzemenin olanaklanyla yeni teknikleri irdelemeye başlamışlardır.

Bu gelişim doğrultusunda, sanatçılann akım içinde iki farklı eğilim altında toplanmaya yöneldikleri görülür. 1947’de Pollock’un akıtma (drip) yöntemiyle yaptığı tuvallerde ve De Kooning’in karmaşık çizgilerden oluşan çalış-malannda, boyanın geniş ve büyük kol hareketleriyle sürülmesinden adını alan Hareketli Soyut (Action Painting) akımı doğmuştur. Öte yandan Nevomann, Reinhard ve Rothko giderek tek renkli resimlerini geliştirmiş ve dokusuz düzgün bir yüzey elde etmeye özen göstererek 1950’lerin ortalarında Renk Alanı Resmi (Color Field Painting) olarak anılan akımı oluşturmuşlardır.

1950’lerin sonlarında bu iki eğilimin giderek güçlenmesi Soyut Dışavurumculuk’un bütünlüğünü ve etkisini yitirmesine neden olmuştur.

Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski