Edmund Husserl Kimdir, Hayatı, Felsefesi, Eserleri, Hakkında Bilgi

Edmund Husserl (1859-1938), Alman filozof ve görüngübilim (fenomenoloji) ekolünün kurucusudur. 

Husserl, 8 Nisan 1859'da Moravya'nın Prossnitz şehrinde doğdu ve 27 Nisan 1938'de Freiburg, Almanya'da öldü.

Eğitim: Husserl, Gymnasium'dan mezun olduktan sonra Berlin ve Viyana üniversitelerinde fizik, matematik, gökbilim ve felsefe alanlarında eğitim aldı. 1882'de Viyana Üniversitesi'nde felsefe doktoru unvanını kazandı.

Akademik Kariyer: Husserl, matematikçi Kari Weierstrass'ın asistanı olarak çalıştığı Berlin Üniversitesi'nde çalışmalarına başladı. Matematiksel çalışmalarıyla tanınmıştır.

Felsefe ve Ruhbilim: Brentano ile çalışmak üzere Viyana'ya ve daha sonra ruhbilimci Carl Stumpf'un yanına giderek felsefe ve ruhbilim konularında çalışmalarını sürdürdü.


Öğretim Görevlisi: 1887'den 1901'e kadar çeşitli üniversitelerde öğretim görevlisi olarak çalıştı. 1901-1916 yılları arasında Göttingen Üniversitesi'nde felsefe ve matematik okuttu.

İlişkiler: Husserl, W. Dilthey ve M. Scheler gibi önemli filozoflarla ilişkiler kurdu ve felsefi düşüncelerini bu etkileşimlerden de şekillendirdi.

Emeklilik: 1916'dan emekliye ayrıldığı 1928'e kadar Freiburg Üniversitesi'nde ordinaryüs profesör olarak görev yaptı.

Husserl, fenomenoloji olarak bilinen felsefi yaklaşımı geliştirmesiyle ünlüdür. Fenomenoloji, insan bilincinin deneyimlerini ve bu deneyimlerin anlamını inceleyen bir felsefi metodolojiyi ifade eder. Husserl, bilincin öznel karakterini ve düşüncenin temel yapılarını anlama çabasıyla bu alanda önemli katkılarda bulunmuştur. Husserl'in çalışmaları, 20. yüzyıl felsefesinde büyük bir etki yaratmış ve birçok filozof üzerinde derin etkiler bırakmıştır.

Husserl'in felsefi düşüncelerinin temel özellikleri:

Matematiğin Etkisi: Husserl'in felsefeye ilgisi matematik alanındaki çalışmalarıyla başlamış olabilir, ancak bu onun felsefeyi matematikten türettiği anlamına gelmez. Husserl için felsefe, kendi özgün araştırma alanını temsil eder ve diğer bilimlerden bağımsız bir konuya odaklanır.

Felsefenin Bağımsızlığı: Husserl, felsefenin bağımsız bir varlık alanını konu edindiğine inanır. Felsefe, kendine özgü kavramlar ve sorunlar içerir ve diğer bilimlerin buyruğu altına girmemelidir.

Fenomenlerin Önemi: Husserl için önemli olan, fenomenlerin (görüngülerin) incelenmesidir. Fenomenler, alışılmışın dışında özel bir anlam taşır ve felsefenin ana konusu olarak kabul edilir.

Yöntem: Husserl, felsefenin bağımsız bir varlık alanını keşfetmek için yeni bir yöntem geliştirmişti. Bu yöntem, fenomenlere (görüngülere) dönmeyi gerektirir. Fenomenlere dönmek, varlık alanına girmek ve görülmeyen veya gizli olanı açığa çıkarmak anlamına gelir.

Tutum: Husserl'in fenomenolojik yöntemi, özü (essence) aramaya yönelik bir tutumu içerir. Bu tutum, doğal niteliklere değil, varlığın özüne odaklanır ve fenomenlerin incelenmesinde kullanılır.

Algı Dışı: Husserl'e göre, fenomenlerin incelenmesi, doğal dünyanın algısal algılanmasından daha fazlasını gerektirir. Bu, yeniden bulunması ve görülmesi gerekeni aramakla ilgilidir.

Sonuç olarak, Husserl'in fenomenolojik yaklaşımı, felsefenin bağımsız bir varlık alanını incelemeye odaklanır ve fenomenlere dönme, özü arama ve algı dışı bir tutum gerektirir. Husserl'in çalışmaları, 20. yüzyıl felsefesinde büyük bir etki yaratmış ve fenomenolojiyi bir felsefi disiplin olarak kurmuştur.

Edmund Husserl'in felsefi düşünceleri ve çalışmaları 

Fenomenolojinin Temel Yöntemi: Husserl, fenomenolojinin (görüngübilim) temel yöntemini iki öğe olarak açıklar: indirgeme (Reduktion) ve düşünme (Reflexion). Bu yöntemler, fenomenolojiyi bağımsız bir varlık alanını incelemeye odaklayan bir araştırma yöntemi haline getirir.

Fenomenlerin Özü: Husserl'e göre, fenomenler (görüngüler) alışılmışın dışında özel bir anlam taşır. Felsefenin görevi, bu fenomenlerin özünü ortaya çıkarmak ve tanımlamaktır.

Salt Bilinç Alanı: Görüngübilimin (fenomenolojinin) ilgi alanı, "salt bilinç alanı" olarak adlandırılan temel varlık katına odaklanır. Bu, bütün varlığın temelini oluşturan bir varlık türüdür.

Algı ve Algılama: Algı, özün bilgisini sağlayan bir önemli unsurdur. Ancak Husserl'e göre algı, zamana ve uzaya bağlı, genel ve düşünsel varlıklarla ilgilidir. Algılama, içkin algı ve aşkın algı olmak üzere iki türde açıklanır. İçkin algı, algılanan nesne ile algılayan bilincin özdeş olduğu bir algılama türüdür, ancak aşkın algıda algılayan bilincin öznesi dışındaki bir nesne ile ilgilidir.

Salt ve Göreli Varlık: Husserl, varlığı salt ve göreli olmak üzere iki kategoriye ayırır. Salt varlık, kendine yeten ve kendi kendine var olan varlıkları ifade eder. Örneğin, salt bilinç bu kategoriye girer. Göreli varlık ise başka bir varlığa anlam verme temeline dayanır.

Mantık ve Dilbilgisi: Husserl, mantığın özellikle yargının ideal düzende bulunan içeriğini incelediğini belirtir. Mantık, bir düzgüsel öğretinin temelini oluşturur, ancak kendisi düzgüsel bir bilim değildir. Dilbilgisi ile mantık arasında bağlantı olduğunu savunur ve bu bağlantıyı açıklamayı amaçlar.

Etkisi ve Önemi: Husserl'in fenomenolojisi, 20. yüzyıl felsefesini derinlemesine etkiledi ve felsefi düşünceyi önemli ölçüde değiştirdi. Fenomenoloji, varlık, bilinç, algı ve anlam gibi temel konuları ele aldı ve bu alanlarda yeni bakış açıları ve yöntemler sunarak felsefeyi zenginleştirdi.

Husserl'in felsefesi, özellikle fenomenolojinin geliştirilmesi ve bu düşünce sisteminin etkisi ile önemli bir yer tutar. Onun çalışmaları, felsefi düşüncede derinlemesine bir etki yaratmış ve birçok felsefi alanın gelişimine katkıda bulunmuştur.

Eserlerinden bazıları

"Logische Untersuchungen" (1900) - "Mantıksal Araştırmalar": Bu eser, Husserl'in fenomenolojik düşüncesini sistemli bir şekilde tanıttığı ve geliştirdiği temel çalışmasıdır. Mantıksal analizleri ve fenomenolojik yöntemi bu kitapta ayrıntılı olarak açıklar.

"Ideas: General Introduction to Pure Phenomenology" (1913) - "İdealar: Saf Görüngübilime Genel Giriş": Bu eser, Husserl'in temel görüşlerini ve fenomenolojik yöntemi daha da derinlemesine açıklar. "Salt bilinç" ve "salt nesne" gibi kavramları geliştirir.

"Formale und transzendentale Logik" (1929) - "Biçimsel ve Aşkın Mantık": Bu kitap, mantığın ve fenomenolojinin bir araya geldiği bir eserdir. Mantığın ve aşkın mantığın birbirine nasıl bağlandığını ele alır.

"Cartesian Meditations" (1931) - "Kartezyen Meditasyonlar": Bu eser, Descartes'ın felsefesine olan eleştirel yaklaşımını içerir ve fenomenolojinin temel kavramlarını Descartes'ın düşünceleriyle bağlar.

"The Crisis of European Sciences and Transcendental Phenomenology" (1936) - "Avrupa Bilimlerinin Krizi ve Aşkın Görüngübilim": Bu kitap, Husserl'ün son büyük eserlerinden biridir ve modern bilimlerin ve kültürün krizi ile fenomenolojinin rolünü ele alır.

Husserl, bu eserlerinde fenomenolojiyi geliştiren ve derinleştiren düşünce ve yöntemlerini açıklar. Bu eserler, onun felsefi mirasının temel taşlarıdır ve 20. yüzyıl felsefesinde büyük bir etki yaratmıştır.

Daha yeni Daha eski