IONESCO, Eugene (1912-28 Mart 1994, Paris) Rumen asıllı Fransız oyun yazarı. İnsanın yalnızlığı ve dilin insanlar arasındaki iletişimi sağlayamadığı görüşünden yola çıkarak Uyumsuzluk tiyatrosunun ilginç örneklerini vermiştir.
26 Kasım 1912’de Romanya’da, Slatina’da doğdu, Rumen bir baba ile Fransız bir annenin çocuğudur. Doğumundan kısa bir süre sonra annesi ve babasıyla birlikte gittiği Paris’te on üç yaşına değin kaldı. 1925’te Romanya’ya döndü ve öğrenimini orada sürdürdü. Bükreş Üniversitesi’nin Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü tamamlayarak öğretmenliğe başladı, şiir ve edebiyat eleştirileri yazdı. 1936’da Rodica Burileano’yla evlendi. 1938’de kazandığı bir bursla yeniden Fransa’ya gitti ve II.Dünya Savaşı sırasında çeşitli işlerde çalışarak Paris’te yaşadı. İlk oyunu La Cantatrice chauve (Kel Şarkıcı), onun 1948’de İngilizce öğrendiği sırada, alıştırmaların kalıplaşmış cümlelerinden esinlenmesiyle ortaya çıktı. Bu konuşmaların saçmalığıyla gündelik yaşamdaki konuşmalar arasındaki benzerlikten yola çıkarak sanayileşmiş toplumlardaki insanların birbirlerine nasıl yabancılaştıklarını karikatürleştirerek sergiledi. Oyunun 1950’de Paris’te ilk sahnelenişi başarısızlığa uğradıysa da, çok geçmeden La leçon (“Ders”), Jacques, ou la soumission (“Jacques ya da Boyuneğme”), Les chaises (Sandalyeler), Amedee, ou comment s’en debarrasser (Amedee ya da Nasıl Kurtulmalı) gibi oyunlarıyla Fransa’da ve yabancı ülkelerde yaygın bir üne kavuştu.
O yıllarda Paris’te yayımlanmakta olan Le Theatre Populaire adlı bir dergide Brecht’in ve onun sözcülüğünü yaptığı Epik tiyatronun önemini vurgulayan Roland Barthes ve Bernard Dort gibi eleştirmenler Ionesco’nun siyasal bağımlılıktan kaçman bir burjuva yazan olduğunu ve gerçek bir öncü sayılamayacağını öne sürdüler. Özellikle Barthes’ın eleştirilerini bağnazlık örneği sayan Ionesco L’impromptu de l’Alma, ou le cameleon du berger (“Doğaçlama ya da Çobanın Bukalemunu”) adlı oyununda Barthes’ı durmadan vaaz veren bir papaz kılığına sokarak, ona karşı tiyatro konusundaki görüşlerini savundu.
Gergedan
1958’de yazdığı Tueur sans gages (“Katil”) ve bunu izleyen Rhinoceros (Gergedan) adlı oyunlarında, Berenger adlı, herkesi simgeleyen sıradan bir insanı ele alarak onu kendisine düşman bir kahramanla karşı karşıya getirdi. Gene Berenger’in baş kişisi olduğu Le pieton de l’air (“Hava Yayası”) ve Le roi se meurt (Kral Ölüyor) oyunları, Berenger’nin iç dünyasını, özellikle onun ölümle ilgili düşüncelerini dile getirdi.
Kendi kısa öykülerinden üç perdelik oyunlara dönüştürdüğü bu yapıtlarında, ilk döneminin kısa oyunlarındaki, kurulu düzene saldıran, saygın kurumlan alaya alan delişmen oyun yazarı, Barthes’ı doğrularcasına yumuşamış, eleştirir gibi göründüğü toplumun uyumlu bir üyesi olmuştu. 1969’da Ulusal Tiyatro Ödülü’nü aldıktan sonra 1970’te kendi başvurusu üzerine Fransız Akademisi’ne seçildi.
Tiyatrosunun özellikleri
Ününü, gündelik yaşamın saçmalıklarından ve insanlar arasındaki iletişimsizliğin acıklı ve gülünç durumlarından esinlenerek yazdığı oyunlarla sağlayan Ionesco’nun çağdaş tiyatroya katkısı daha çok bu oyunlardaki özellikleriyle olmuştur. Şaşırtıcı söz oyunlanna dayanan konuşmalar, mantık kurallarını altüst eden davranışlar, ipe sapa gelmez saçmalıklar, yaşanan gerçekliğin akıl almaz benzerliğiyle izleyici karşısına çıkarılarak onun bu konularda yalnızca düşünmesini değil, bu uyumsuz gerçekliği duymasını da sağlar.
Ionesco daha sonra yazdığı üç perdelik ya da ilk dönemindekilere göre daha uzun oyunlarında da zaman zaman saçma ve grotesk öğelere yer verdi. Yine de bu oyunların daha geleneksel tiyatro kurallarına göre yazıldıkları kolayca görülür. Ancak bu değişme Ionesco’nun yazarlık yaşamının başlangıcından beri karşı durduğu bulvar tiyatrosunun ya da öğretici siyasal tiyatronun saflarına geçtiği anlamına gelmez. Bu iki tür, onun oyunlarında birbiriyle bir türlü anlaşamayan, bu yüzden de gülünç duruma düşen birer karı koca gibi ele alınır. Yaşamın evrensel saçmalığı karşısında kalıplaşmış insan davranışlarının etkisizliği onun yarattığı kişilerin birer kukla niteliğine bürünmesiyle sonuçlanır. Oyun kişileri arasında insanca özelliklerini korumaya çalışan Berenger bile, karşısına çıkan insanlık dışı güçlerin ürkütücülüğünü değiştiremeyecek bir güçsüzlük ve çaresizlik içindedir. Ne var ki Ionesco, insanın umutsuzluğunu yansıtan bu acıklı durumu ilk döneminin kısa oyunlarında olduğu gibi, daha sonraki uzun oyunlarında da her zaman çarpıcı ve eğlendirici bir tiyatro diliyle sergiler.
Ionesco insanın yazgısıyla ilgili bu görüşlerini 1973’te yazdığı Le solitaire (Yalnız Adam) adh romanında daha düz bir anlatımla yinelemiştir. Tiyatroyla ilgili düşüncelerini ise Notes et contre-notes (“Notlar ve Karşı Notlar”) adh bir kitapta açıklamıştır.
• YAPITLAR (başlıca): Oyun: La cantatrice chauve, 1950, (Kel Şarkıcı); La leçon, 1951, (“Ders”); Les chaises, 1952, (Sandalyeler); ]acques, ou la soumission, 1953, (“Jacques ya da Boyun Eğme”); Victimes du devoir, 1953, (“Görev Kurbanları”); Amedee, ou comment s’en debarrasser, 1954, ( Amedee ya da Nasıl Kurtulmalı); Tueur sans gages, 1958, (“Katil”); Rhinoceros, 1959, (Gergedan); Le roi se meurt, 1962, (Kral Ölüyor); Le pieton del’air, 1963, (“Hava Yayası”); Delire d deux, 1963, (İki Kişilik Hırgür); Jeux de massacre, 1970, (“Kıyım Oyunları”). Roman: Le Solitaire 1973, (Yalnız Adam). Deneme: Notes et contre-notes, (“Notlar ve Karşı Notlar”).
• KAYNAKLAR: S.Benmussa, Ionesco, 1966; N.Coe, Eugene Ionesco, 1961; J.H.Donnard, Ionesco, dramatur-ge, 1966; M.Esslin, The Theatre of the Absürd, 1968.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi