JACOB, François (1920-19 Nisan 2013, Paris) Fransız hekim ve biyokimya uzmanı. Bakteri hücrelerinde genetik bilgi aktarımını ve enzim sentezinin düzenlenmesini açıklığa kavuşturan çalışmalarıyla tanınır.
17 Haziran 1920’de Nancy’de doğdu. Paris Üniversitesi’nde tıp öğrencisiyken, 1940’ta, II. Dünya savaşı nedeniyle orduya alınıp askeri hekim olarak Afrika’ya gönderildi. Savaş bittikten sonra Paris’e dönerek aynı üniversitede öğrenimini sürdürdü ve 1947’de tıp diplomasını, 1954’te fen dalında doktora derecesini aldı. 1950’de araştırma asistanı olarak göreve başladığı Paris Pasteur Enstitüsü’nde altı yıl sonra laboratuvar şefliğine, 1960’ta da hücre genetiği bölümünün başkanlığına getirildi. 1964’te College de France’ta kendisi için kurulan hücre genetiği kürsüsünün profesörlüğüne atanan Jacob, 1984’te bu görevini ve Pasteur Enstitüsü bölüm başkanlığını sürdürmekteydi.
Hücre düzeyindeki işlevsel denetim ve düzenleme mekanizmalarının anlaşılmasına katkıda bulunan ortak çalışmaları nedeniyle 1965 Nobel Fizyoloji ve Tıp Ödülü’nü Monod ve Lwoff ile bölüşen Jacob, Danimarka, ABD ve Belçika bilim akademilerinin, 1973’te Londra’daki Royal Society’nin, 1977’de Fransız Bilimler Akademisi’nin üyeliğine seçilmiş, Legion d’honneur’ün büyük haç nişanıyla ödüllendirilmiştir.
Jacob, Monod ve Lwoff’un Paris Pasteur Enstitüsü’ndeki ortak çalışmaları, hücre içindeki enzim sentezinin denetlenmesinden, dolayısıyla kalıtsal özelliklerin yeni döllere aktarılmasından sorumlu olan genlerin işlevini açıklama yolunda atılmış en önemli adımlardan biridir. Daha önceki yıllarda Beadle ve Tatum’un, çok basit bir organizma olan Neurospora üzerinde yaptıkları araştırmalar, kalıtsal özellikleri belirleyen her enzimin ayrı bir genin sorumluluğu ve denetimi altında üretildiğini ortaya koymuştu. Bu denetim mekanizmasını açıklayabilmek için 1950’lerde bakteri hücreleri üzerinde çalışmaya başlayan Jacob, Monod ve Lwoff’un vardıkları ilk nokta, enzimlerle birlikte tüm protein sentezinin iki aşamalı bir denetim altında tutulduğuna ilişkindi. Bu bulgudan yola çıkarak 1961’de geliştirdikleri varsayıma göre, her enzime özgü “yapısal genler” o enzimin molekül yapısını belirleyerek doğrudan doğruya enzim sentezini yönetirken, hangi enzimin üretileceğini belirleyen “düzenleyici genler” de yapısal genlerin etkinliğini denetler. Yapısal genler, düzenleyici genlerin gönderdiği kimyasal sinyallerle ve “operatör genler” aracılığıyla denetim altında tutulur. Operatör gen, düzenleyici genden aldığı sinyale göre, yapısal geni uyararak protein sentezinin başlamasını ya da durmasını sağlar. Düzenleyici genlerle yapısal genler arasındaki uyumun bozulması, sentezi öngörülmeyen enzimlerin üretilmesine yol açarak hücreye zarar verebileceğinden, bu denetim mekanizmasının iyi işlemesi yaşamsal önem taşır.
Jacob ve Monod’nun gene birlikte sürdürdükleri çalışmalarının önemli bir sonucu da, genetik bilginin aktarılmasında önemli rol oynayan ve “haberci” denilen bir RNA’nm (ribonükleik asit) varlığını açıklamalarıdır. Hücrenin temel kalıtım malzemesi olan bir DNA (dezoksiribonükleik asit) molekülünün birbirinin eşi iki ayrı DNA molekülü halinde çoğalması ve mitoz bölünmeyle oluşan iki yavru hücreye bölüştürülmesi sırasında, DNA zincirinde kodlanmış genetik bilgiyi hücrenin protein sentez merkezi olan ribozomlara ileten bu haberci RNA’lardır.
Biyoloji bilgilerinin gelişmesini inceleyen yapıtlarıyla bilim tarihine de eğilen Jacob’un çalışmaları, hücre biyokimyasının açıklığa kavuşturulmasında ve moleküler genetiğin gelişmesinde önemli birer aşamadır.
• YAPITLAR (başlıca): La logique du vivarıt, 1970, (“Canlının Mantığı”); Le jeu des possibles, 1981, (“Olabileceklerin Oyunu”).
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi