KELSEN, Hans (1881-1973) Avusturya asıllı ABD’li hukuk felsefecisi. Geliştirdiği Saf Hukuk Kuramı’yla tanınmıştır.
11 Ekim 1881’de Avusturya-Macaristan İmparatorluğu sınırları içindeki Prag’da doğdu, 19 Nisan 1973’te ABD’de California Eyaleti’nin Berkeley kentinde öldü. Viyana Üniversitesi’nde hukuk öğrenimi görerek 1906’da doktorasını aldı. 1911 ’de Saf Hukuk Öğretisi’ni ayrıntılarıyla açıkladığı Hauptrobleme der Staatsrechtslehre (“Devlet Hukuku Kuramının Temel Sorunları”) adlı teziyle doçent oldu. 1917’de Viyana Universitesi’nde ders vermeye başladı. Ote yandan Avusturya anayasasının hazırlanması çalışmalarına katıldı. Anayasanın 1920’de kabul edilmesinden sonra on yıl anayasa mahkemesinde yargıç olarak görev yaptı. Î930’da Viyana Üniversitesi’nden ayrıldıktan sonra 1933’e değin Köln Universitesi’nde, 1933-1936 arasında Cenevre’de Institut Universitaire des Hautes Etudes’de, 1936-1940 arasında da Prag Üniversitesi’nde ders verdi. 1940’ta ABD’ye yerleşerek önce Harvard Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde, 1942’den sonra da Berkeley’deki California Üniversitesi’nde çalıştı. 1952’de bu üniversiteden emekli olan Kelsen’ in 60 yıl süreyle yaptığı çalışmalar 24 dile çevrilmiştir.
Kelsen önceleri çalışmalarını hukuka ve devlete ilişkin temel sorunlar üzerinde yoğunlaştırmış, daha sonraki yıllarda ise ilgi alanını siyasi düşüncelerin ve sistemlerin felsefi ve tarihsel çözümlemesine yöneltmiş, demokrasi, parlamenter yönetim, sosyalizm, komünizm üzerine incelemeler yapmıştır. Viyarıa’da Sigmund Freud’la tanışması yaşamı boyunca psikolojiye ilgi duymasına neden olmuştur. Sosyoloji ve sosyal psikolojinin hukuk ve devletin temel kavramları üzerindeki ilişkisi üzerine birçok yazı yazmıştır. Yaşamının sonuna doğru ise antropolojiye ve ilk çağların incelenmesine ağırlık vermiştir. Düşüncenin temel kategorilerinin gelişmesi konusundaki araştırmaları sırasında fiziksel dünyada nedensellik ve ahlaksal anlamda sorumluluk üzerine yaptığı incelemeler onu normun yapısını, hukuksal normla ahlaksal ve töresel norm arasındaki farklılıkları ayrıntılı biçimde incelemeye götürmüştür. Norm kavramı, kuramının odak noktasında yer almıştır.
Kelsen’in hukuk anlayışı Kant felsefesine dayanmaktadır. Kant’ın eleştirici yöntemini benimsemiş, doğayı, hukuksal düzenin yapısını ve eleştirel bir hukuk bilimini tanımlayacak normatif bir bilgi kuramı yaratmayı amaçlamıştır. Bilginin konusunu o bilgiyi elde etmek için kullanılan yöntemin yaratacağı görüşünü benimseyerek idealizme yönelen Kelsen, Hermann Cohen ve Ernst Cassirer gibi Yeni-Kantçı-lar’la da yakın bir ilişki içinde olmuş, onlar gibi yöntemsel saflığa büyük önem vermiş, görünen ve görünmeyen olmak üzere iki varlık alanı olduğunu kabul etmiştir. Görünmeyen varlık alanı kendi kendine olandır (Ding an sich) ve bilinemez. Bu nedenle bilginin nesnesi bilen özne tarafından mantıksal olarak yaratılır.
Saf normatif yöntem
Kelsen’in yönteminin iki temel özelliği vardır: Hukuksal bilgi yönteminin saf olması ilkesi ve hukuksal bilginin birliği. Kelsen’e göre bilimler bir yanda olayları kavramak zorunda olanlar, öte yanda mutlak değerlerin ve saf normların bilgisine yönelmiş olanlar olmak üzere ikiye ayrılır. Bu nedenle bilgi konularındaki ikiliğe koşut olarak ikili düşünce biçimleri söz konusudur. Hukuk temel olarak norm biçiminde ortaya çıkar ve bu biçimiyle gerçeklikten, yani doğadan kesin olarak ayrılır. Saf olmak savında olan hukuk bilimi de yalnızca normlara başvuracağından doğa olayları nedensellik ilişkisine göre açıklayan diğer tüm bilimlerden ayrılır. Doğa bilimlerinin araştırma konusu “olan” (sein), hukuk bilimininki ise “olması gereken”dir (sollen). Nedensellik ilişkisi “eğer A olursa B sonucu doğar” derken, normatif ilişki “A olursa B olmalıdır” demektedir.
Saf normatif yöntemi nedensellik ilişkisine bağlı olan doğa bilimlerinden ayırmak yetmez. Saf normatif yöntemin deney üstü özelliği nedeniyle diğer değer sistemlerinin normatif yöntemlerinden de ayrılması gerekmektedir. Kelsen saf hukuk kuramını hukukun çoğunlukla iç içe geçtiği iki alandan, bir yanda psikoloji ve sosyolojiden, öte yanda ahlak ve siyasetten ayırmaya çalışmıştır. Ona göre insan davranışlarını nedensellik ilkesine göre açıklayan ve tasvir eden bir bilim, insanların karşılıklı davranışlarını kendine konu edindiği için sosyal bir bilim olarak sınıflandırılsa da içerik olarak doğa bilimlerinden farklı olamaz. Bu nedenle hukuk bilimi sosyoloji ve psikolojiden kesin olarak ayrılmalıdır. Ayrıca hukukun ahlakın bir parçası olduğu, hukukun bir anlamda ahlaki olduğu görüşü de reddedilmelidir.
Kelsen bilimsel araştırmanın siyasal eğilimlerden de uzak tutulması gerektiğini düşünmektedir, ideolojik eğilimlerin hukuk bilimine egemen olmasına karşıdır, çünkü ideolojinin kökeninin bilgide değil irade ve arzuda olmasının gerçeği bulandırdığını düşünmektedir.
Kelsen hukukun tanımını yaparken önce tüm hukuksal sistemlerde her yerde, her zaman ve her kültür düzeyinde ortak olan bir öğe olup olmadığını belirlemek istemiştir. Hukuku en genel anlamda insan davranışlarını düzenlemede toplumsal örgütlenmenin bir tekniği olarak tanımlamıştır. Ancak hukuksal yöntemin insan davranışlarını düzenleyen ahlak ve dinden farklı bir özelliği olduğunu vurgulamış, bu özelliğin de fiziksel güç öğesi olduğunu söylemiştir.
Zora dayanan bir toplumsal düzen getiren hukukun temel öğesi “norm”, ya da kişinin uymak zorunda olduğu emir verici kurallardır. Kelsen’in kuramının en temel kavramı olan normun yasalarda yer aldığı biçimde içerdiği zorunluluk öğesi, ne doğal hukuku, ne de töresel ve ahlaksal normları çağrıştır-mamalıdır. Bu yalnızca işlevsel bir ilişki ve düşünce biçimidir. Ahlaksal normda zor yoktur. Yapılmaması gereken bir şey yapıldığında cezalandırma söz konusu değildir. Hukuksal norma göre ise yasal olmayan bir eylem suçtur, suçun ise bir yaptırımı vardır.
Suç bir insanla eylemi arasındaki ilişkiyi değil, yaptırımla eylem arasındaki ilişkiyi gösterir. Hukuksal normda nedensellik ilişkisi olmadığından A eylemi her zaman B ile sonuçlanmaz; hırsızlık yapan bir insan kaçabilir. Ya da A eylemi olmadan B gerçekleşir; suçsuz bir kişi hırsızlık yapmakla suçlanır. Bir çocuğun cinayet işlemesi durumunda ise, çocuğun yaptığı bu eylemin hukuksal olarak yaptırımı olmadığından suç doğmaz.
Kelsen Reine Rechtslehre (“Saf Hukuk Kuramı”) adlı kitabının ikinci basımında hukuk normu ile hukuksal kaziye (önerme) arasında bir ayrım yapmıştır. Hukuksal kaziyeler hukuk düzeni tarafından belirlenmiş olarak bazı koşullar altında bazı sonuçların ortaya çıkması gerektiğini bildiren, hukuk biliminin varsayıma dayalı hükümleridir. Oysa hukuk normları kesinlikle öğüt verici ve öğretici bir niteliğe değil, emredici bir niteliğe sahiptirler. Bu nedenle hukuk bilimi tarafından formüle edilmiş, kimseyi sorumlu kılmayan hukuksal kaziyeler doğru ya da yanlış olabilirler. Hukuksal otorite tarafından belirlenmiş olan, hukuk öznelerini bağlayıcı hukuk normları ise doğru ya da yanlış olamazlar, ancak geçerli ya da geçersiz olabilirler.
Hukuk normunun geçerliliği en çok yasadışı davranış durumunda göze çarpar. Hırsızlık yapıldığında çalmak karşısındaki norm geçerliliğini yitirmez, çünkü çalmak eylemi gerçekleştirilmiştir. Yargıca düşen, suçun yaptırımını yerine getirmektir. Hırsız kaçsa ve yargısal yaptırım uygulanamasa bile norm geçerliliğini korur.
Birlik ilkesi
Kelsen bilginin amacının birlik olması gerektiği noktasından yola çıkarak hukukun da birlik halinde kavranılması ve sunulması gerektiğini savunmuştur.; Hukukun kademeli bir yapısı vardır. Bir yargıcın başvurduğu geçerli bir hukuk normu, bu normu da içeren daha genel bir normdan türetilmiştir. Bu kademeli yapının en üstünde de temel norm bulunur. Pozitif hukukun bir kuralı olmayan temel norm, hukuk düzeninin birliğini sağlamak için kabul edilmiş bir varsayımdan ibarettir. Bir otoriteyi, bir hukuk kaynağını belirterek hukukun yaratılmasını sağlayan bir kural olma özelliğine sahiptir. Temel norm geçerliliğini toplumda yeterli sayıda kişi tarafından benimsendiği durumda kazanır. Temel normdan sonra pozitif hukuk açısından en yüksek kademe olan anayasa gelir. Meşruiyetini temel normdan alan anayasa genel nitelikteki hukuk normlarını, yasaları koyacak organları gösterir.
Devlet ve hukuk
Kelsen devlet ve hukukun iki farklı şey olarak ele alınmasının yanlış olduğunu düşünmüştür. Ona göre hukuk ve devlet özdeş olduklarından aralarındaki ilişki tartışma konusu olamaz. Devlet merkezileşmiş hukuksal düzenden başka bir şey değildir.Öte yandan doğal kişilikle hukuksal kişiliği özdeşleştirmek ikinci bir yanlıştır.
Çünkü hukuksal kişilikler arasında şirketler ve benzeri kurumlar da yer alır. Kelsen’e göre hukuksal kişilik o kişinin davranışlarını belirleyen haklar ve görevler dizisinden başka birşey değildir. Doğal ve hukuksal kişilik ayrımından yola çıkarak devletle toplumun özdeşleştirilmesine de karşı çıkan Kelsen, toplumun doğal kişiliklerin toplamı olduğunu ve sosyolojinin inceleme alanına girdiğini öne sürmüştür.
Kelsen hukuksal ve ahlaksal normun yer ve zamana göre farklılaşmasının bilimselliği zedelediği düşüncesiyle değişmez, evrensel olarak geçerli normları araştırmaya yönelmiştir. Hukuk bilimini gerçek bir bilim düzeyine yükseltmeyi, nesnelliğe ve kesinliğe ulaştırmayı amaçlamıştır. Bu yöndeki çabaları onu
20.yy’ın en çok tartışılan bilim adamlarından biri durumuna getirmiştir. Kelsen’in norm sistemine yöneltilen eleştiriler, norm yaratılmasının çeşitli aşamalarında kişilerin iradi müdahalesinin söz konusu olup olmadığı sorusunda yoğunlaşmıştır.
• YAPITLAR (başlıca): Die Staatslehre des Dante Alighie-ri, 1905, (“Dante Alighieri’nin Devlet Kuramı”);Haupt-probleme der Staatsrechtslehre, 1911, (“Devlet Hukuku Kuramının Temel Sorunları”); Der soziologische und der juristische Staatsbergriff 1922, (“Sosyolojik ve Hukuksal Devlet Kavramı”); Osterreichisches Staatsrecht, 1923, (“Avusturya Devlet Hukuku”); Die Bundesexekution, 1927, (“Federal İcra”); Die philosophischen Grundlagen der Naturrechtslehre und des Rechtspositivismus, 1928, (“Doğal Hukuk Kuramının ve Hukuksal Pozitivizmin Felsefi Temelleri”); Vom Wesen und Wert der Demokra-tie, 1920, (“Demokrasinin Özü ve Değeri Üzerine”); Reine Rechtslehre, 1934, (“Saf Hukuk Kuramı”); General Theory of Lam and State, 1945, (“Genel Hukuk ve Devlet Kuramı”); Principles of International Lam, 1952, (“Devletler Hukukunun İlkeleri”).
• KAYNAKLAR: V.Aral, “Kelsen’in Hukuk Anlayışı”, İ.Ü.Hukuk Fakültesi Mecmuası, XXXIV (1-4), 1969; O.M.Çağıi, “Hans Kelsen’in Hukuk Felsefesindeki Ehemmiyeti”, A.Samim Gönensay’a Armağan, 1955; W.Eberstein, Die philosophische Schule der reinen Rechtslehre, 1938; W.Jöckel, Hans Kelsens rechtstheore-tische Methode, 1930.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi