KARAYORGİYEVİÇ, Aleksander I (1888-1934) Yugoslavya kralı. Sırp, Hırvat ve Slovenler’in siyasi birliğini sağlayarak Yugoslavya Krallığı’nın temellerini atmıştır.
17 Aralık 1888’de Çetine’de doğdu, 9 Ekim 1934’te Marsilya’da öldü. Sırbistan Kralı I.Petar’ın oğludur. Annesi Karadağ Kralı Nikola’nın kızıdır. Çocukluğu, 1890’da annesinin ölümüyle gelişen Karadağ hanedanı ile sürtüşmeler ve Sırbistan’a hakim olan Obrenoviçler’in düşmanlıklarının yarattığı huzursuzluklarla geçti. Buna babasının uzun yıllar sürgün hayatı yaşamak zorunda kaldığı İsviçre’de içine düştüğü mali sıkıntılar da eklendi. Aleksander İsviçre’de başladığı öğrenimini 1899’da Rusya’ya giderek St.Petersburg’da sürdürdü. 1904’te öğrenimini tamamlayarak çarın hizmetine girdi.
Sırbistan’da Obrenoviç hanedanının son temsilcisi Aleksander’in bir darbe sonunda karısı ile birlikte öldürülmesi üzerine, Karayorgiyeviç hanedanı 1903’te yeniden işbaşına çağrıldı ve sürgünde bulunan Petar, Sırbistan kralı oldu. Babasının tahta geçmesiyle ülkesine dönen Aleksander, Sırp ordusunda basit bir asker olarak hizmete başladı ve teğmenliğe kadar yükseldi. Kardeşi veliaht Yorgi bazı nedenlerle taht üzerindeki haklarından vaz geçmek zorunda kalınca 1909’da tahtın varisi ilan edildi. Bir süre sonra ordu genel müfettişi oldu.
Aleksander, 1912-1913 Balkan Savaşı’nda I.Sırp Ordusu komutanı olarak Osmanlılar’a karşı kazanılan Kumanova Savaşı’nda başarılı oldu. Haziran 1914’te babasının hastalığı nedeniyle kral naibi ilan edildi. I.Dünya Savaşı’nda Arnavutluk’ta yenilen Sırp ordusunun geri çekilişini yönettiği sırada yetenekleriyle dikkati çekti. 31 Ekim 1918’de muzaffer olarak Belgrad’a giren Sırp ordusunun başındaydı. I.Dünya Savaşı sonunda Avusturya-Macaristan imparatorluğu dağılınca Güney Slav birliğinin gerçekleşmesi için çalıştı. Bu amaç doğrultusunda Korfu’da Sırplı önder An te Trumbiç ve Nikola Paşiç tarafından hazırlanan metinler doğrultusunda Sırbistan’ın o zamana değin Habsburglar yönetiminde yaşamış olan Hırvatlar ve Slovenler’le birleşmesine karar verildi. Aralık 1918’de alınan bu karar üzerine Zagrep’te (Agram) toplanan Yugoslav (Güney Slav) Ulusal Meclisi ona tüm “Sırplar’m Hırvatlar’ın ve Slovenler’in prensi” unvanını verdi. Aleksander babasının ölümü üzerine 16 Ekim 1921’de birleşik Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı’nın başına geçti.
Dış siyaseti
Önce yeni bir anayasa ilan ederek meşruti yönetim altında tüm Güney Slavları’nı bir arada tutmaya çalıştı. Büyükbabası Karadağ Kralı Nikola’ nin tahttan indirilerek bu ülkenin de krallığa katılması, bu yönde atılan adımları tamamladı. Bununla birlikte, Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı içte ve dışta büyük güçlüklerle karşı karşıyaydı. Aleksander, iç huzursuzluğu ve çekişmeleri, dış siyasete ilişkin olarak almaya çalıştığı bir dizi önlemle hafifletmek istedi. 1921’deFransa’nın da yardımıyla Çekoslovakya ve Romanya ile birlikte Küçük Antant’ı kurdu. Böylece özellikle Macaristan’ın genişleme eğilimlerine karşı etkili bir güvenlik çemberi yaratılmış oldu.
1922’de Romanya Kralı I.Ferdinand’ın (1865-1927) kızı Maria ile evlenen Aleksander, bu ülke ile olan dostluğunu daha da pekiştirdi. 27 Ocak 1924’te Mussolini İtalya’sı ile Adriya Paktı (Roma Paktı) adıyla anılan bir antlaşma yaparak Adriyatik bölgesinde iki devlet arasındaki sınır anlaşmazlıklarına geçici de olsa bir son verdi. İki devlet arasında dostluğun sağlamlaştırılması amacıyla Adriyatik kıyılarında doğal bir liman olan Fiume’yi İtalya’ya bıraktı.
Faşist İtalya’nın Arnavutluk’u ele geçirmeye yönelik dış politikası ve Almanya’nın 1919 Versailles Antlaşması’nı değiştirmek istemesi ile gelişen güvensizlik ortamında, Balkan devletlerinin dayanışmalarını kaçınılmaz gören Aleksander, 9 Şubat 1934’te Balkan Paktı’nın kurulmasında önemli rol oynadı.
Yugoslavya-Yunanistan-Romanya ve Türkiye arasında yapılan bu pakt ile, taraf devletler toprak bütünlüklerini güvenceye almakta ve dıştan gelecek bir tehlikeye karşı birleşmekteydiler.
Fiume limanının İtalya’ya bırakılması ile, Selanik’ten serbest liman olarak yararlanma yolları bulan Aleksander, bu limanın kullanılması konusunda ortaya çıkan sürtüşmeleri de gidermeye çalıştı. Balkanlar’ da bir barış ve dayanışma dönemi açmayı hedefleyerek Bulgaristan’la Yunanistan arasındaki anlaşmazlık konularını da ölümünden kısa süre önce olumlu bir çözüme kavuşturdu.
İç sorunlar
Krallığın karşılaştığı en büyük güçlükler içten gelmekteydi. Tarih boyunca birbirlerine ters düşmüş olan Ortodoks Sırplar’la Katolik Hırvatlar arasında kolaylıkla alevlenebilen düşmanlık, ülkede gergin bir hava yaratıyordu. Habsburg yönetimi altında olduğu gibi özerklik isteyen Hırvatlar’ın, kendilerini yeni siyasi birliğin egemen öğesi olarak gören Sırplar’la uzlaşabilmeleri kolay olmuyordu. Krallığın 28 Haziran 1921 tarihli anayasası, Sırp Radikal Partisi önderi, başbakan Nikola Paşiç tarafından hazırlanmıştı ve Hırvat Köylü Partisi önderi Stefan Radiç’in muhalefetiyle karşılaşmaktaydı. Sırp ve Hırvat uzlaşması 1925’te iki önderin ortak hükümetleri zamanında sağlanabilmiş görünmekle birlikte kalıcı olmamıştı.
Parlamento boykotu, şiddet eylemleri ve benzeri hareketler, Sırp-Hırvat düşmanlığını körüklemekteydi. Radiç’in Haziran 1928’de parlamentoda (skupçina) Karadağlılar tarafından öldürülmesi siyasi ortamı patlama noktasına getirdi. Parlamentoyu terk eden Hırvatlar’ın Zagrep’te ayrı bir meclis kurmaya kalkışmalarıyla ülke bölünme tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Aleksander, krallığın tehlikeye düşen birliğinin korunması amacıyla bir dizi karar almak zorunda kaldı.
Böylece 6 Ocak 1929 kararnamesi ile yasama ve yürütme gücünü elinde toplayan Aleksander, parlamentoyu dağıtarak ülkeyi tek başına yönetmeye başladı. General Petar Jirkoviç’i yeni hükümeti kurmakla görevlendirdi. Ülkenin idari örgütlenmesinde önemli değişiklikler yaptı. Ocak 1929’da krallığın adını Yugoslavya Krallığı olarak değiştirdi. Ardından ülkeyi dokuz banatlığa (yönetsel birim) ayırdı; banatlıkların adlarının eski tarihi ve coğrafi adları çağrıştırmasından özenle kaçındı. Mezhep, soy, kabile ve yerel temellere dayanan tüm kurumlan kapattırarak, yalnızca yeni Yugoslav Krallığı’nı temsil eden kurumlar yarattı. Yugoslav Devlet Partisi adıyla yeni bir siyasi parti kurdu. Çeşitli gençlik kuruluşlarını devletleştirerek bir araya getirdi ve gençlerde Yugoslav devleti zihniyetinin yerleştirilmesine büyük özen gösterdi. 1930’da Güney Slav ulusal renkleri olarak mavi-beyaz-kırmızı renklerini kabul etti ve diğer mahalli ve ulusal sembollerin kullanılmasını yasakladı. 3 Eylül 1931’de devlet başkanma geniş yetkiler tanıyan anayasanın ilanından sonra Devleti Savunma Yasaları’na dayanarak, baskıcı yönetime yönelik muhalefet hareketlerine karşı amansız bir mücadeleye girişti.
Aleksander’in aldığı bu sert ve köklü önlemler, özellikle bağımsızlık isteyen Hırvat eylemcilerinin büyük bir bölümünü yurt dışına kaçmaya zorladı. Hırvatlar, özellikle İtalya’da örgütlenerek Aleksander’ a karşı mücadeleyi sürdürdüler. Aleksander 1934’de Marsilya’ya yaptığı resmi ziyaret sırasında bir suikast sonucu öldürüldü.
Yalnız Yugoslavya’nın bütünlüğü için değil aynı zamanda bölge devletlerinin de bir araya gelmelerinin gerekliliğine inanan, Balkan Paktı’nın kurulmasında önemli rol oynayan, Türkiye Cumhuriyeti’nin dostluğuna özel bir önem veren Aleksander bu amaçla 1933’te Türkiye’yi ziyaret etmiş ve iki ülke arasında bir dostluk antlaşması imzalanmıştır.
• KAYNAKLAR: C.Eylan, La vie et la mort d’Alexander I, roi de Yougoslavie, 1936; J.N.Faure-Biguet, Le roi Alexander I de Yougoslavie, 1936; S.Graham, Alexander of Yougoslavia. Strong man of the Balkans, 1936; V.Milli-cevic, Der Königsmord von Marseille. Das Verbrechen und seine Hintergründe, 1959.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi