İAMBLİKHOS (ykş. 250-330) Suriyeli filozof. Yeni-Platoncu Suriye Okulu’nun kurucusudur.
Suriye’deki Khalkis’te doğdu, aynı ülkede öldü. Varlıklı bir ailenin çocuğudur. İlk felsefe öğrenimi gördüğü Anatolios aracılığıyla Yeni-Platonculuk’un önderlerinden Plotinos’un öğrencisi Porphyrios’la tanıştı. Yaşamının büyük bölümünü İskenderiye’de geçirdi. 305’te Porphyrios’un ölümü üzerine, buradaki Yeni-Platoncu Okul’un başına geçti. Hıristiyanlık’ı tanıyan Bizans İmparatoru I.Konstantinos döneminde yaşayan filozofun öğrencileri arasında, 361’de imparator olan İulianos Apostata bulunmaktadır. Önce Hıristiyan olan bu imparator, İamblikhos’un etkisiyle, çoktanrıcılığa döndü ve Hıristiyanlık’a karşı öğretmeninin görüşlerini savundu. İmparator I.İusti-nianos 529’da çoktanrıcılığı yasaklamış, Yeni-Platoncu Okul kapatılmıştır. İamblikhos’tan kalan yapıtların büyük bölümünün bu dönemde yakıldığı sanılmaktadır. Onun, sayısı epey kabarık olan kitaplarından ancak dördü kalmış, kimi görüşleri de, 5.yy filozoflarından İstanbullu Yeni-Platoncu Proklos’un yapıtlarındaki yorum ve alıntılarla günümüze ulaşmıştır. İamblikhos’la ilgili bilgi veren kaynaklar arasında, onun doğaüstü yetiler taşıdığını, olağanüstü başarılar gösterdiğini, bu nedenle çevresindekilerce “bilici” diye nitelendirildiğini bildirenler de vardır.
“Yüce Bir”
İamblikhos’un Yeni-Platonculuk’u, Plotinos ve Porphyrios’un görüşlerinden büyük ayrılıklar gösterir. Pythagorasçılık’m, kimi öğeleriyle de birleştirdiği Yeni-Platonculuk, çoktanrıcı bir din felsefesi ve kültür konumuna gelmiş, hızla gelişmekte olan Hıris-tiyanlık’ın karşısına çıkmıştır. İamblikhos’un tanrıbi-limi, Yeni-Platonculuk’u temel alarak, tüm çoktanrıcı dinleri dizgeleştirmeyi amaçlamaktaydı. Onun düşünce dizgesi, Plotinos’un Uçleme’sini temel alır ve onu birtakım alt bölümlere ayırır. Ona göre en üstte “Yüce Bir” vardır. “Yüce Bir”, hem birliğin hem de türlülüğün ilkesidir. Var olan her şeyin nedenidir, tanımlanamaz, bölünemez ve devinmez, kavranabilir üçlüğü kapsar. İkinci aşamada kavranabilir üçlemenin birinci ilkesi bulunur. Bu ilke ussaldır, ancak salt düşünceyle kavranamaz. En üretici aşamadır. Üçüncü aşamaysa, Düzenleyici’dir (Demiurgos) ve kavranabilir evreni, saltık anlığı kapsar. Ancak onun erdemleri saltık anlığın içinde önceden vardır. Bir de görünen evrenden inmiş dördüncü bir aşama bulunmaktadır.
İamblikhos’a göre, bu son üç aşama ya da tanrısal varlık alanı, her biri ayrı üçlükler oluşturarak, “Yüce Bir”in özünde bir halka biçiminde dizilir. Birbirini izleyen bu aşamaların da altında başka aşamalar vardır. İamblikhos, bunları Pythagorasçılık’ın sayılar kuramına uygun olarak, Birlik’ten Onluk’a değin sıralar. Tanrılar ayrıca, düşünsel tanrılar (noeroi), üst evren tanrıları (hyperkosmoi) ve evrendeki tanrılar (eg kosmoi) olarak da üçe ayrılırlar. İnsanlar, ancak bu sonuncu aşamada bulunan tanrılarla ilişkiye girebilirler. “Yüce Bir”e ulaşmak, onu kavramak olanaksızdır. Evren tanrılardan başka, üstün melekler, melekler, şeytanlar ve kahramanların da varlığıyla, çok aşamalı bir yapı kazanır. Bu durum, insanla “Yüce Bir” arasında bulunan zorunlu uzaklık sonucudur. Böyle-ce evren, türlü katlardan oluşan bir devlete benzemektedir. İamblikhos’a göre, her tanrısal kat, mitolojideki, bir tanrıya karşılıktır.
Yazgı ve insan
İamblikhos’un düşüncesine göre yazgı, tanrısal yetkinlikten doğar. Tanrılar, yazgının katı yasalarını yumuşatabilirler. İnsan ruhu, tanrısal kayraya uygun davrandığı oranda özgürdür. Bu nedenle, yazgı karşısında insanın elindeliğinin de bir yeri vardır. Kötülük, tanrılardan değil, kötü cinlerden kaynaklanır. Evren, alt aşamalara inildikçe, daha çok kötülüklerle dolmaya başlar. Bilgisiz ve Tanrı bağışlarını yerinde kullanamayan kişi, bunlara yenik düşer. Tanrı, insanlara, onu nasıl hoşnut edeceklerini bildirmemiştir. Ancak, geçici tutkuların kölesi olmamak, Tanrı’ya yönelmek, hem din hem ahlak açısından önerilebilir.
Tinin türleri
İamblikhos, ruhbilim sorunlarıyla da uğraşmıştır. De Anima (“Ruh Üzerine”) adh yapıtında ruhun, Plotinos’ta göründüğü gibi anlıkla özdeş bir varlık olarak tanımlanmasına karşı çıkar. Bu ikisini ayırmakla kalmaz, ruhları da etkinlik ve niteliklerine göre sınıflandırır. Buna göre tümel ruhlar yetkin, tanrısal ruhlar katıksız ve maddesizdir. İnsan ruhları gövdeyle birlikte doğmaz. Göklere ve yıldızlara dağılmış olarak bulunan ruhlar eşittir. Ancak, dünyasal bir gövdeye düştüklerinde bu ilkel eşitlik ortadan kalkar. Ölüm de, ruhla gövdenin ayrılmasıdır.
İamblikhos’un anlık ve ruh arasında ayrım yapması, ruhbilimin bağımsız bir bilim olması yolunda atılan ilk adımlardan sayılır.
Suriye Okulu’ndan sonra, Proklos’un çabalarıyla Atina Okulu olarak kendini sürdüren Yeni-Platonculuk, felsefeden çok bir tanrıbilim öğretisi olmuştur. Plotinos-İamblikhos-Proklos üçlüsünün geliştirdiği bu görüş, İslam dininin doğuşundan sonra, yeni bir yoruma uğrayarak tasavvuf akımını etkilemiş, özellikle Tanrı-insan-evren ilişkisinin bağımsız bir sorun olarak ele alınmasına olanak sağlamıştır. Önce Suriye’ de ortaya çıkan, sonra İran ve Anadolu’ya yayılan bu yeni akım Yunanca-Latince yapıtları Arapça’ya çeviren aydınlar aracılığıyla İşrâkîlik’i beslemiş, öte yandan Hurufîlik, Bektaşîlik gibi kuruluşlarca benimsenerek, ayrı bir doğrultuda, geliştirilmiştir.
• YAPITLAR (başlıca): De Vita Pythagorica liber, (ö.s.), (çev.), 1815-1816, (“Pythagorasçı Yaşam Üzerine”); De Mysteriis liber, (ö.s.), (çev.), 1857, (“Mitoslar Üzerine”); Protropticus in Philosophiam, (ö.s.), (çev.), 1894, (“Felsefe Kılavuzu”); Introductio m Nikhomaki, (ö.s.), (çev.), 1894, (“Aristoteles’in Nikomakhos Ahlağına Giriş”).
• KAYNAKLAR: Prodos, Elements of Theology, E.R. Dodds (çev.), 1963; E.Zeller, Philosophie der Griechen, 1882.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi