İBN HEYSEM (965-1051) Arap filozof ve doğa bilgini. Felsefenin us ilkelerine ve deney verilerine dayanması gereğini savunmuş, matematik, gökbilim ve optik konularında önemli görüşler ortaya atmıştır.
Bağdat’ta doğdu, Kahire’de öldü. Önce Bağdat, sonra Kahire’de öğrenim gördü, felsefe, matematik, gökbilim, tıp ve optik alanlarında, çağına göre, ilginç çalışmalara girişti. Batı’da Elhazen adıyla tanınan İbn Heysem İslam filozof ve bilginlerinin yapıtlarını inceledi, Yunan filozoflarından Aristoteles’in görüşlerini yeniden yorumlayarak eleştirdi. Eukleides geometrisi üzerinde durdu ve bunun mantığa uygulanması gereğini savunup felsefenin bütün bilimlerin temeli olduğu görüşünü ortaya attı.
İbn Heysem’e göre felsefe yalnız kurguya değil deney verilerine dayanmalı, tümel bilgiye bu yöntemle ulaşmaya çalışmalıdır. Gerçeğin araştırılmasında kuşku kaçınılmaz bir ölçü niteliği taşır. Bu nedenle, kuşkuya karşı çıkan inançlar, din bilimleri yararlı değil yanıltıcı ve saptırıcıdır. Gerçeği aramada olduğu gibi, kesin bilginin elde edilmesinde de kuşku gereklidir. Ancak kuşku belli bir yönteme dayanan, kişiyi bunalıma götürmeyen kuşkudur. Oysa us insana doğru yolu gösteren, gerçeğin kavranmasını sağlayan, en güvenilir ilkedir. Bütün düşünme olaylarının us ilkelerine göre yürümesi gerekir.
Bilginin kaynağı
Bilgi duyu verilerinin us ilkelerine göre biçimlenmesiyle oluşur. Duyular ve onların dayandığı özdek dışında bir bilgi kaynağı yoktur. Bilinçli ya da bilinçsiz olarak, düşüncenin bilince yansıması sonucu ortaya çıkan algı usa dayanmadan bilgi sağlayamaz. Algı eyleminin akışı çok hızlı olduğundan usun ilkelerinin denetiminde birtakım güçlükler ortaya çıkabilir. Ancak, verilerin anlığa gelmesiyle oluşan birikim usun süzgecinden kolayca geçirilebilir. Algıyı oluşturan üç öğe vardır. Birincisi duyum, İkincisi türlü duyumların ya da yeni bir duyum ile anlıkta yer eden daha önceki duyumların karşılaştırılması, sonuncusu da yeni edinilen duyumlarla anlıkta bulunanlar arasında benzerlikler kurarak yapılan uslamlamadır. Karşılaştırma ve uslamlama usun başlıca işlemidir. Duyular, onları uyaran nesneler karşısında, edilgindir. Algının sürekliliği kişide alışkanlık sağlar, alışkanlık da algının sık sık ortaya çıkmasına yol açar.
Bu olay anlıkta güçlü izlerin birikimini gerçekleştirir. Bunun sonucu olarak, insan, algının zamanla ilgisi bulunmayan bir etkinlik olduğunu düşünebilir. Oysa duyusal uyarılar sinirler yoluyla anlığa aktarılırken bir sürenin geçmesi gerekir. Bunun başlıca kanıtı da değişik renklerin bulunduğu bir çark hızla çevrilince bir rengin, yavaş çevrilince birkaç rengin görülmesidir. Burada hızla, renklerin algılanışı arasında, süre bakımından bir bağlantı görülür. İbn Heysem’e göre algının biri karşılaştırma, öteki uslamlama olmak üzere iki temel öğesi vardır.
Her duyumda biraz acı, üzüntü yaratan etki bulunur. Duyumun etkisi arttıkça acı da artar. Oysa haz, duyumun verdiğini anlıkta yeni bir biçime sokan uslamlamadan kaynaklanır. Uslamlamadaki yanlışlıkların nedeni sonuç çıkarma işleminin hızlılığıdır. Her belitin kaynağı araştırılmalı, yalın bir temelin bulunup bulunmadığı ortaya konmalıdır. İbn Heysem, uslamlamanın matematik ilkelerine göre yürütülmesi kanısındadır.
Optik
İbn Heysem’in geliştirdiği düşünceye göre mantık usun genel geçerlik taşıyan kurallarına dayanma gereğindedir. Mantığın temel ilkesi, deney verilerinden kaynaklanan tümevarımdır. Öteki ilkeler, tümevarıma uygunluğu oranında geçerlidir. Gerçeğe ancak tümevarımla ulaşılabilir. Tümevarımla bağdaşmayan deney verileri gibi, deney verilerinden yararlanmayan bir tümevarım da geçersizdir. Mantık, kavramlar arasında bağlantı kurmayı amaçlayan bir öğreti olarak kaldığı sürece kesin bilgi veremez, gerçeğe ulaştıramaz. Aristoteles mantığının tümevarım, tümdengelim, benzeşim ve diyalektik gibi dört kuralını inceleyen İbn Heysem için önemli olan tümevarımdır ve tasımdan üstündür.
İbn Heysem, felsefe çalışmalarının yanı sıra optik konuları üzerinde de durmuş, özellikle ışık sorununun çözümünde deney ve gözleme dayanan düşünceler ileri sürmüştür. Kitabü’l -Menazır (“Optik Kitabı”) adlı yapıtında görme eyleminin özdekten kaynaklanan yansımayla bağlantılı olduğu ve mercek aracılığıyla gerçekleştiği görüşünü savunmuştur. İlk kez karanlık oda deneyini gerçekleştirmiş, hava içinde kırılma olayını incelemiştir. Işığın geliş açısıyla yansıma açısı arasındaki oranı, merceklerin büyültme güçlerini saptamıştır. Öte yandan geceyle gündüz ilişkilerini Güneş ve Ay tutulmalarını gözlemlere dayanarak açıklamaya çalışmıştır.
İbn Heysem’in yapıtları arasında, Batı bilginlerinin ilgisini çeken, başta Latince olmak üzere, değişik dillere çevrilip yorumlananlar optik ve gökbilim konularını içerenlerdir. Bu çevirilerden R.Bacon ve Kepler yararlanmıştır. Karanlık oda deneylerini yapan Levi ben Gerson’un da İbn Heysem’den esinlendiği ileri sürülür. Onun ışığın kırılmasıyla ilgili buluşu Batı’da “Elhazen Problemi” diye anılır.
• YAPITLAR (başlıca): Kitabü’l-Menazır, (ö.s.), 1928, (“Optik”); Resail-i İbn Heysem, (ö.s.), 1938, (“İbn Heysem’in Kitapçıkları”).
• KAYNAKLAR: T.J.Boer, İslamda Felsefe Tarihi, 1967, (çev.); E.Gerland, Geschichte der Physik, 1913; M.Nazif, Haşan İbnü’l-Heysem, 1942; E.Wiedemann, İbnü’l-Heysem ein arab’ıscher Gelehrter, 1906.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi