Karl Jaspers Kimdir, Hayatı, Felsefesi, Eserleri, Hakkında Bilgi

Karl Jaspers (1883-1969), 20. yüzyılın önemli Alman filozoflarından biridir. Felsefe tarihinde, özellikle de varoluşçuluk ve fenomenoloji alanlarında önemli bir figür olarak kabul edilir.

Jaspers, tıp eğitimi almış olmasına rağmen felsefe alanında da önemli çalışmalar yapmıştır. Genellikle "varoluş felsefesi"nin öncülerinden biri olarak anılır. Varoluşçuluk felsefesinde insanın özgürlüğü, sorumluluğu ve varoluşun anlamı gibi temel konular üzerinde derinleşmiştir.

Felsefi çalışmalarının yanı sıra Jaspers, psikiyatri alanında da etkili olmuş, özellikle de psikopatoloji ve psikiyatri tarihi üzerine önemli katkılarda bulunmuştur.

En ünlü eserlerinden bazıları "Varoluş ve Varoluşçu Felsefe", "Psikopatoloji", "Genel Psikiyatri", "Felsefi İnanç" ve "Düşünce Tarihi"dir. Jaspers, felsefe ve tıp alanlarındaki çalışmalarıyla modern düşünce tarihine önemli katkılarda bulunmuş ve geniş bir okuyucu kitlesi tarafından takdir edilmiştir.


Hayatı

Karl Jaspers, 23 Şubat 1883'te Oldenburg'ta doğmuş ve 26 Şubat 1969'da Basel'de hayatını kaybetmiştir. Tıp eğitimini Oldenburg Üniversitesi'nde tamamladıktan sonra 1909'da doktor unvanını almıştır. Kariyerine ruh hastalıkları üzerine çalışarak başlamış, özellikle insanın ruh sağlığından kaynaklanan sorunlarla ilgilenmiştir. Bunun yanı sıra felsefe ve Hıristiyan teolojisiyle de ilgilenmiştir. Heidelberg Üniversitesi'nde 1916-1921 yılları arasında psikiyatri öğretim üyeliği yapmış ve daha sonra 1921'de felsefe profesörü olarak atanmıştır. Emekli olduğu 1953 yılına kadar Basel Üniversitesi'nde felsefe dersleri vermiştir.

Jaspers'ın felsefi yönelimi, özellikle ruh sağlığı ve psikoloji alanındaki çalışmalarına dayanmaktadır. İnsanın ruh sağlığına yönelik araştırmalarının zihinsel bilimler yöntemine dayandırılması gerektiğini savunmuş ve insanın bütünsel olarak ele alınması gerektiğini vurgulamıştır. Felsefi düşüncelerini temellendirirken Kant'ın bilgi kuramından etkilendiği ve evren ile insanın oluşumu gibi konuları ele alırken Plotinos'un düşüncelerinden etkilendiği görülmektedir. Ayrıca G. Bruno, Spinoza, Schelling'in Tanrı, evren ve insan hakkındaki görüşlerinden, Kierkegaard'ın varoluşla ilgili düşüncelerinden, Nietzsche ve Max Weber'in eserlerinden ilham aldığı bilinmektedir.

Jaspers'ın felsefi görüşlerinin temelini oluşturan "Psychologie der Weltanschauungen" ("Dünya Görüşlerinin Psikolojisi") adlı eserinde, ele alacağı sorunları ortaya koymuştur. Daha sonra "Philosophie" ("Felsefe") adlı eserinde, bu sorunları en ince detaylarına kadar inceleyerek çözmeye çalışmıştır. "Philosophische Logik" ("Felsefe Mantığı") adlı eseriyle de felsefenin daha geniş bir varlık alanını kapsadığını göstermiştir.

Felsefenin konusu

Jaspers'ın felsefesi, insanın varoluşsal sorunlarına odaklanır. Ona göre, felsefenin temeli insanın özündedir. Bu nedenle Varoluşçuluk, "insanın bütünlüğünü kapsayan alanı anlama felsefesi" olarak tanımlanır. İnsan, evrende var olma ve evrene karşı sorular sorma gereği duyan bir varlık olarak, bu soruların çözümünü kendi benliğinde arar. İnsanı anlamak, onun yerini evrenin içinde bulmak için, öncelikle içsel duygusal dünyasına, bilinç alanına odaklanmak gerekir. İnsan, evrenin bütünlüğünü nesnel bir şekilde kavramakta zorlanır, bu yüzden evrenle ilgili sorunlar çözümsüz kalır. Bu nedenle, varlığın kendisinden önce oluş nedenlerini araştırmak ve oluş sorununa açıklık getirmek gerekir. Çünkü insan, evrene yönelik soruları sorguladığında, aslında kendi varoluşunu içeren bir eğilimle karşı karşıyadır.

Jaspers'a göre, varoluş "evrene karşı duran bir varlık"tır ve gerçekte var olmayı değil, olabilirliği ve gerekli oluşu temsil eder. Varoluş, ancak eylemle ortaya çıkar ve "sınır durumları"nda gerçekleşir. Ölüm, acı, yanılgı ve mücadele gibi durumlar, insanı bir olayın sınırına taşır ve tarih, özgürlük ve iletişim bilinciyle ilişkilidir. Varoluş, bir nesne değildir, kendi kendisidir ve herhangi bir şeyi göstermez. Ancak, değişken ve katı olmayan bir şekilde zaman içinde doğrulanabilir. Varoluşla ilgili gerçeklik, duyulara dayanmaz, sadece kesin bir "an" içinde bulunan saf varlıkla ilgilidir. Bu varoluşun tarihsel oluşu, özgürlüğün sonucudur ve insanın gerçek anlamda "tarihsel bir varoluş olarak olası" olduğunu ifade eder. Bu varoluşun düşünce eylemi içinde doğrulanması, onun anlamını açıklığa kavuşturur.

Sınır durumlar  

Varoluşu aydınlatan belirli yöntemler bulunmaktadır:

A- Boşluğu sınırlayan çizgilerin sonuna kadar gitmek ve boşluğun sınırına ulaşmak.

B- Ruhbilim, mantık ve metafizikle ilgili dili somutlaştırmak ve nesnelleştirmek.

C- Evrensel olanı bulmak ve varoluşla ilgili olanakları doğrulamak için uygun bir biçimsel varoluş çizelgesi oluşturmak.

Varoluşu aydınlatan düşünce, gerçekliği tam olarak kavrayamaz çünkü gerçeklik düşünce alanında değil, etkin eylemde bulunur.

Varlık türleri ve bilinç

Jaspers, varoluşla ilgili sorunların çözümünde varlığın araştırılması gerektiğini öne sürer. Ona göre, metafizik bir niteliğe sahip olan felsefenin varlığın ne olduğu ve nerede bulunabileceği sorularını kendine sorması kaçınılmazdır. Çünkü varlık, herkesin bilemeyeceği bir anlam taşır ve özne olmadan nesnenin varlığı düşünülemez. Nesnel varlık, bir görünümdür ve insanın açıklamaya çalışacağı varlık alanını bulması gerekir. İnsan, ancak sürekli değişen ve gelişen süreçler içinde bulunanı bilebilir, ancak bu süreçler daha büyük ve bilinmeyen bir alanla çevrilidir. Bilinmeyenin kuşattığı üç alan vardır: evren (dünya), ben'in kuşatanı olan kendisi için olan varlık ve kavranamayan "aşkınlık". Bu üç alanda üç farklı varlık türü bulunur: nesnel varlık, yalnız kendisi için olan varlık ve varoluş. Üçüncüsü ise kendinde varlık olan "aşkınlık"tır. Bu üç oluş biçimi varlığın üç ayrı sınır çizgisidir.

Oluş ve yöntem 

Varlığın tamamını kavramak mümkün olmasa da bilinçte olan bilinebilir. Bu nedenle felsefenin, varlık konusunda daha ileriye gitmesi, varlığın kavranabilir olanına ulaşmaya çalışması gerekmektedir. Bu da bilinmesi istenen varlığın araştırılması anlamına gelir. Bu araştırmada üç yöntem vardır: evrende yöneliş, varoluşun aydınlatılması ve metafizik.

Evrende yöneliş, nesnel ve deneysel olanın sınırlarını aşmayı ve onu kendi kapalılığından kurtarmayı amaçlar. Evrende nesnel olanı kuşatan sınırlar vardır ve bu yöntemle bu sınırlar aşılır. Varoluşun aydınlatılması ise nesnel olan ben'den çıkarak, onu aşarak, bir varoluş olan özgül ben'e ulaşmayı sağlar. Üçüncü olarak, metafizik, aşkın olana varmayı sağlayan aşmak eylemini içerir ve yalnız varoluş için olanaklıdır. Bu yöntemlerle, varlığın derinliklerine inerek, insan varlığının özünü daha iyi anlamak mümkün olur.

İnsan, özgürlük, tarihsellik ve iletişim 

Jaspers'a göre, gerçeği bilmeye yönelik çabaların yoğunlaştığı varlık alanının merkezinde insan yer alır. Çünkü varlığın kaynağı, insan bireyinin diğer bir bireyle, yakınındaki bir insanla kurduğu bağlantıdır. İnsan, başka bir insanla ilişki kurduktan sonra, kendi varlığı açıklık kazanır. Jaspers, insan odaklı varoluşun açıklanması için iletişim, tarihsellik ve özgürlük kavramlarına odaklanır.

İletişim, insanlar arasında varoluşsal bağlantı olarak önemlidir. Varoluş, bilinçli bir iletişimi gerektirir ve iletişim varoluşun temel unsurlarından biridir. İnsan, yalnız iletişimde var olabilir ve bu iletişim çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir, örneğin görevde, buyrukta, toplumsal sözleşmede veya karşılıklı saygı ve sevgiye dayanan tartışmalarda.

Jaspers'ın düşünce sisteminde, varoluşun başka bir tanımı da tarihselliktir. Tarihsellik, kişinin bilincinin içerdiği özyapıyı gösterir. Kişi, zaman içinde bir varolan olarak var olur, ancak kendi kendisi değildir. Tarihsellik, varoluşun zorunlulukla özgürlüğün birliğini sağlar. Tarihsel bilinç içinde, yalnız bireysel varlığın kavrandığını, evrenselin kavranamadığını görürüz.

Özgürlük de varoluştur, ancak nesnel değildir ve tanımlanamaz veya geçersiz kılınmaz. Özgürlük, bilgi, özgür istenç ve yasayla ilişkilidir, ancak bunlar olmadan var olamaz. Kişi, özgürlüğü varoluşla ilgili bir seçişte, kendi kendisi olma durumunda, bilincinde tanıyabilir.

Devlet  ve  eğitim

Jaspers, insanın yetişmesinde önemli bir etken olarak gördüğü eğitimi önemle ele almıştır. "Çağın Tinsel Durumu" adlı eserinde, eğitimi farklı açılardan inceleyerek, bireyin kendi varlığını kavraması ve öğrenmesi sürecine nasıl katkı sağladığını vurgular. Ona göre eğitim, insanı evren içinde hareket ettirirken, kendi varoluşunu her şeyde canlı tutar.

Jaspers'a göre insan, geleceğin belirsizliği karşısında varlığının bilincine ancak eğitimle varabilir. Devlet, eğitim aracılığıyla halkın örgütlenme biçimlerini sağlama gücüne sahiptir; ancak tek tip bir düşünceyi dayatmamalıdır. Çünkü eğitim, tinsel bir dünyanın öz yapısıyla ilgilidir ve tek tipleşmiş bir düşünce ortamında ayakta kalamaz.

Varoluşçuluk perspektifinden bakıldığında, insan evrende tedirgin bir varlık olarak görülür, çözemediği sorunlarla mücadele eder. Bu nedenle insan, varlığının kaynağını aramaya ve evrendeki yerini bulmaya yönelir. Jaspers'ın düşünceleri, Kierkegaard, Gabriel Marcel ve Heidegger'in görüşleriyle derin bir bağ içindedir ve özellikle edebiyat alanında etkili olmuştur. Varoluşçuluk, savaşlarla sarsılan Avrupa'da kaçınılmaz bir bunalım felsefesi olarak kabul edilir.

Eserleri

Genel Psikopatoloji, 1913

Psychologie der Weltanschauungen, 1919

Felsefe, 1932

Alman Suçu Sorunu, 1946

Doğruluk Üstüne, 1947

Tarihin Kökeni ile Amacı, 1949

Büyük Filozoflar, 1957

Atom Bombası ile İnsanlığın Geleceği, 1958

Daha yeni Daha eski