Klasik Türk Müziği
Klasik Türk Müziği sözü, en geniş anlamıyla alındığında, yaklaşık beş yüz yıllık bir geçmişi olan, sarayda ve aydın çevrelerde gelişmiş Osmanlı-Türk müziğinin kendi kuralları ve zevk ölçüleri içinde bestelenmiş bütün ürünlerini kapsar.
Bestelenen yapıtlarda dile getirilen zevk ölçülerinin zamanla farklılaşması, müzikteki değişmelerin genel göstergesidir. Ezgilerin yapısındaki yenilikler, makamların, usullerin kullanım biçimindeki farklılıklar, bazı makamlarla formların daha çok ya da daha az kullanılması, bazılart-nınsa hiç kullanılmaması, eski kuralların zorlanması ya da yeni bir biçimde uygulanması, değişimin teknik yönleriyle ilgili göstergelerdir. Bu tür değişikliklerin getirdiği yenileşmelere göre, Türk müziğinin tarihi belirli dönemlere ayrılabilir. Unutulan ya da kaybolan yapıtların sayısı, zamanımıza ulaşabilenlerden çok fazla olduğu için, dönemlendirmede başvurulan ölçüt, yalnızca günümüze gelebilen ürünlerin gösterdiği gelişme çizgisidir.
Klasik Türk Müziği sözü, bu sanatın Klasik döneminde ya da Klasik üslup içinde bestelenmiş yapıtlar için kullanılır. Müzikte Klasik dönem, 17.yy’m sonlarından 19.yy’ın sonlarına değin sürmüş olmakla birlikte, bu süre içindeki ürünlerle tanımlanamaz. Bu iki yüzyılda farklı üslupların ağır bastığı dönemler de olmuştur, örneğin, 19.yy’ın ikinci yansından sonra Klasik üslup, birkaç besteci tarafından sürdürülen bir geleneğe dönüşmüştür. Müziği daha geniş toplum kesimlerinin, özellikle kentli halkın zevkine yaklaştıran Hacı Arif Bey’in şarkıları Klasik üsluptan bir kopuş niteliğindedir.
Klasik Türk Müziği, Divan edebiyatı gibi saraylılar ile aydın çevreye seslenir. Klasik kurallara sıkı sıkıya bağlıdır. Dinsel müzik de bu kurallara bağlı olduğu halde, üslubu, anlatımı, tavn farklıdır. Cami müziğinde, yapıtlann toplumun zevkine seslenen ezgilerle bestelenmesine önem verilmiştir. Tekke müziği her tarikatın kendi duyuş ve düşünüşünü yansıtan bir çeşitlilik gösterir. Din dışı nitelikteki Klasik üslupta ise, anlatım genellikle ağır, yüklü müzik cümleleri üzerine kuruludur. Ezgiler, çeşitli makam dizelerine bağlı seslerin iç içe örülmesiyle karmaşıklaşan bir yapıdadır. Öncelikle saray zevkini yansıtmakla birlikte, üslup tam bir türdeşlik göstermez; tekke müziğinden gelen mistik, halk müziği zevkine bağlanabilecek lirik öğeler, birçok bestecinin yapıtlarında Klasik üsluba yansımıştır.
Klasik üsluba bağlı yapıtlarda kişisel yaklaşımlar yansıtılmaz. Müzikte işlenen konuların Divan edebiyatına özgü konular olduğu söylenebilir. Bestelerin güfteleri de çoğunlukla Divan şiirinden alınır. Büyük usuller ile büyük formlar çok kullanılır. Hafif konular için kullanılan şarkı formu ikinci plandadır. Bestelenen yapıtlar aynı makamda bir peşrev, iki beste, biri ağır, biri yürük olmak üzere iki semai, bir de saz semaisinden oluşan “fasıl’lar içinde sunulur. Klasik üslup üç ana aşamadan geçmiştir. 15.yy’dan 17.yy’m sonuna değin süren dönem, hazırlık aşaması ya da Klasik Öncesi dönemdir. Bu dönemde güçlü besteciler yetişmiş olmakla birlikte, Klasik üslubun özellikleri bunların yapıtlarında daha tam anlamıyla biçimlenmemiştir. Abdülali Efendi, Şeştâri Murad Ağa, Ayntabî Mehmed Bey, Ama Kadri Çelebi, Ka-sımpaşalı Koca Osman, Galatalı Osman bu hazırlık aşamasının, pek az ürünüyle günümüze ulaşabilmiş bestecilerinden birkaçıdır. 18.yy olgunluk çağıdır. İtri, Nazîm, Seyyid Nuh, Mehmed Efendi (Küçük imam,), Zaharya, Tab’î Ebubekir Ağa vb. gibi bestecilerin yapıtları, Klasik üslubun en saf örnekleri sayılmıştır. 18.yy’ın sonlarında, özellikle III.Selim zamanında, Klasik üsluba genel olarak bağlı kalınmakla birlikte, bir yenilik arayışı başlar. Klasik kurallar zorlanır, yeni bir zevk arayışı içinde pek çok yeni makam düzenlenir, ezgiler daha lirik özellikler kazanır, şarkı formunun kullanılışında belirgin bir artış görülür. Bu değişiklikler, kendini yenilemek isteyen bir anlayışın ürünüdür. Küçük Mehmed Ağa, Emin Ağa, III.Selim, Hammâmîzade İsmail Dede Efendi, Şakir Ağa, Dellâlizade İsmail Efendi, Dede Zekâi Efendi bu son dönemin önemli bestecileridir. Klasik Türk müziğinin son temsilcisi Zekâi Efendi’nin öğrencileri olan Rauf Yekta Bey, Suphi Ezgi, Ahmet Avni Konuk, Ahmet Irsoy, Klasik üslubu 20.yy’da da yaşatmaya çalışmışlardır.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi