Rus Biçimcileri
Yaklaşık olarak 1915-1930 arasında SSCB’de oluşup büyüyen ve sonunda siyasal nedenlerle sona erdirilen bu edebiyat eleştirisi akımı, Tzevan Todorov’un 1965’te Paris’te basılan Theorie de la literatüre (“Edebiyat Kuramı”) adlı kitabıyla yeniden güncellik ve etkinlik kazanmıştır.
Özellikle dilbilimciler ve edebiyat tarihçileri, Boris Eikhembaum, Viktor Şklovski, Roman Jakobson, Boris Tomaşevski, Yuri Tinianov gibi adlarca etkinliğini sürdüren Rus Biçimcileri’nin iki önemli merkezi vardır: 1915’te kurulan Moskova Dilbilim Çevresi ve 1916’da kurulan Petrograd Şiir Dilini inceleme Kurumu. Bu ikinci kurumun adının Rusça’daki baş harflerinden oluşan OPOYAZ sözcüğü sonradan ülke düzeyindeki biçimci akımların ortak adı durumuna gelmiştir. Biçimci kuramla ilgili ilk bilgiler Petrograd OPOYAZ sempozyumuyla ilgili Studies on the Theory of Poetic Language (“Şiir Dili Kuramı incelemeleri”) ve Jakobson’un yazdığı Modern Russian Poetics (“Modem Rus Şiir Kuramı”) adlı kitaplarda ortaya konmuştur. RusBiçimciliği’nin başlangıçta 19. yy Simgeciliği’ne (Sembolizm) bir tepki olarak çıktığından söz edilebilir. ÖrneğinEikhenbaum’agöre Simgecilerin çok fazla izlenimci ve öznel sayılan estetik ve felsefi kuramları, nesnel ilkeler üstüne oturtulmalıydı. Bu nedenle Rus Biçimcileri, tıpkı Saussure gibi, edebiyat incelemelerinin özgül nesnesini, edebiyat dışı alanların nesnelerinden ayırmışlardır. Ayrıca Rus Biçimcileri’ nin çabalan, eş zamanlı bir yaklaşımla, yalnızca edebiyatın yazınsallığı, ya da şiirin şiirselliği gibi edebiyat yapıtının özgül niteliklerinin incelenmesi üzerinde yoğunlaşmıştır.
Rus Biçimcileri, edebiyat tarihini devingen ve kendi kendine yeterli bir sistem (dizge) olarak görürler. Genel düzeyde edebiyat tarihinin yararlandığı birtakım radikal kavramlan (örneğin biyografik, toplumbilimsel ya da kültürel olgular) bir yana bırakmışlardır. Ancak radikal bir tarih anlayışını dışlarken, tarihselliği dışlamamış, yapıtın sanatsallığını tarihe dayandırmışlardır.
Şklovski, Rus Biçimcileri’nin özellikle Simgeci akımın “sanat, imgelerle düşünmektir” deyişine karşı çıktıklarım belirtir. Genel olarak insan, dış dünyaya, nesnelere, davranış ve düşünüş biçimlerine baka baka bunları kanıksamaya ya da başka bir deyişle yüzeyden algılamaya başlar. Oysa Şklovski’ye göre nesnelerin gerçekliğinin sanat yoluyla aktarılabilmesi için başlıca iki yaklaşım söz konusudur. Ya biçime ağırlık kazandırılarak algılama süreci uzatılır, ya da nesnenin, algılayana “yabancı kılma” (defamili-arize) yoluyla, ilk kez görülüyormuşcasma algılanması sağlanır. Şklovski bu iki yaklaşımın en iyi uygulamasını 18. yy Ingiliz romancısı Laurence Steme ’in Tristam Shandy adlı yapıtında başardığını öne sürer.
Rus Biçimcileri arasında dilbilime ağırlık verip Yapısalcılık ’a bir köprü kuran Roman Jakobson, dilin şiirsel işlevi ile öteki işlevlerini ayırt ederek, dilin şiirsel işlevi konusunu en iyi işleyen biçimci olmuştur. Nitekim söz konusu akım Rusya’da sona erdikten sonra, yapısalcı bir görünümle Prag Dilbilim Okulu çerçevesinde geçerlik bulmuştur.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi