Sören Kierkegaard Kimdir, Hayatı, Kitapları, Felsefesi, Hakkında Bilgi

KIERKEGAARD, Sören (1813-1855) Danimarkalı tanrıbilimci ve filozof. Varoluşçuluk öğretisinin öncüsüdür. Gerçeği bilincin yarattığı görüşünü savunmuştur.

5 Mayıs 1813’te Kopenhag’da doğdu, 11 Kasım 1855’te orada öldü. Eîıristiyan inançlarına dayalı bir öğrenim gördü. Düzenli, okulun eğitim ve öğretim ilkelerine bağlı bir öğrenci olamadı. Bir süre Berlin’de Schelling’in derslerini izledi. Begriff der Ironie (“Alay Kavramı”) adlı çalışmasıyla 1841’de doktor sanını kazandı. Yaşama karşı ilgisiz, çevresiyle anlaşamayan, inanç bakımından bunalımlar geçiren Kierkegaard’ın bu özelliğini, soyaçekimle babasından kazandığını ileri sürenler de vardır. Babasının melankoliye, alaycılığa yatkın eğilimlerinin onda görülmesi, düşüncelerini yönlendiren etkenler arasında sayılır. Çok kısa süren bir nişanlılık dönemi de yaratılışındaki uyumsuzluğun sonucu sayılır.

Kierkegaard, önceleri, Schelling ve eleştirdiği Hegel’in etkisinde kalmış, özellikle Hegel’in diyalektik yöntemini incelemiş, sonra bütün çalışmalarını Hıristiyan anlayışından kaynaklanan tanrıbilim sorunları üzerinde yoğunlaştırmıştır. Ona göre, Hıristiyanlık özgünlüğünü yitirmiş, gerçeğinden uzaklaşmıştır. İnsanın içine düştüğü bunalım ve çelişkilerin kaynağı da, dinin bu özden yoksunluğudur. İnsan, yaşadığı evrende, sıkıntı çekmekte, yazgısından yakınmakta, yalnız kalmaktadır. Bu üç olumsuz durum onda bir korku, bir kaygı yaratmıştır. Bu üç duruma, Tanrı, insan, zaman ve sonsuzluk kavramlarının kesin bir çözüme götürülemeyişinden kaynaklanan sorunlar da eklenince, gerginlik çoğalır, kişiyi bunalıma iten baskı artar. Kierkegaard’m felsefesinin odağını yalnızlık, sıkıntı ve yazgı gibi üç kavram oluşturur.

Yalnızlık, sıkıntı ve yazgı
İnsan, evren bütünü içinde yalnızdır, kendini 4 boşlukta sezmektedir. Çünkü evrenin varoluşu anlamsızdır, insan bu anlamsızlık karşısında, boşluğa atılmış bölünmüş ve dağılmıştır. Bu durumun bilincine varınca kendisinde bir korku, bir sıkıntı belirir. Dinin öne sürdüğü yazgı bu olumsuz durumları gideremediği gibi, insanı daha kuşkulu, daha güvensiz bir ortama itmekte, geleceğe karşı güvencesi olmayan, bunalımlarla dolu bir alana sürüklemektedir, insan çelişkilerle dolu yaşamı yüzünden sayısız çıkmazlara yuvarlanmış, güvenini yitirmiştir.

Kierkegaard, insanın çıkmazdan, sıkıntıdan kurtulması için tek sığınağın inan olduğu kanısındadır. Ancak bu inan, dinlerin ileri sürdüğü nitelikte değildir, kesindir, kanıtlamaya dayanmaz. Bu inanın benimsediği Tanrı kanıtlanacak bir düşünce değil, kendi özüne göre, yaşanılan bir varlıktır. Tanrı, bütün ahlak kurallarının üstündedir, onu belli bir tanımın ilkeleri içine yerleştirerek açıklama olanağı yoktur. İnan, yalnız kendisiyle nitelenebilen, bir tutkuyu içerir. Ona yaraşan ve güvenilir olan yalnız bu tutkunun yarattığı sonuçlardır. İnsan yaşadığı sürece evrim geçirir, bu nedenle, boyuna kesinsizlik ve güvensizlikle karşı karşıya gelir. Geçmişe dayanarak gelecekle ilgili, güvenilir bir yargıya varamaz. Gerçeklik konusunda sağlam bir düşünce dizgesinin kurulamayışı bu güvensizlik ve kesinsizlik yüzündendir. Geçmiş ve gelecekle ilgili, değişmeyen bir gerçeğin bulunduğu da ileri sürülemez. Çünkü insan bilinci gerçek olanı kendiliğinden yaratır.

Gerçek ve özgürlük
Kierkegaard’a göre gerçek, bir özgürlük edimidir. Özgürlük ise, sonsuz tutkusuyla, nesnel kesinsizliği seçen bir atılımdır.“Özgür edimde özgür atılmaya, bilinmeyenin içinde, ileri doğru bir sıçramaya benzer.” Düşünce ile gerçeğin birlikte bulunma olanağı yoktur, çünkü düşünceyle gerçek birbirinin karşıtıdır. Gerçeklik, ayrıca, bir varoluştur. Ancak bu varoluş ussal değildir, usun gerçekliğinden doğar. Ussallık sonsuz olanaklardır, özlerdedir, bu özlerin de gerçekliği yoktur.

Ahlakın kaynağını seçme oluşturur. Kierkegaard’ın ileri sürdüğü seçme iki karşıt durumdan birini benimseme, bir atılımdır. İnsan ya sevinci ya üzüntüyü, ya ağır başlı bir yaşamı ya da geçici bir varlığı seçer. Geçici varlığı seçen kişi kendini gerginlik ve acıların içine atar. İnsanda biri büyük karşıtlıkları kavrama, öteki büyük acılara dayanma gibi iki güç vardır. İşte yaşama anlayışının değerini, yüksekliğini belirleyen ölçü budur.

Kierkegaard’m düşünceleri, 20.yy başlarında yeniden gündeme gelmiş Varoluşçuluk’un yaygın bir öğreti olmasına olanak sağlamıştır. Onun başlattığı öğretiyi, yeni düşünce ürünleriyle, Heidegger, Gabriel Marcel, K.Jaspers ve J.P.Sartre gibi filozoflar geliştirerek, bir dizge niteliği kazandırmışlardır.

• YAPITLAR (başlıca): Begriff der Ironie, 1841, (“Alay Kavramı”); Euten Eller, 1843, (“Ya da Ya da”); Forfore-rens Daghog, 1843, (“Baştan Çıkaranın Güncesi”); Om Begrepet Angest, 1844, (“Sıkıntı Kavramı”), Stadier paa Livets Vei, 1845, (“Yaşam Yolunda Aşamalar”), Einübung im Christentum, 1850, (“Hıristiyanlık Öğretisi”).

• KAYNAKLAR: H.Diem, Die Existenzdialektik von S. Kierkegaard, 1950. V.Guard, Kierkegaard’s Studien, 1975; J.Hochlenberg, S.Kierkegaard, 1949; R. Kassner, Sören Kierkegaard, 1949; L.Schestow, Kierkegaard und die Existenzphilosophie, 1949.

Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski